Bir okuyucum “Sizce, Bediüzzaman şimdi hayatta olsaydı Papa’nın gelişini nasıl yorumlardı” şeklinde güncel bir konuyu soruyor.
Bediüzzaman Said Nursî hayatta iken, gerek Katolik dünyasının lideri papa ile gerekse Ortodoks kilisesinin başpapazı patrikle yakın irtibat kurar. 1950’de Papa XII. Pius’a doğrudan Kur’ân’ın mucizeliğini ve Hz. Muhammed’in (a.s.m) peygamberliğini ve mucizelerini anlatan Zülfikar adlı kitabını gönderir. Kitapla birlikte gönderdiği mektubunda da, “Biz Allah’a inananlar küfre karşı beraberiz” notunu düşer. 22 Şubat 1951 tarihli Vatikan’dan gelen cevabi mektupta şu ifadeler yer alır:
“Efendim, Zülfikar nâm el yazısı olan güzel eseriniz İstanbul’daki Papalık makam-ı vekâleti vasıtasıyla Papa Hazretlerine takdim edilmiştir. Bu nazik saygınızdan dolayı gayet mütehassis olduklarını bildirirken, üzerinize Cenab-ı Hakk’ın lütuflarını dilediklerini tebliğe beni memur ettiklerini arza müsâraat eylerim. Bu vesile ile saygılarımı sunarım efendim. (Vatikan Bayn Başkâtibi)”
* * *
İstanbul’un fethinin 500. yıldönümü olan 1953 yılında İstanbul’da Çarşamba semtinde ikamet eden Bediüzzaman, talebelerinden Ziya Arun’u da yanına alarak Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi’ne gider ve o zamanki Patrik Athenagoras ile bir görüşme yapar. Bu görüşme sırasında Bediüzzaman Patrik’e: “Hristiyanlığın din-i hakikisini kabul etmek ve Hazret-i Muhammed’i peygamber ve Kur’ân-ı Kerîm’i de kitabullah (Allah’ın kitabı) kabul etmek şartıyla ehl-i necât olacaksınız (kurtuluşa ereceksiniz)” der. Patrik cevaben, “Ben kabul ediyorum” deyince, Bediüzzaman, “Pekâlâ, siz bunu dünyanın diğer mânevî reislerine de söylüyor musunuz?” diye sorar. Patrik, “Söylüyorum, fakat onlar kabul etmiyorlar” şeklinde cevap verir.
* * *
Bediüzzaman’ın maksadı ve düşüncesi mutlak dinsizliğe karşı ortak mücadele ederek, insanlığın ortak ihtiyacı olan Allah’ın birliğinde buluşturmaktı. Her iki görüşmede zaten bu düşüncesini dile getirmişti. Bir eserinde âhirzamanla ilgili bir hadisi yorumlarken Hristiyanlar’ın hakiki dindar ruhanileriyle Müslümanların ateizme karşı ittifak edip birleşmeleri gereğini ifade ederken, geçici olarak ihtilaf noktaların terk edilmesini, tartışmaya ve münakaşaya girilmemesini dile getirir. Bediüzzaman burada “hakiki Hristiyan Ruhaniler” derken, İslâm’ın ana kaidesi olan Allah’ın birliği ve Hz. Muhammed’in peygamberliğini kabul etmeye yatkın veya kabul eden İseviler’den bahseder. Günümüzde birçok “İsevi Ruhaniler” artık, Allah’ın üç değil “bir” olduğuna ve Hz. İsa’nın Allah’ın oğlu değil, Allah’ın bir peygamberi ve Hz. Muhammed’in peygamber olduğunu kabul ederler. Bu meseleye bir örnek olması bakımından Vatikan’ın 1994 yılında başta Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.m.) olmak üzere, diğer dinlerin peygamberlerini de peygamber olarak kabul ettiklerini, resmî yayın organları olan “La Civilta Cottolica” dergisinde yayınladıkları biliniyor.
* * *
Papa ile Diyanet İşleri Başkanı’nın görüşmesinde diyalog ve barış dilekleri dile getirildi ve bu kapının açık bırakılması vurgulandı. Bediüzzaman bundan yarım asır öncesinde diyalogdan öte bir ittifaktan, birlikte hareket etmekten söz ediyor ki, bu daha ileri bir adım ve sağlıklı bir yaklaşımdır. Her ne kadar bu diyaloga ve ortak harekete karşı çıkanlar varsa da, dünyanın gerçekleri bundan başka bir yola izin vermiyor artık...
Bugün, 1 Aralık 2006
|