"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İsrail’i zulüm ve emrivakiden caydırmak için

Cevher İLHAN
14 Aralık 2017, Perşembe 00:05
“Kudüs İsrail’in başkenti” provokasyonuna Trump’ı iten azmettiricilerin başında, “Kudüs’ü İsrailleştirme” peşindeki Yahudi lobisiyle küresel siyonistlerin “Hıristiyanlığın mezhebi” diye uydurdukları “Siyonizmin hizmetçiliği”yle görevlendirilmiş Evanjelik odakların geldiği bir gerçek.

Trump’ın Yahudi damadı ve başdanışmanı Jared Kushner, Beyaz Saray Başstratejisti Evanjelist Stephen Bannon ve İsrail’le “çok özel bağlar”la bağlı Ortadoğu özel temsilcisi Jason Greenblatt.

Ancak garip olan, Trump’ın başta Suudi Arabistan gibi bazı Arap rejimlerinin desteğiyle bu skandal kararı alması. Suud kraliyet geleneklerini hiçe sayarak Trump’ın desteğiyle kendini veliahd ilân eden ve ülkede bütün yetkileri elinde toplayan 32 yaşındaki Savunma Bakanı Muhammed Bin Salman’ın Yahudi damat Kushner’le kirli işbirliğinde rol alması.

“Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınması” karşılığında, Yemen’e saldırıdan Katar’a askerî operasyonla bölgede kriz ve çatışmaları ateşleyen sert müdahalelerde Kushner aracılığıyla Trump’ın tam desteğini alan Bin Salman’ın, -6 Kasım 2017’de- Riyad’a çağrılan Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’a “Ya plânı kabul et, ya istifa et!” tehdidini savurması…

AB’NİN “İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM” ÖNERİSİ

Özetle, bütün bölgeyi ateşe atan “Kudüs emrivakisi”nde hedefin, Trump’ın içteki sıkışmışlığına karşı bir politik manevra ve taktiğinin ötesinde, “İran, Irak, Suriye ve Lübnan cephesi”ne karşı, İsrail’le ittifak halindeki başta Suudi Arabistan ve Mısır olmak üzere “Arap NATO’su” üzerinden bütün Ortadoğu’yu mezhebî - etnik çatışmaların girdabına sürüklemek olduğu her haliyle sırıtıyor.

 “Amerikan-Suud ittifakının Kudüs oyunu” olarak dünya medyasına yansıyan “plân”a göre, Suudi Arabistan Katar’a savaş açarak bölgeyi oyalarken, ABD ve İsrail bu kargaşada “orta yol” ve “çözüm” olarak “Kudüs’ün İsrail’in başkenti” oldu-bittisini İslâm âlemiyle dünya kamuoyuna “kabul” ettirecek.

Arap basınının ve Londra merkezi El Arabî el Cadeed’in haberiyle, Suud yönetiminin ülkedeki medya kuruluşlarına, “Trump’ın Kudüs kararına dair fazla yayın yapmamaları, haber programlarında değinmemeleri” tâlimatı ve “içte ve dışta Suudî vatandaşların gösterilerden uzak durmaları” uyarısı, oyunu bir defa daha açığa çıkarıyor. (Middle East Monitor, 9.12.17)

Bu açıdan, 1.7 milyarlık İslâm âlemini temsilen İslâm İşbirliği Teşkilâtı’yla Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler başta olmak üzere, İsrail’in emrivakisine karşı çıkan dünyanın sağduyulu tavrının beynelmilel zeminlerde harekete geçirilmesi lâzım.  

Bu konuda, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Mogherini’nin, “İsrail-Filistin sorununa kapsamlı ve sürdürülebilir bir çözümle barış sürecinin tekrar başlatılması için tek gerçekçi çözüm, 1967 sınırları çerçevesinde iki devletli çözümdür” tesbiti ve önerisi büyük önem taşıyor. (AA, 11,12,17)

MÜSLÜMAN VE KOMŞU ÜLKELERİN İŞBİRLİĞİ

Bunun içindir ki, İslâm ülkelerinin yine küresel emperyal işgalci-sömürgeci ecnebi mihrakların ateşlediği fitneye karşı köklü siyasî, iktisadî, kültürel işbirliklerini güçlendirmeleri fevkalâde ehemmiyetli.

Birinci Dünya Savaşı’nda “mübârek kardeş Arapların mücâhid Türklere karşı kışkırtılması”nda sahnelendiği gibi, Müslümanları birbirine düşürüp kırdıran menhus tuzak ve ifsadlarla Osmanlıyı ve topyekûn İslâm dünyasını bölüp parçalayan ecnebilerin “gaddarâne Sevr muâhedesi”nin devamı olarak 22 İslâm ülkesini mezhebî ve etnik iftiraklarla “devletçikler”e bölüp parçalayarak ufaltma amaçlı büyük Ortadoğu projesi (BOP) benzeri “tefrika projeleri”ne karşı, Bediüzzaman’ın,  Başvekil merhum Menderes’e yazdığı mektupta “kemâl-i samîmiyetle, sürur ve ferah ile rûh-u cânıyla tebrik ettiği” ve “kıymettar ittifak” dediği Bağdat Paktı gibi anlaşma ve işbirliklerinin hayata geçirilmesi gerekiyor.

Keza “ecnebi parmağının karışması”yla etnik-mezhebî farklılıkları kaşıyan kargaşa, kaos, iç savaş komplolarına, işgal ve istilâlara mukabil, birlik bağlarını takviye etmeleri; öncelikle “birbirine komşu ve birbirine muhtaç olan kardeşler” olarak Türkiye ile Müslüman komşu ülkelerin, içte ve dışta bütünlük ve işbirliklerini tahkim edip geliştirmeleri icâb ediyor. (Emirdağ Lâhikası, 437-440)

Zira “kardeş Müslümanların barışı ve ittihadı”, “Müslümanların sulh-u umûmiyesine (genel barışına) ve selâmet-i ammenin (dünya barışının) teminine kat’î bir mukaddime (başlangıç) olacak.” Bölgesel ve küresel barışın esasını oluşturacak.

İsrail’i zulüm ve küstahlıktan caydırmanın yolu bu; Müslüman ülkeler buna çalışmalı…

Başka da çâresi yok…

Okunma Sayısı: 2151
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali Tam

    14.12.2017 18:46:42

    Düsmanlarin planlarini bilip karsi adim atmaktir vazifemiz. Bu artik kiyamete kadar sürecek bir mücadeledir. ABD -Israil ve Suudlarin kendi aralarindaki kirli fitne ve fesadi bertaraf etmek Müslümanlarin vazifesidir. Bütün Dünya 13.12. 2017 ITT mesajini almis Suudlarin ve Birlesik Arap Emirliklerinin ihanetvari davranislari kaydedilmistir.

  • said yazar

    14.12.2017 10:03:08

    Tebrikler ve Teşekkürler

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı