Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 27 Eylül 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Atatürkçü dernekte “vatan haini” kavgası

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Başkanı, eski jandarma Genel Komutanı emekli orgeneral Şener Eruygur, kendisini ‘’vatan haini’’ olarak suçladıkları gerekçesiyle ADD üyeleri Yazar Yılmaz Dikbaş ile Mahmut Özyürek hakkında tazminat talebiyle dâvâ açtı.

ADD Genel Başkanı ve Çağdaş Eğitim Vakfının 2. Başkanı Eruygur adına Avukat Filiz Esen tarafından Kadıköy 3. Sulh Hukuk Hakimliğine verilen dava dilekçesinde, davalılar Yılmaz Dikbaş ve Mahmut Özyürek’in de Atatürkçü Düşünce Derneğinin üyeleri olduklarına işaret edilerek, Dikbaş ve Özyürek’in, Eruygur’un büyük bir ısrar ve destekle genel başkan seçilmesinin hemen ardından, kişilik haklarını ihlâl edecek şekilde ithamlarda bulunarak, asılsız isnatlarla Eruygur’u ‘’bir vatan haini’’ olarak kaleme aldıkları yazıları derneğe ait tüm şubelerin mail adreslerine gönderdikleri iddia edildi. Dilekçede, Yılmaz Dikbaş tarafından yazılan bu yazılarda Eruygur hakkında ‘’2. başkanı olduğu Çağdaş Eğitim Vakfı’nın ‘sözde’ projelerle Avrupa Birliğinden fon almış’’ diyerek kendisini anti-demokratik, merkeziyetçi ve faşist tavır sergileyen birisi olarak nitelediği ve diğer dâvâlı ile birlikte tüm şube başkanlarına elektronik posta yoluyla bu metinleri gönderdiği belirtildi. Dilekçede, davalıların Eruygur’u ‘’Anadolu’nun bağrına sokulmuş Truva atı’’ olarak niteleyerek ‘’Vatana ihanete teşebbüs halindedirler’’ diyecek kadar cüretkâr davrandıkları da öne sürülerek, şu ifadeler kullanıldı:

‘’Hakkında asılsız ve belgeye dayanmayan karalama kampanyası çerçevesinde dernek başkanlığından ayrılmaya zorlamak sebebiyle yapılan bu isnatlardan dolayı hayatını ülkesine hizmet etmeye adamış olan üvekkilinin duyduğu üzüntü karşılığı olamasa da dâvâlıların parasal olarak ceza görmesi amacıyla sayın mahkemenizde bu dâvâyı açmış bulunmaktayız.’’ Dilekçede, dâvâlıların 5 biner YTL tazminat ödemeye mahkûm edilmeleri de talep edildi.

/ ANTALYA

27.09.2006


 

ASKERİN İŞİ GÜVENLİK

Yeni Asya’ya konuşan Mazlum-Der Genel Başkanı Ayhan Bilgen, Hakkari’de sivil kıyafetli askerlerin belediye başkanını suçlayan pankartlar taşıyarak çöp toplama eylemi ve yürüyüş yapmalarını eleştirirken, “Belediyelerin hizmetlerinin eksik ya da yanlış olması karşısında medya, sivil toplum ya da siyasî partiler eleştiri yapabilirler. Ama birinci dereceden güvenliği sağlamakla sorumlu olan askerlerin böyle bir role soyunması yetki aşımıdır” dedi.

* Askerin Hakkari’deki çöp toplama eylemini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Toplumun bir kesimini hedef alan sözlerin kamuoyunda açıkça sergilenmesi nasıl kabul edilmez bir durumsa askerlerin belediyecilik hizmetlerini üstlenmesi de olağan bir durum değildir. Belediyelerin hizmetlerinin eksik ya da yanlış olması karşısında medya, sivil toplum ya da siyasî partiler eleştiri yapabilirler. Ama birinci dereceden güvenliği sağlamakla sorumlu olan askerlerin böyle bir role soyunması yetki aşımıdır.

* Orgeneral İlker Başbuğ’un özellikle irtica ile ilgili açıklamalarına da bu çerçevede mi bakıyorsunuz?

İrtica ile ilgili sözler aslında hukuk dışı, toplumun değerlerine karşı bir tavrın, tutumun bilinçli ve kararlı bir biçimde devam ettirildiğini göstermektedir. Vakıfları, cemaatleri, gönüllü kuruluşları hedef alan bu yaklaşımın hukuk devletinde hiçbir karşılığı ve kabul durumu olamayacağı halde asker, siyasî hayat içerisinde kabul edilemez, olağan dışı ağırlığını devam ettirmektedir. Türkiye’de özellikle demokratikleşmenin gerçekçi, gerçekleştirilebilir ve uygulamaya yansımasının önündeki en can yakıcı engel de budur.

* Çöp toplama olayının “Askerler de sivil toplumun bir parçası olarak tepkisini ortaya koydu. Askerler her zaman tank yürütmezler” şeklinde izah edilmesi, askerlerin sivilleşmeyi de kendi kontrolü altına almak istemesi biçiminde yorumlanabilir mi?

Zaten yerel yönetimlerden ekonomiye, siyasete, din hizmetlerine, üniversite eğitimine hayatın bütün alanına nüfuz etme konusunda kendini yetkili sayan bir asker konsepti söz konusu. Bir taraftan çocuğunu terör nedeniyle kaybeden babanın, “sınırlarımız belli, vatan sağ olsun diyemiyorum” sözleri karşısında Hakkari’deki Komando Tugayının çöp toplaması herhalde çok ironik ve Türkiye’ye has bir pozisyon olsa gerek. Yani güvenlikle ilgili işleri, sorunları Türkiye çözdü bitirdi de askerin çöpü toplaması mı kaldı? Kendi aslî görevlerini çok iyi yaptılar mı bugüne kadar? Hakkari’deki Komando Tugayının işlediği çeşitli fiillerden dolayı Türkiye AİHM’de çok ciddî miktarda tazminata mahkûm edildi. Türkiye’nin can yakıcı güvenlik sorunları varlığını devam ettiriyor. Bütün bunlar devam ederken bir şekilde hayatın diğer alanlarına nüfuz eden bir askeri ve güvenlik bürokrasisi örneğini biz daha önce de yaşadık.

* Son dönemdeki benzer hareketlenmelerin yeni bir 28 Şubat hazırlığı olduğu yönündeki görüşlere katılıyor musunuz?

Kime yönelik ve kimi hedef alırsa alsın çıkışlar, askerin olağan rolünün dışında yaklaşımlardır. Türkiye her cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde askerinin olağanüstü rollere soyunmasına şahit olmuştur. İrtica üzerine söylemler, değerlendirmeler, yeni tehdit kategorilerinin tekraren ezberden söylenmesi 28 Şubat izlenimini, görüntüsünü veriyor. Ama sadece bu yetmez. Ali Fuat Başgil’in cumhurbaşkanlığına aday olduğu dönemde de Türkiye çok olağanüstü şeyleri yaşamıştı. Bir şekilde cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik bir gerilimin, krizin söz konusu olduğunun altını çizmek lâzım.

* Orgeneral Başbuğ’un Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Başkanı Hansjörg Kretschmer’in açıklamalarına direk bir cevap vermesi, bundan sonra AB’ye karşı açıktan tavır alınacağının bir işareti olabilir mi?

Bugüne kadar açıkça dillendirilememiş bir durum var. Her ne kadar genelkurmay hiyerarşik olarak AB’yi batılılaşma projesinin bir parçası olarak tanımlıyor ve buna taraftar olduklarını, hatta ordunun teminatı olduğunu ifade ediyor da olsa fiili olarak kendi kafalarına göre bir AB süreci algıladıkları çok açık. “Biz değişmemeyi, öyle özel durumumuzu devam ettirmeyi istiyoruz ama buna rağmen AB’yi istiyoruz” demek zaten tutarsız ve toplumsal karşılığı olmayan, uluslararası arenada da hiçbir anlam ifade etmeyecek bir tutumdur. Birliğin kendi içerisinde asker sivil ilişkileri konusunda genel kabul görmüş kuralları işleyişleri varsa bu kuralları siz de içinize sindireceksiniz. Askerin siyasetteki rolü konusunda genel uluslararası ve AB standartlarına uyacaksınız. Uymayacaksanız da bunu çok açık, net bir şekilde ortaya koyacaksınız. AB gün geçtikçe taleplerini daha açık, daha net dillendirmeye başladı. Bu da Türkiye içerisinde AB’ye taraftar gibi gözüken bir takım çevrelerin artık yuvarlak söylemlerle işi geçiştiremeyeceğinin göstergesi.

* Bu çıkışların Genelkurmay Başkanlığı’ndaki değişimle ne kadar ilgisi var?

Türkiye’de askerin pozisyonu ve konumu, yargılanma biçimi, denetimi ile ilgili sorunlar hukukî olarak da var. Yapısal olan bir şeyi şahıslar üzerinden değerlendirmek yeterli değil. Tabiî ki kişilerin üslubuyla ilgili bir yöntem ve dil değişikliğinin olduğu da çok net biçimde kendini gösteriyor. Burada sadece askerin kabul edilmez bir biçimde kamuoyu önündeki söylemlerine değil onu teşvik eden medyaya da siyasetçiye de dikkatleri yöneltmek durumundayız. “Biz böyle bir genelkurmay başkanı istiyoruz” diyen yaklaşım da en az müdahil olmak isteyen askerin tavrı kadar yadırganacak bir tutumdur.

Kemal BENEK

27.09.2006


 

Militarist yapı yeniden öne çıkartılıyor

Özgür-Der Genel Başkanı Hülya Şekerci, Türkiye’nin kısmen geri çekilmiş görünen militarist yapının yeniden öne çıkartılmaya çalışıldığı bir süreci yaşadığını söyledi.

Şekerci, yaptığı açıklamada, son dönemlerde yaşanan birtakım gelişmelerin, militarist yapının daha da keskinleşeceği beklentilerini doğrular nitelikte bir manzara arzettiğini ifade etti. Bu çerçevede Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ’un önceki gün yaptığı açıklamaların dikkat çekici olduğunu kaydeden Hülya Şekerci şunları kaydetti:

“Org. Başbuğ Kara Harp Okulu’nun açılışı dolayısıyla yaptığı konuşmada doğrudan doğruya siyasî içerikli mesajlar vermiş, belli çevrelere tehditler yöneltmiş ve resmî ideolojik tezler doğrultusunda ordunun belirleyici pozisyonuna vurgu yapmıştır. Org. Başbuğ’un konuşmasının içeriğinde yer alan çelişkileri, yanlışları hiç tartışmaksızın şunun altını bir kere daha çizmek isteriz: Belinde silah taşıyan bürokratların ülke yönetimine ve siyasete bu derece bulaştıkları bir yapıdan halk iradesine saygı beklenemez! Halkın iradesine karşı mütemadiyen had bildirmeye kalkışan bu silâhlı oligarşik yapı asla demokratikleşemez! Bu süreç tehlikeli, karanlık ve sonu az çok belli bir süreçtir. Başta siyasiler olmak üzere herkes sorumluluğunu yerine getirmeli ve siyasî yapıyı tepetakla etmeye yönelik sistemli çabalara engel olmalıdır. Başta Meclis ve siyasî partiler olmak üzere tüm kurumlar ve çevreler militarist tahakkümün artan ağırlığına karşı tavır almalıdır. Yeni 12 Eylüller, yeni 28 Şubatlar kabul edilemez. Toplum ve siyaset üniformalı, rütbeli tehditleri ve psikolojik savaş taktiklerini kayıtsız şartsız reddettiğini haykırmalıdır.

YENİ ASYA / İSTANBUL

27.09.2006


 

Gül: Bush PKK için söz verdi

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, geçen hafta ABD Başkanı George W. Bush’un kendisine “Terör ve PKK’yla mücadele edeceğiz, bundan emin olabilirsiniz” dediğini söyledi.

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Gül, Türkiye’nin AB’ye girmemesi durumunda bunun yansımalarının yalnızca Türkiye ve AB ile sınırlı kalmayacağını vurguladı. Gül, New York’taki temasları çerçevesinde Dış Politika Derneğince düzenlenen bir toplantıda konuşma yaptı. Konuşmasının ardından çeşitli konularda soruları cevaplayan Gül, Türkiye’nin AB’ye üye olamaması durumunda ne olacağının sorulması üzerine, Türkiye’nin AB üyeliği konusunda rahat olduğunu söyledi. Bugünün Türkiyesi ile yarının Türkiyesinin (yani AB ile müzakereleri tamamlamış olan Türkiye’nin) birbirinden farklı olacağını vurgulayan Gül, üyelik müzakerelerin zaman alacağına işaret etti. Bugünün Türkiyesinin dört yıl önceki Türkiye’den bile farklı olduğunu belirten Gül, şu an Türkiye’nin Avrupa’nın 6. büyük ekonomisi olma yolunda olduğunu, yüzde 40’lık kümülatif büyüme oranına ve dinamik bir nüfusa sahip bir ülke olarak, Avrupa’nın enerji terminali olduğuna dikkati çekti. Gül, üyelik müzakerelerinin sonunda belki de Türkiye’nin Norveç örneğinde olduğu gibi AB’ye üye olmak istemeyeceğini söyledi. Türkiye’de yapılan reformlardan sözeden Gül, Türkiye’nin demokrasisini, ekonomisini geliştirdiğini ve bunların AB üyeliği uğruna yapılmadığını, temelde Türk insanı için yapıldığını ve Türk halkının buna layık olduğunu vurguladı. Türkiye’nin AB üyeliğiyle ilgili olarak Avrupa’da yapılan tartışmaların izlendiğini söyleyen Gül, bu tartışmaların çoğunun Avrupa’daki iç siyasetten ve oradaki partilerin kendi iç siyasetlerinden kaynaklandığını belirtti. Gül, Türkiye’ye karşı haksız bir eleştiri yapıldığında, Avrupalı yazarların, akademik çevrelerin Türkiye’den önce bu tutuma cevap vermesinin ise çok önemli olduğuna dikkat çekti. Türkiye’nin kendi halkına karşı ve AB üyeliğiyle ilgili kendi sorumluluklarıyla meşgul olduğunu kaydeden Gül, Türkiye ile ilgili yanlış algılamaların değişeceğine inandığını söyledi.

“REFORM SÜRECİ DEVAM EDECEK”

Yine aynı konuyla ilgili bir soru üzerine, Gül, reform sürecinin AB’yi memnun etmekten çok öncelikle Türk halkına karşı hükümetin yerine getirdiği bir sorumluluk olduğunu tekrarladı. Gül, müzakerelerin sonucu ne olursa olsun reform sürecinin devam edeceğini belirtti. Türkiye’nin dünyadaki demokrasi anlayışıyla ve ekonomiyle bütünleşmiş olduğuna işaret eden Gül, bu yoldan geriye dönüşünün mümkün olmadığını vurguladı. ABD’de ve Avrupa’da Türkiye’yle ilgili yazılan bazı makalelere değinen Gül, bu makaleleri yazanların Türkiye’de ne olup bittiğini bilmediklerini söyledi. 70 milyonluk nüfusa sahip Türkiye’de, her ülkede olduğu bazı marjinal gruplarının bulunduğunu belirten Gül, Türkiye’de dindar insanların da Türkiye’nin yolundan geri dönmemesini istediklerini kaydetti. Gül, Türkiye’nin AB’ye girmemesi durumunda Avrupa’nın ve dünyanın kaybedeceğini ve aynı zamanda Müslüman dünyanın da ‘’Türkiye ne yaparsa yapsın Müslüman bir ülke olarak orada istenmediğini’’ düşüneceğini söyledi. Gül, Türkiye’nin AB’ye girmemesi durumunda bunun yansımalarının yalnızca Türkiye ve AB ile sınırlı kalmayacağını vurguladı.

“BUSH PKK İÇİN SÖZ VERDİ”

Konuşmasının ardından Dışişleri Bakanı Gül, 'bir soruf üzerine geçen hafta BM'nin 61. Genel Kurul genel görüşmelerinin açılışı sebebiyle ABD Başkanı Başkan George W. Bush'un heyet başkanlarına verdiği resepsiyonda karşılaştıklarını, o kalabalığın içinde kısa bir süre konuştuklarını ve Başkan Bush'un kendisine ''terörizm ve PKK ile mücadele edeceğiz, bundan emin olabilirsiniz'' dediğini söyledi. Abdullah Gül, ABD Başkanı Bush'un kalabalık bir toplantıda, kendisini görüp bunları söylemeye öncelik vermesinin önemli olduğunu vurguladı. Gül ''Bu konuda yeni bir fırsat olduğuna inanıyorum, bu sorunun üstesinden gelmeyi başaracağız'' dedi.

/ NEW YORK

27.09.2006


 

Erdoğan: Tarama süreci bitti

Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçmiş dönemlerde olduğu gibi yeni yasama yılında da AB uyum yasalarının, yasama çalışmaları içinde önemli yer tutacağını anlattı.

3 Ekim 2005 itibariyle AB ile ilişkinin niteliğinin değiştiğine, Türkiye’nin aday ülke konumundan katılım sürecindeki ülke konumuna yükseldiğine işaret eden Erdoğan, bugün (dün) itibariyle tüm fasıllarda tanıtıcı taramanın tamamlandığını; bunlardan 29’nun da ayrıntılı taramasının yapıldığını bildirdi. Erdoğan, bu sürecin 1 yıl gibi kısa bir süre zarfında bitirilmiş olduğunu vurguladı.

Erdoğan ‘’Muhalefetin veya onlarla omuz omuza olanların arzuladığı gibi, ülkemizi bir erken seçim gayyasına düşürmüş olsaydık, bunun bedeli çok ağır olacaktı. Onlar, bu bedeli göremeyecek kadar milletini, vatanını düşünmekten uzaktırlar’’ diye konuştu.

Türkiye’nin istikametini çözümsüzlüklere, dar boğazlara, krizlere çevirmemek için bu millete yakışır bir duruş sergilemek mecburiyeti olduğunu belirten Erdğan, “Bu ülkenin meselelerinin çözüm yeri TBMM’dir” dedi.

Başbakan Erdoğan, TCK’nın 301. maddesinin uygulanmasında suçu engellerken, meşrû hak ve özgürlükleri sınırlayan hususların ortaya çıkması durumunda, yasada gereken tadilatı yapacaklarını belirterek, ‘’Eleştiri ile hakareti birbirine karıştıranlar var, bilerek veya bilmeyerek... Bunları bir kenara koyamayız, kusura bakmasınlar’’ dedi.şeklinde konuştu.

/ ANKARA

27.09.2006


 

Etkili yağış uyarısı

Yurdun batı kesimlerinin bugün yeni bir yağışlı havanın etkisine gireceği, yarın ve Cuma günleri ise yağışların etkili olmasının beklendiği bildirildi.

Bugün Marmara’nın batısı, kıyı Ege, Batı Akdeniz kıyıları ile Isparta, Afyon, Kütahya, Eskişehir, Bolu, Ankara’nın batısında sağanak yağış bekleniyor.

27.09.2006


 

Ağar: Sendikalar yok sayıldı

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, Bakanlar Kurulu’nun memur maaş zamlarına ilişkin kararını eleştirerek, “Enflasyon yüzde 10’nun üzerine çıkmışken, memura 3 artı 3 gibi bir maaş artışını hangi akıl, hesap ve vicdan üzerinden yaptınız?’’ diye sordu.

Ağar, yaptığı yazılı açıklamada, memur sendikalarıyla yapılan görüşmelerde taleplerin hiçbir şekilde dikkate alınmadığını ve sendikaların yok sayıldığını savundu. Ağar, şunları kaydetti: “Kamuoyu meşgul edilerek, memurların şartlarını iyileştirmek için arayışlar içinde oldukları intiba yaratılmaya çalışıldı. Sonuçta bir kez daha bu iktidarın memurun, işçinin üreticinin, çiftçinin iktidarı olmadığı, örgütlü toplumun ekonomik kararlara katılımına hiçbir şekilde izin vermeyeceği ayan beyan ortaya çıktı. Bir kez daha sıcak para politikası çerçevesinde çalışanın, üretenin alın terine, emeğine saygı göstermeme, ülkenin tüm birikimini reel faiz ödemelerine yatırma anlayışı kazandı. İktidara soruyorum, enflasyon yüzde 10’nun üzerine çıkmışken, memura 3 artı 3 gibi bir maaş artışını hangi akıl, hesap ve vicdan üzerinden yaptınız?’’

Recep GÖREN / ANKARA

27.09.2006


 

Bardakoğlu: Papa İstanbul'a hoş gelecek

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, İtalya’daki La Repubblica gazetesinde yayımlanan demecinde, Papa 16. Benediktus’un önceki gün, İslâm ülkelerinin büyükelçilerine dinler arası diyaloğun önemine dikkati çeken bir konuşma yapmasını, tepki çeken sözlerin ardından yeterli bulduğunu söyledi. Bardakoğlu, “Papa İstanbul’a hoşgelecek” dedi.

Papa’nın beyanatlarının Müslüman kamuoyunu yatıştırmaya yetip yetmeyeceğine ilişkin bir soruyu Bardakoğlu, şöyle cevapladı: “Papa’nın üzüldüğünü söylemesi ve de dün (önceki gün) yaptığı konuşma, eminim müspet adımlar diye algılanacaktır. Tabiî ki yapılan hatanın tümüyle unutulması için, doğal olarak biraz zamana ihtiyaç var. Ama en azından, Regensburg konuşmasının sebep olduğu hayal kırıklığı ortadan kalkacaktır.”

/ ROMA

27.09.2006


 

Baykal’ın villasında keşif

Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesi, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan aleyhine açtığı manevî tazminat dâvâsında, Baykal’ın villasında keşif yapılmasına karar verdi.

Edinilen bilgiye göre, Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesi, villaları yapan Kooperatif-18 Konut Yapı Kooperatifinden, CHP Genel Başkanı Baykal’ın, Angora Evlerinde bulunan villası hakkında bilgi istedi. Kooperatiften mahkemeye gönderilen yazıda, Deniz Baykal’ın kooperatifin 59 nolu üyesi olduğu, yapılan çekilişte 34 nolu konutun Baykal’a verildiği, Baykal’ın da bu konutu başka bir üye ile takas ederek 8 nolu konuta geçtiği kaydedildi. Yazıda, ‘’Kooperatifimiz, üyelerine konutlarını ilerlemiş kaba seviyesinde teslim etmiş, geriye kalan ince imalat işleri üyelerimizin kendisi tarafından yapılmıştır. İnşaatlarımızın, inşaat ruhsatları ada bazında alınmış olup, konutlarımızın henüz inşaat ruhsatları bulunmamaktadır’’ denildi. Mahkeme, bu yazı üzerine, CHP Genel Başkanı Baykal’ın villasında keşif yapılması için Çankaya Tapu ve Kadastro Müdürlüğünden bir mühendis ve bir mimar bilirkişi olarak görevlendirdi. Bilirkişiler, Baykal’ın konutunda ‘’kamu alanına tecavüz’’ iddialarını araştırmak için keşif yapacak.

