Türk Ceza Kanunu’nun 301 ve 288. maddelerinin gazeteciler için oluşturduğu sıkıntıları gündeme getirmek üzere bir basın toplantısı düzenleyen Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, sözkonusu maddeler ve ifade özgürlüğünü sınırlayan diğer yasal düzenlemelerin oluşturacağı sıkıntılar hakkında daha önce uyarıda bulunduklarını hatırlatarak Türkiye’nin “Dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi” olmasından duydukları endişeleri aktardı.
Basın Konseyi merkezinde yapılan basın toplantısında, TCK’nın 301. - 288. maddeleri ve diğer ifade özgürlüğünü tehdit eden maddelere dayanan gazetecilere yönelik yasal işlemler hakkında bilgi veren Ekşi, “Gazeteciler için adalet sistemiyle ilgili haber verme hakkı artık ciddi bir korku kaynağı olmuştur” dedi.
TCK yürürlüğe girmeden önce 301. maddeyle ilgili bir rapor hazırlayarak Adalet Bakanlığı ve Başbakana sunulduğunu fakat dikkate alınmadığını ifade eden Ekşi, “O gün de bugün de benzer düzenlemelerin başka ülkelerde de olduğu söylendi, söyleniyor. Birçok ülkede bizimkine yakın kurallar olduğu doğrudur. Ama unutmayalım ki oralarda hiç dava açılmıyor ve kimse cezalandırılmıyor” dedi. Ekşi, gelinen aşamada, 301. maddenini tekrar değerlendirilip değiştirilmesi gerektiğini söyledi.
Konuşmasında, yeni TCK’nın Anadoludaki mağdurlarından örnekler veren Ekşi, Diyarbakır’ın Çermik ilçesinde, rüşvet almakla suçlanan ve hakkında Ağır Ceza Mahkemesi tarafından soruşturma kararı alınan bir savcıyı haber yapan Gazeteci Bülent Boztepe’nin, savcının fotoğrafını da yayınladığı için suçlu sayıldığını ve yargılandığını ifade etti. Ekşi, Anadoluda durumun çok daha vahim olduğunu, İstanbul’daki gazetecilere kıyasla Anadoludaki gazetecilerin beş misli tehlikede olduğunu belirttiği konuşmasında, “Anadoludaki meslektaşlarımız kendileriyle ilgili dava açılması durumunda Basın Konseyi’ni bundan hemen haberdar etsinler. Biz kendilerine hukuki desteği vermek için elimizden geleni yapacağız. İçinde bulunduğumuz tehlikeyi de ancak bu şekilde ortaya çıkarabiliriz” dedi.
Avukat Turgut Kazan da masum bir haberin dahi suç teşkil edeceği bir dönemi yaşadığımıza dikkat çekerek, TCK’nın 301. maddesinin tümden kaldırılmasının düşünülemeyeceğinin anlaşıldığını, en azından değişikliğe gidilmesi gerektiği görüşünde olduğunu söyledi.
Ekşi ve Kazan, TCK’nın sözkonusu maddesinde “Türklük” yerine, “Türk Ulusu”, “Cumhuriyeti” yerine, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” deyimlerinin kullanılması ve “alenen aşağılayanlar” yerine, “kamu barış ve güvenini bozacak ölçüde alenen hakaret edenler” vurgusu yapılması ve soruşturmayı yine izin sistemine bağlamak gerektiğini ifade etti. Gazetelerin, savcının talimatıyla bir aya kadar kapatılmasının da kabul edilemez bir durum ve bir geriye gidiş olduğunun ifade edildiği toplantıda, son olarak Elif Şafak’ın 301. maddeden yargılanması esnasında görülen yargı önündeki sokak gösterilerinin hukuksuz olduğu vurgulandı.
|