"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ulu şehirde Can Kardeşlerle Ramazan

10 Temmuz 2016, Pazar
Yaz mevsimi deyince akla öncelikli olarak tatil gelir.

Yazın rehaveti ta kış aylarında zihnen başlar. Nerede ve nasıl tatil yapsam... Ehl-i dünya böyle düşünüyor olabilir. Ama biz İzmitli Can Kardeşler ile birlikte kâinat kitabını okumak, Kur’ân hakikatlerini mütalâa etmek ve tefekkür edebilmek gayesiyle, Risale-i Nur okuma programı yapmak üzere, Osmanlı’nın ilk başşehri olan, evliyalar diyarı Bursa’yı tercih ediyoruz.  

Başta nefis ve dünyaperstler, bütün maddî imkânlarını kullanarak dünyaya çağırıyor. Mıknatıs gibi manyetik etkisi ile cazibedar hevesi tahrik ederek, özellikle gençleri kendi ağına çekiyor. Elbetteki her zamanın bir ilcaatı vardır. Üstad Bediüzzaman diyor ki; ‘’Meşrû daire keyfe kâfidir. Harama girmeye hiç lüzum yok’’ prensibinden yola çıkarak Can Kardeşlerimizi nefsi ile başbaşa bırakamazdık. Kişiyi efsunlaştıran teknolojik cihazlardan kısmen de olsa uzaklaştırmalıydık. İnsanın bir yolcu olduğunu, ruhlar âleminden başlayarak ana rahmi, çocukluk, gençlik, ihtiyarlık, kabir, mahşer ve ebede giden bir beşer yolculuğu içerisinde olduğunu bilmeliydiler. Ve insanın vazife-i asliyesinin iman ve duâ olduğunu yaşatarak göstermemiz gerekiyordu. 

Bütün bunlardan ötürü Can Kardeşlerin sıkılmayacağı bir okuma programı olmalıydı. Hatta severek gelmeliydiler. Programa gelmeden önce heyecanlanmalıydılar. Bittiğinde seneye tekrar gelebilmek için şimdiden listeye adını yazdırmalıydılar.

Hatta arkadaşlarını da teşvik etmeli ve onları da getirebilmeliydiler. Belki de bazı kardeşler için dönüm noktası olmalı, bazıları için milât olmalıydı. Bundan ötürü program yapılacak şehir, mekân, okunacak eserler, mütalâa konuları, geziler, ziyaretler, çay sohbetleri çok çok önemliydi. Bütün bunlar İzmitli Nurun sadık kahramanları ağabeyler tarafından günlerce öncesinde meşveret edildi. Hedef ise; bir kişinin imanının kurtulmasına veya taklidi imanını tahkiki imana tebdil etmesine vesile olmaktı. Gaye livechillahtı...

Ramazanın 12. günü çok uzun yıllardır keyfiyetli Risale-i Nur hizmetlerinin yapıldığı Bursa Yeni Asya Derneği’nde toplandık. Yeni Asya Vakıf temsilcisi Osman Nuri Üzmez Ağabeyimizin mihmandarlığında dershaneye yerleştik. Can Kardeşler ile programın ehemmiyeti ve muhtevası hakkında istişaremizi yaparak bismillah dedik.

Bursa tarihî yönüyle olduğu kadar manevî yönüyle de önde olan eşsiz memleketim Anadolumun 4. büyük şehiridir. Öncelikli olarak Bursa’nın manevî ev sahibi olan Evlâd-ı Resul olan aynı zamanda Yıldırım Beyazıd Han’ın damadı Emir Sultan Hazretleri’ni ziyaret ettik. Malûm eskiler bir şehri ziyaret ettiklerinde oranın manevî sultanından destur alırlar ve o şehirden ayrılırkende ziyaret ederlerdi. Biz de bu prensibi uygulamaya çalıştık. Edebe muhalif hareket etmeden Bursa’nın manevî sultanlarını ve Padişahların türbelerini ziyaret ederek ruhlarına hediyeler gönderdik. Mezarlıkta İhtiyarlar Risalesi’nden 10. devayı okuduk. Nasıl ki Emir Sultan’da biz misafiriz, Bursa’da da misafiriz, misafir yolculuğunu düşünmeli, elbetteki İzmit’e döneceğiz. Aynen öyle de İzmit’te de misafiriz, asıl memleket olan âlem-i ahirete gideceğiz. O zaman, oraya uygun hayatımızı idame etmeliyiz dedik ve Emir Sultan’dan ayrıldık.