/ ANKARA

27.09.2006


 

TBMM heyetine mayın tuzağı

Kuzey Irak’ta bulunan AKP Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez ve CHP Tokat Milletvekili Orhan Ziya Diren’in de aralarında bulunduğu TBMM heyetini taşıyan konvoy, Kerkük girişinde, yolda mayın döşendiğinin tesbit edilmesi üzerine durduruldu.

Heyet, sabah saatlerinde geceyi geçirdiği Erbil’den çeşitli temaslarda bulunmak üzere Kerkük’e hareket etti. Heyet, Kerkük girişindeki arama noktasını geçtiler. Kerkük girişinde yola mayın döşendiğinin belirlenmesi üzerine ABD’li güvenlik güçleri olay yerine geldiler. Mayının etkisiz hale getirilmesi amacıyla yol araç trafiğine kapatıldı. Mayın, ABD'li güvenlik güçlerinin yaptığı çalışmayla etkisiz hale getirildi. Bu arada, kilometrelerce araç konvoyunun oluştuğu yol, yaklaşık 2 saatlik bekleyişin ardından ulaşıma açıldı. Çömez, Diren ve gazetecilerin de aralarında bulunduğu heyet, ABD'li güvenlik güçlerinin eşliğinde Kerkük'e ulaştı. TBMM heyeti, daha sonra Irak Türkmen Cephesi Başkanlığı'na geçti. Öte yandan milletvekilleri Çömez ve Diren, Kuzey Irak’taki temasları çerçevesinde, gazeteci İlnur Çevik’e ait Çevikler İnşaat Şirketi’nin Erbil’de yaptırdığı ve Süleymaniye Üniversitesi’nde okuyan öğrencilerin kaldığı bin 500 kişilik öğrenci yurdunu ziyaret etti.

/ KERKÜK

27.09.2006


 

Kan konusunda tek yetkili Kızılay

Türkiye Kızılay Derneği Genel Başkanı Tekin Küçükali, Kızılay’ın kan konusunda tek yetkili ve sorumlu kuruluş olacağını belirterek “Sağlık Bakanlığıyla görüşmelerimiz oldu. Bununla ilgili kanun hazırlanıyor’’ dedi.

Küçükali, Dedeman Otel’de düzenlenen bilgilendirme toplantısında, Türkiye’de 43 kan merkeziyle çalışmalarını sürdürdüklerini kaydetti. Türk Kızılayı’nın, Türkiye’de sokakta reçete ve torbayla gezen insanların tarihe karışması adına ciddî mesafeler alması gerektiğini ifade eden Küçükali, bunun bir süreç olduğunu söyledi. Küçükali, Sağlık Bakanlığı’yla kan konusunda görüşmelerin yapıldığını belirterek, “Bundan sonra Türk Kızılayı, kan konusunda tek yetkili ve sorumlu kuruluş olacaktır. Bu kanun hazırlanıyor’’ dedi.

Bu arada, Türk Kızılayı ''Güvenli Kan, Kaliteli Hizmet'' sloganıyla başlatılan çalışmalar kapsamında, ISO 9001:2000 Kalite Yönetim Sistemi Belgesi almaya hak kazandı.

/ ANKARA

27.09.2006


 

Mumcu, ‘boyun fıtığı’

Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, boyun fıtığı sebebiyle bir haftalık programını iptal etti. Bir süreden beri boynundaki ağrıdan şikâyetçi olan Mumcu, rahatsızlık sebebiyle fizik tedavi görmeye başladı.

Partisinin dün yapılacağı açıklanan TBMM grup toplantısıyla birlikte bir haftalık programını iptal eden ve evinde istirahate çekilen Mumcu, bir hafta boyunca Bursa, İstanbul, Trabzon, Giresun, Ordu ve Samsun’da parti teşkilâtlarının vereceği iftar yemeklerine katılacaktı. Mumcu’nun, fizik tedavinin ardından çalışmalarına yeniden başlaması planlanıyor.

