Darbe tamtamları ile demokrasi yollarında yürünmez, seçim havası çalınmaz! Bu ülkede darbe tamtamlarıyla seçime girenler her seferinde hüsrana uğramışlardır.
Darbeler tarihi böyle yazar.
27 Mayıs, DP’yi yıktı.
Ama asker, DP’nin uzantısı olan AP’nin Demirel liderliğinde iktidara yükselişini engelleyemedi.
12 Mart farklı olmadı.
Askeri müdahaleye karşı çıkan CHP lideri Ecevit ilk seçimde birinci parti oldu.
12 Eylül de farklı değildi.
Darbe liderleri, Turgut Sunalp Paşa’nın partisini işaret ettiler ama seçimi kazanan yüzde 45’le Turgut Özal oldu.
Ya 28 Şubat postmodern darbesi?
Hapse attığı Tayyip Erdoğan dört yıldır Başbakanlık koltuğunda oturuyor.
O, bugün de istenmeyen adam!
İrtica ile özdeş kılınmış durumda. Erdoğan’la AKP’yi kösteklemek için darbe tamtamları çalınıyor. İrtica kapıda bağırışlarıyla kampanya başlatılıyor.
Kime yarar bu kampanya?..
Düşündünüz mü?
Ya ters teperse?..
İrtica cinneti böyle giderse, hiç kuşkunuz olmasın, bu hava seçim sandığında, seçmen tabanında AKP’ye yarar. AKP kurmaylarının darbe tamtamlarından pek öyle rahatsız oldukları söylenemez.
Dikkat edin, Doğru Yol Partisi irtica kampanyasından uzak duruyor. Genel Başkan Mehmet Ağar da, yardımcıları da mesafe koyuyorlar.
Bahçeli’nın MHP’si de farklı değil. İrtica yerine bölücülük penceresinden bağırıyor hükümete...
Bir tek CHP lideri Baykal var, askerci koroya katılan... İktidarı hâlâ süngünün, namlunun ucunda sanan...
Yazık!
1950’lerden, 1960’lardan dersini mi alamadı? Yoksa oportünizmin sularında mı yüzüyor?
Bilemiyorum.
Oysa, 27 Mayıs yüzünden askerci damgası yiyen ve sürekli seçim kaybeden CHP’yi halkın gözünde bu raydan çıkarıp, iktidar yürüyüşüne başlatan, Ecevit’le birlikte CHP’ye 1973 ve 1977 seçimlerini kazandıran Mülkiye Cuntası’nda Baykal da vardı.
Anlaşılan o ki:
Artık Baykal demokrasinin zahmetli yollarında yürümek istemiyor. Kim bilir, belki geçen yıllar onun da sabrını tüketti. Belki bu yüzden askerciliğin kolaylığına kendini kaptırıyor.
Baykal son seçimlerde Kemal Derviş’li bir vitrin düzenlemesiyle son anda yüzde 20’yi yakalamıştı. Bu kez tam ters sulara dalıyor. Demokratlığa, sosyal demokratlığa yan çizerek ulusalcı-milliyetçi cephelere açılıyor.
Oportünizm dediğim bu.
Ama bu oportünizm ya da askerci kolaycılık bazı çevrelerde bayağı yaygın. Madem seçim sandığından askerin istediği çıkmıyor, o zaman bu oyunun adı demokrasi olamaz diyenler var. Seçim sandığından askerin istediği çıkıncaya kadar demokrasi oyununa son verelim, daha uzun süreli mıntıka temizliği yapalım diyenler var.
Kestirmeden gitmek istiyorlar.
Demokrasi kültüründen yoksun oldukları için öyle. Demokrasinin bir süreç olduğunu, bata çıka öğrenildiğini, sabır ve zaman gerektirdiğini bilmedikleri için öyle.
Gerçeğin kendi tekellerinde olduğunu sandıkları için öyle. Gerçeğin bir değil, bin yüzü olduğunun farkında olmadıkları için öyle.
İngiliz düşünürü Isaiah Berlin’in deyişiyle:
“Yalnızca kendi görüşünün haklı olduğunu sanmak, ürkütücü ve tehlikeli bir ukalalıktır. Bir tek senin gözün gerçeği görüyor! Diğerleri sana karşıysa, haklı olamazlar! Bu tutum insanı şuna inandırır: Tek bir amaç vardır ve o amaç uğruna her acıya katlanılır. Ya da senden farklı düşünenlere her türlü acı çektirilir.”
Kısacası:
Darbe tamtamlarıyla demokrasi yollarında yürünmez!
Bu yöntem hep ters tepti ülkemizde. Hep aynı şeyleri yapıp yapıp da, farklı bir sonuç çıkmasını bekleyenlere ne derler, biliyor musun:
Ahmak!
Milliyet, 7.10.2006
|