Yeryüzü Doktorları adlı sivil toplum örgütü ile Kudüs, Batı Şeria ve Gazze’de incelemelerde bulunan AKP Sakarya Milletvekili Süleyman Gündüz, uygar dünyanın “kör, sağır ve dilsiz” tavrının Filistinlileri “büyük bir sükut-u hayale” uğrattığını söyledi. Gündüz, bölgede elektrik, su ve yakıtın tükenmeye yüz tuttuğunu, tıbbî müdahalelerin de yetersiz olduğunu belirtti.
AKP Sakarya Milletvekili Dr. Süleyman Gündüz, üç uzman doktorla birlikte Filistin’e gitti. Kudüs, Batı Şeria ve Gazze’de temas ve incelemelerde bulunan Gündüz, Lübnan’a gitme hazırlığı sırasında Yeni Asya’nın sorularını cevapladı. Savaşın yıkımını ve insanlar üzerindeki etkisini anlatan Gündüz, bölgedeki durumu,”Dünya kör, sağır ve dilsiz” diye özetledi.
* Filistin’de durum nasıl? Ne gibi izlenimleriniz oldu?
Harap olmuş bir bölge. Umutsuz insanların yaşadığı, geleceğe dair asla hiçbir tasavvurlarının olmadığı bir dünyaları var. Sözle izah edilebilecek gibi değil. 11 aydır kuşatma altında olan bir bölge. 11 aydır insanların dış dünya ile olan bağlantıları kesik bir vaziyette. İnsanlar dış dünyadan gidebilecek bir yardıma muhtaç. Bölgeye insanî yardım kuruluşları Kızılay ve Yeryüzü Doktorları olarak ulaştık. Bölgenin hiçbir tarım havzası yok. Hiçbir ekili alan yok. Yardım ulaşmıyor. Ellerindeki son materyalleri de bitmek üzere. Elektrik, su, yakıt yok.
* Tıbbî müdahaleler ihtiyacı karşılayabiliyor mu?
Yeterli değil. Sağlıklı bir biçimde yürütülemiyor. Elde mevcut olan son yakıt da tıbbî müdahalelerde kullanılmak için bekletiliyor. Böyle bir ortamda insanlar hayat sürmeye çalışıyorlar. Ülke nüfusunun yüzde 63’ü çocuklardan ve gençlerden teşekkül ediyor. Buradaki bu genç ve dinamik nüfusun geleceğe yönelik dayanacak bir gücünün veya bir dayanağının olması gerekiyor. Nihayetinde eğer Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Museviler bölgede birlikte yaşayacaklarsa bu zemini yok etmemeliler.
* Çocuklar bu olumsuzluklardan nasıl etkileniyor?
Çok olumsuz etkileniyorlar. Özellikle çocukların gelecekle ilgili umutları ve hayalleri yok denecek kadar az. Düşünebiliyor musunuz; küçücük çocuklar sürekli baskı altında ve her an ölümle burun buruna, iç içe. Orada yaşadığım bir anı beni çok derinden etkiledi. Küçük bir mezarın başında bir kadın oturmuş ağlıyordu. Kendisiyle konuşunca çocuğunun İsrail saldırılarında öldüğünü anlattı. Çocuk ölmeden önce annesine ‘İsrail askerleri çocukları küçük mermilerle vuruyorlar değil mi?’ diye sormuş. Bir anne-baba buna nasıl dayanır?
* Dünyanın sessiz tavrına ne gibi tepkileri var?
Dünya bu son gelişmelere, özellikle uygar dünya -uygarlık böyle bir şey değil tabi, uygarlık bir sorumluluk getirir- Batı dünyası kör, sağır ve dilsiz. Dünyanın bu tavrı burada çok büyük bir sükut-u hayalle karşılanıyor. Onlar istiyorlar ki zulüm artık sona ersin, barış görüşmeleri başlasın ve normal bir insan gibi sürdürebilecekleri bir hayat gerçekleşsin. Kendi topraklarında yaşamayı, kendi evlerini, ticari müesseselerini oluşturmayı, karşılıklı ilişki geliştirmeyi istiyorlar. Yani hepimizin ne tür beklentileri varsa onların da beklentileri aynen öyle. Ama bunun ön şartı barışın hemen şimdi yapılmasıdır.
* Yakın bir gelecekte barış mümkün mü?
Bu bir deyiş olarak önümüze çıkıyor. Diyoruz ki, “karanlığın en koyu olduğu zaman şafağın sökme anıdır, tan yerinin ağarma anıdır.” En kısa zamanda barış ümidini taşıyoruz. İsrail’in şu anda çok güçlü gözükmesi, askeri gücünün olması kendisinde bir akıl tutulması meydana getiriyor olabilir. Ancak tarihte böyle davranan bir çok milleti biliyoruz.
* Başbakana gözlemlerinizi aktardınız. Türkiye bundan sonra neler yapmalı?
Orada Türkiye’den gitmiş onlarca sivil toplum kuruluşu var. Bölge insanları ilk defa Türkiye Cumhuriyeti hükümetine ve uyguladığı politikaların doğruluğuna bu kadar çok inanıyor. İnanıyorlar ki hükümet oradaki insanların sorunlarını çözebilecek ve barışı oluşturabilecektir. Buna olan inançları çok güçlü.
* Lübnan’a ne zaman gidiyorsunuz?
Yeryüzü doktorları olarak bugün Lübnan’a gidiyoruz. Oradaki sağlık sorunlarıyla ilgili sorunları çözebilecek miyiz diye ona bakacağız. Hem bir dayanışma, hem bir insani duruş olarak hem de yardım götürme mahiyetiyle bölgeye gidiyoruz. Oradaki sivil toplum kuruluşlarıyla, sağlık kurumlarıyla temaslarda bulunacağız.
|