“Evet sayın seyirciler, Çankaya Köşkü önündeki bekleyişimiz sürüyor. Günlerdir merak ve heyecanla beklenen Milli Güvenlik Kurulu toplantısı, 19 saat, 20 dakika, 35 saniyedir devam ediyor. İçeriden aldığımız bilgilere göre birkaç dakika içinde tarihî toplantı sona erecek.
Şu anda 68 maddelik bildiriye son şekli veriliyor. Toplantıya iftar ve sahur için ara verildiği, ancak hükümet üyelerinin teravih kılma taleplerinin Cumhurbaşkanı tarafından geri çevrildiği gelen duyumlar arasında.
Şu anda kapıda bir hareketlenme görüyoruz, ilk olarak asker üyeler çıkış yapacak. Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın arabası hızla yanımızdan geçiyor. Siyah camlardan dolayı yüzünü göremedik, ama sinirli olduğu her halinden belliydi. İsminin açıklanmasını istemeyen bir üst düzey yetkili, hükümet üyelerinin toplantıda çok terlediğini, üçer kez gömlek ve fanila değiştirmek zorunda kaldıklarını belirtti. Komutanların iktidarı sıkıştırdığı dosyalara en fazla kupürün bizim grubun gazetelerinden kesildiği müjdesini aldık. Gerilimin doruğa çıktığı anla ilgili bir anekdotu da size aktarayım. Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın Türkçe ezan ısrarına karşı sivil sıralarından duyulan ‘ezan Türkçe okunsa namaz kılacak mısınız?’ fısıltısı havanın buz kesmesine yol açtı. Önündeki sürahiyi fırlatmaya çalışan Komutan’ı, Cumhurbaşkanı güç bela durdurabildi. ‘Marketten yeni aldım, lütfen takımı bozmayın. İlla fırlatacaksanız, anayasa kitapçığını atın. Kendi küçük, ama daha çok gürültü çıkarıyor.’ sözleriyle sürahinin kurtulduğunu kayıtlara geçirelim.
Bu arada 68 maddelik bildiri elimize henüz ulaştı. Tarihî bildiriyi sizinle paylaşırken, MGK şifrelerini en iyi çözen gazeteci Hüsnü Dekoder de yorumlarıyla katkı yapacak.
- Sayın Dekoder, bildiri umduğunuz kadar sert mi?
- Daha okumadım; ama toplantı öncesinde müsveddesini gördüğüm için rahatlıkla konuşabiliriz. Bir kere 68 maddeden oluşması başlı başına bir mesaj. 68 ruhunun, devrimci geleneğin tekrar dirildiğinin müjdecisi olarak değerlendirmek gerekiyor. Ver şu kâğıdı bir bakayım. Başlıkta ‘ve’ bağlacının yanına virgül de konmuş. Bazı cahiller bunu tashih hatası diye görebilirler. Onca yıllık birikimimle söylüyorum; bu kesinlikle bir tashih değil. Bilinçli olarak, o virgül oraya konmuş. Askerî erkânın kendilerini sivillerden ayrı konumlandırdığının göstergesi.
- Hüsnü abi yanlış kağıdı çektin. Onlar benim aceleyle tuttuğum notlar.
- Çaktırma oğlum, bizi canlı yayında âleme rezil mi edeceksin?
- Sayın seyirciler, şimdi merkez stüdyolarımıza bağlanıyoruz. 33 konuğumuzla tarihî toplantıyı ve 68 maddelik bildiriyi masaya yatıracağız. Sivil üyelerin mosmor halde Köşk’ü terk edişlerini de size kare kare yansıtacağız.”
Yukarıda biraz karikatürize ettiğim ifadeler hayal mahsulü. Fakat, eminim size tamamen de gerçek dışı gelmemiştir. 28 Şubat 1997 ve 19 Şubat 2001’de yaşananları biraz abarttım.
Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt’ın konuşmasının içeriği ile birlikte yeri de tartışılıyor. ‘Umuma açık yerlerde konuşmanın ne gereği var? Yetkili organlarda (yani MGK) gündeme gelmeliydi.’ diyenler çoğunlukta. Bense tam tersini düşünüyorum. Herhangi bir kişinin kapalı kapılar ardında konuşmaya yetkili olduğu şeyleri kamuoyu önünde dile getirip savunabilmesi gerektiği kanısındayım. Şeffaflıktan sadece bazı ihalelerin canlı yayında yapılmasını anlamamalıyız. Son sözü söyleyecek gerçek yargıç olan kamu vicdanının meselenin künhüne vakıf olması gerektiğine inanıyorum.
Adam Smith’in izniyle ‘Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’e eklemede bulunmak istiyorum: Bırakınız konuşsunlar. Ta ki gerçek demokrasi yerleşsin. Şeffaflığın alternatifi yukarıdaki gibi ustûreciliktir. Konuşma canlı yayında değil, MGK’da yapılsaydı yukarıdakine benzer bir senaryo önümüze konacaktı, şüpheniz olmasın.
Zaman, 7.10.2006
|