/ ANKARA

27.09.2006


 

Kaçakları taşıyan tekne battı: 5 ölü

Yunanistan’a kaçak olarak geçmek istedikleri belirlenen yabancı uyruklu kişileri taşıyan tekne İzmir açıklarında battı. İlk belirlemelere göre boğulan 5 kişinin cesedi denizden çıkarıldı.

Edinilen aldığı bilgiye göre, Yunanistan’a yasa dışı yollardan geçiş yapmak isteyen yabancı uyruklu kişileri taşıyan tekne, İzmir’in Karaburun ilçesi yakınlarındaki Küçükbahçeköy açıklarında battı. İlk belirlemelere göre, teknedeki 35 yabancı uyruklu kurtarıldı. 5 kişinin ise cesedi denizden çıkarıldı. Olayla ilgili soruşturma sürdürülüyor. Bu arada Edirne’de, son iki günde yasa dışı yoldan sınırı geçerek Yunanistan’a gitmek isteyen Moritanya, Irak, Somali, Filistin, Bangladeş ve Pakistan vatandaşı 208 kişiyi gözaltına aldı.

/ İZMİR

27.09.2006


 

Feshanede mehterli Ramazan açılışı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, tarafından düzenlenen “Feshane Uluslararası Ramazan 2006 yılı Etkinlikleri” önceki gün düzenlenen bir törenle açıldı. 30 gün sürecek faaliyetlerin ilk gününde bir konser veren mehter takımı dâvetlileri büyüledi.

İstanbullulara dolu dolu bir ay yaşatmayı planlayan İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bir ay boyunca bir dizi faaliyetleri İstanbulluların beğenisine sunacak. “Bir Tatlı Huzur İklimi Razaman” sloganıyla programın açılışına Mehter takımının verdiği konser damgasını vurdu.

Ramazanın mânevî atmosferine uygun kahramanlık marşları ile bazı ilahileri dillendiren mehter takımı Feshane’nin en büyük bölümü olan II. Mahmut Salonu’nu dolduran dâvetlilerin büyük beğenisini topladı.

Açılış törenine İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Muammer Erol, Kültür Müdürü Hüseyin Öztürk, Kültür A.Ş Genel Müdürü Nevzat Bayhan, Eyüpsultan Kaymakamı Salih Karabulut, yabancı misyon şefleri, belediye yetkilileri ve çok sayıda vatandaş katıldı.

Kısa bir açılış konuşması yapan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Muammer Erol, dünyadan ve Türkiye’den birçok ünlü grup ve san’atçı ile mehter konserleri; yerli ve yabancı kültür adamlarının katılacağı konferans ve paneller; geleneksel temaşa san’atlarının en güzel karakterlerinden icralar ve özel temalı tiyatrolarla Ramazan’ın mânevî atmosferine uygun faaliyetleri İstanbullulara beğenisine sunacaklarını söyledi.

Hacivat-Karagöz, Nasrettin Hoca ve Ortaoyunu gibi temaşa san’atlarının da sergileneceği programlarda işin entelektüel boyutu da ihmal edilmedi. Prof. Dr. İskender Pala, Beşir Ayvazoğlu, Prof. Dr. Erol Kılıç, Niyazi Özdemir, Doç. Dr. Ahmet Turabi, Prof. Dr. Mahmut Kaya, Prof. Dr. Sadettin Ökten ve Mahmut Toptaş gibi düşünürler de bilgi, birikim ve deneyimleriyle İstanbullularla hasbihal edecek ve onlara değişik konularda konferanslar verecekler.

YENİ ASYA / İSTANBUL

27.09.2006


 

İşte fakirin iftar sofrası

Geleneklerimizde özel yeri olan ve bir çok yemek çeşidinin bulunduğu öğün olarak bilinen iftar sofrası, asgarî ücretli ailelerde ‘’mucize formüllerle’’ kuruluyor. Yapılan araştırmaya göre, geçim sıkıntısı çeken asgari ücretli aileler ramazanla birlikte sofralarını sakatatçılardan ve pazarlardan aldıkları ucuz ürünlerle zenginleştirmeye çalışıyorlar.

Aylık 380.46 YTL alarak geçinmeye çalışan asgarî ücretliler, iftar sofrasında ucuza mal edilebildiği için sebze yemekleriyle, sahurda ise iftar için hazırlanan, fakat bitmeyince yeniden ısıtılarak sunulan ‘’temcit pilavı’’ ile ramazanı geçiriyor.

Dar gelirli 4 kişilik bir aile, iftar sofrasını en az 4.50 YTL’ye mal edebiliyor. Pazardan aldığı patates, soğan, domates ve yağ ile sebze yemeği yaparak iftar sofrası oluşturmaya çalışan dar gelirli aileler, 75 YKr’ye bir paket dört kişilik hazır çorba, 1.50 YTL’ye etsiz sebze yemeği, 0.75 YTL maliyetle pilav, 1 YTL’ye tanesi 25 YKr olan tulumba tatlısında 4 tane ve tanesi 25 YKr olan fırın ekmeğinden 2 tane alıyor.

