Hele biraz durun bakalım!
Cadı kazanlarını yakmadan, hain manşetleri atmadan önce biraz sakin olun ve durup düşünün: (...) Atilla Yayla, yıllardır hepimizin yüzlerce kere tekrarladığı bir düşünceyi dile getirdi.
Bir: Kemalizm ilerlemeden çok gerilemeye tekabül eder, dedi. İki: Atatürk heykellerinin ve fotoğraflarının bu kadar çok oluşu normal değil, bunu Avrupalı da yadırgar dedi. Şimdi bu lafları duyunca hop oturup hop kalkanlar son on-onbeş yıldır Türkiye’de yaşamıyorlar mı? Her sokak başına bir Atatürk heykeli dikilmesinin, her duvara Atatürk resmi asılmasının ancak lidere tapınma kültürünü aşamamış 3. dünya ülkelerine mahsus bir şey olduğu; Türkiye’ye yakışmadığı, kişi putlaştırılmasına bir son vermek gerektiği az mı yazıldı çizildi?
Yıllardır günaşırı gündeme getirilen Kemalizm eleştirilerini ilk defa mı duyuyorlar da böyle celalleniyorlar? “Cumhuriyetin içinin demokrasiyle doldurulması” dendiğinde kastedilenin tam da bu olduğunu, Kemalizmin totaliter karakterinin hedef alındığını anlayamadılar mı şimdiye kadar? Mesela, Mehmet Altan’ın şu satırlarının Atilla Yayla’nın söylediği cümleden ne farkı var: “Türkiye, insanlık macerasının içinden süzülerek gelen tüm kavramların içini boşaltmakta üstün bir maharete sahip... Cumhuriyeti demokrasi diye yutturmak. Militarizmi modernlik diye sunmak. Kemalizmi sol diye takdim etmek. AB süreci şimdi her şeyi yerli yerine oturtuyor.
Bizi bir mezra gibi dünyadan kopartan içe kapalı zihniyet yıkıldıkça, insanlığın malı olan kavramların da doğrusunu öğreniyoruz. Yıllar önce totaliter bir tek parti zihniyeti olan Kemalizm’den demokrasiye geçmemiz gerektiğini söyleyen İkinci Cumhuriyet fikri statükonun izansız saldırısına uğradı. Şimdi ise AB süreci bunu fiilen hayata geçiriyor. Kemalizmi demokrasi sanan Türkiye, AB sayesinde ‘demokratik cumhuriyete’ dönüşüyor” (Sabah, 17.10. 2005) Mehmet Altan da, Atilla Yayla da, benim de aralarında olduğum birçok insan da yılllardır aynı şeyi söylüyoruz.
Bugün kendilerine Kemalist diyenlerin demokratik reformlar karşısında en militanca direnenler olduğu; AB karşıtlığında başı çektikleri; Kürt meselesinde şoven milliyetçiliğe kaydıkları, ifade özgürlüğünün yeminli düşmanları haline geldikleri; globalleşme karşıtlığından yabancı sermaye düşmanlığına, serbest piyasa ekonomisini köstekleme çabalarına kadar her alanda Türkiye’yi geriye götürmeye çalıştıkları ayan beyan ortadayken, “Kemalizm ilerlemeden çok gerilemeye tekabül eder” diyen bir bilim adamına “hain” diye saldırmak, en iyimser yorumla şimdiye kadar yapılan tartışmalardan hiçbir şey anlamamanın sonucudur.
Ama anlayışsızlığa tahammülün de bir sınırı olmalı. Artık bu recm geleneğine bir son vermek lazım. Kemalizmi eleştiren ya da Atatürk putlaştırmasına karşı çıkanların böyle “hain” ilan edilerek sindirilmeye çalışılmasına direnmek lazım. Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Eruygur, Atilla Yayla’nın lafına “irtica” diye saldırdığı zaman “Sensin mürteci” diye ağzının payını vermemiz; Deniz Kuvvetleri Komutanı “Kemalist olmayanları denizde boğarız” dediğinde, “Hodri meydan, boğ da görelim bakalım” diye efelenmemiz lazım.
En önemlisi de fikir namusuna sahip insanları saldırı kampanyaları karşısında yalnız bırakmamak lazım. Atilla Yayla gibi entelektüeller kolay yetişmiyor. Onun bir üslup hatasını bahane bilip ipe çekmeye çalışanlar karşısında sinmek, kabadayılığı adet edinenlerin cür’etini artırır.
Bugün, 21.11.2006
|