Osmanlı döneminde iftar sofrasından artan pilavın sahurda tekrar ısıtılarak servis edilmesi ile Türk dünyasında yer edinen ‘’temcit pilavı’’ ise sahur sofrasının vazgeçilmezi oluyor. Çok sayıda aile akşam yemeği için kilogramı 3 YTL yerine 1.60 YTL’den satılan kırık pirinçle hazırladığı pilavı bolca pişirerek sahurda temcit pilavı olarak tüketiyor.

Fakirin en lüks yemeği ucuz balık

İftar yemeğinde bir kilogram et almak için neredeyse 1 günlük yevmiyesi olan 12.682 Ykr’yi feda etmek zorunda kalan asgarî ücretliler, sofralarını pazarlardan ve sakatatçılardan aldıkları kırıntılarla zenginleştirmeye çalışıyor. Geçim sıkıntısı çeken aileler, kilogramı 10-15 YTL arasında değişen kırmızı et yerine kilogramı 75 YKr olan tavuk kırıntı diye bilinen çok az etli tavuk kemikleri veya fiyatı 5-6 YTL arasında değişen ve sakatatçılarda satılan yağlı ve kemikli ‘’pöç’’ diye bilinen etlerle yemeklerine farklı lezzet katmaya çalışıyor.

İftar sofrasında balık eti tatmak isteyen dar gelirli aileler, kilogramı 1.50-2 YTL arasında değişen mercan ve sardalya balıkları ile alternatif sofra hazırlayabiliyor. İftarda balık sofrası, balığın yanına alınan ekmek, salata ilâveleri ile yaklaşık 5 YTL’ye mal ediliyor.

/ MERSİN

27.09.2006


 

Okul polisi görev başında

Antalya Emniyet Müdürlüğü tarafından başlatılan ‘’Okul Polisliği Projesi’’ çerçevesinde görev yapan polisler, öğrencilerin güvenle okula giriş ve çıkışını sağlıyor, onlarla bire bir ilgileniyorlar.

Antalya Emniyet Müdürlüğünün “Toplum Destekli Polislik Hizmetleri’’ çerçevesinde 146 okulda başlatılan ‘’Okul Polisliği Projesi’’ kapsamında görev yapan bir erkek, bir kadın polis, okul önlerinde öğrencilerin okula giriş ve çıkışlarını güvenli şekilde gerçekleştirmelerini sağlıyorlar. Emniyet Müdürlüğü yetkilileri, görevli polislerin okullarda muhtemel sorunlara karşı çözüm yollarının bulunması amacıyla okul ve emniyet arasında koordinatörlük görevini de üstleneceklerini bildirdiler.

/ ANTALYA

27.09.2006


 

Trafik kazalarına sarı ışık freni

Konya’da trafiğin yoğun olduğu kavşaklarda sıklıkla meydana gelen kazaların önüne geçmek için Türkiye’de ilk kez hayata geçirildiği belirtilen uygulama ile sarı ışık süresi 2 saniyeden 4 saniyeye çıkarıldı.

Trafik Denetleme Şube Müdürlüğünden alınan bilgiye göre, şehir içinde meydana gelen maddî hasarlı ve yaralanmalı trafik kazalarının oluş sebeplerini belirleyerek, kaza sayısını azaltmak için bir çalışma yapıldı.

Kaza istatistikleri ve raporları dikkate alınarak hazırlanan “Derinlemesine Trafik Kazası Analizi’’ adı verilen çalışma sonucunda şehir içindeki kazaların belli kavşaklarda yoğunlaştığı tesbit edildi.

Bu kazaların önemli bir bölümünün trafik ışığı sarıdan kırmızıya ya da yeşile dönerken kavşaklarda arkadan ve yandan çarpma şeklinde gerçekleştiği belirlendi. Kavşaklardaki kazaların önüne geçmek amacıyla Türkiye’nin her yerinde standart olan sarı trafik ışığı süresinin uzatılmasına karar verildi.

Nalçaçı-Sille, Ereğli Çevre Yolu, Adliye ve Lastik Durağı kavşaklarındaki sarı trafik ışığının süresi 4 saniyeye çıkarıldı.

Aradan geçen yaklaşık 7 aylık süre içinde bu kavşaklardaki trafik kazası sayısı yüzde 50 ile yüzde 84 arasında değişen oranlarda azalma gösterdi.

/ KONYA

27.09.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004