Bursa, yeşil rengin her türlüsünün görünmesi dolayısıyla ‘’Yeşil Bursa’’ olarak da bilinir. Çelebi Mehmed Han’a ev sahipliği yapan Yeşil Türbesi ile âdeta özdeşleşmiş. Bursa denilince akla gelen ilk tarihî eser olmuş. Bir sonraki durağımız Ulu Cami’ydi. 

Ramazan Oruç Ağabeyimizin mihmandarlığında Ulu Cami’deki sırları bir bir keşfediyorduk. Ulu Cami’nin tarihçesinden başladı. İnşasında her bir işçinin, ustanın abdestsiz çalışmadığına kadar ayrıntıya inmiştik. Hat üstadlarının paha biçilemeyen ve dünyada benzeri olmayan eserlerini tek tek inceliyorduk. Kâbe kapı örtüsünün orada olması, caminin yapımı sırasında ‘’mü’minler somun var, mü’minler somun var’’ diye somun ekmek dağıtan Somuncu Baba; ilk hutbesinden sonra Ulu Cami’nin dört kapısında aynı anda görünmesi ile sırrının ortaya çıkması ile terki diyar etmesine kadar hayranlıkla dinliyorduk. Ezan okurken omuzuna güvercinler konarak ona eşlik eden Üftade Hazretleri ve Üftade Hazretleri’nin talebesinin takdire şayan bir şekilde dünyevî nimetleri bırakarak maneviyat sultanı olan Aziz Mahmud Hüda-i Hazretleri gibi numune-i imtisalleri hatırladık. Vav harfindeki esrar, çivi ve tutkal kullanmadan yapılan üzerinde güneş sistemini günümüz ölçeğine göre bulunduran hutbe ve minber, yirmi dört ayar altın kaplama ile yapılmış mihrap, caminin her köşesindeki simetri san’atını fark ettikçe bakış açımız değişti. Caminin içindeki şadırvanda tam bir san’at eseriydi. Şadırvanın bir çok hikmeti vardı. Gürül gürül mukabele okuyan hafızların birbirinin sesinden etkilenmemesi, ışığın su ve mermer aracılığı ile yansıması, aynı zamansa su sesinin dinlendirici olması gibi bir çok hikmetini öğrendikçe hayranlığımız katlanıyordu. Ecdat bize böyle pek çok eseri miras bırakmış. Ya biz ne bırakıyoruz? En azından bırakılanların kıymetini takdirini versek o da bir erdemdir.

Ebû Hureyre (ra), Hz. Peygamber’in (asm) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: ‘’(İbadet için) sadece (şu) üç mescide yolculuk yapılır: Mescid-i Haram, Mescid-i Nebi ve Mescid-i Aksa.’’

Bu üç mescidin üstünlükleri, onların peygamberler eliyle kurulmalarından gelmektedir. Mescid-i Haram yani Kâbe, bütün varlıkların kıblesi, Mescid-i Nebevî, Peygamberler peygamberi Hz. Muhammed’in (asm ) mâbedi, Mescid-i Aksâ ise eski Peygamberlerin kıblesi; Müslümanların da ilk kıblesidir. Bu üç mescid, diğer mescid ve ma’bedlerden üstündür, faziletlidir. Bu üç mescid için yolculuk yapmak meşrûdur. Hadis-i şerîf bunu bilhassa teşvik etmektedir.

Bu sıralamaya İslâm ulemâsı Emeviye Camii (Şam), Bursa Ulu Camii ve Diyarbakır Ulu Camii’ni de ekleyerek şu mabedleri sıralamışlardır. Bu sıralama da bazen değişiklikler olsa da genellikle bu şekilde kabul edilir.

Ulu Cami âlem-i İslâm nazarında yeri çok farklıydı. Fakat teravih namazında 3-4 saf olması hayretime gitti. İzmit’te Mimar Sinan’ın eseri olan Yeni Cuma Camii’nde de böyleydi. Enterasan olan diğer illerde de farklı bir durum olmadığını ehl-i hizmet ağabeylerimden öğrendim. O zaman nerede eksiklik var? Neden camiye ve  namaza ilgi bu kadar az? Bu konuda hepimizin düşünmesi ve gerektiği kanaatindeyim. 

Bursa’ya gidilir de Uludağ’a çıkılmaz mı? Can Kardeşler ile birlikte teleferik ile Bursa’yı temaşa ederek 9 Km uzunluğu ile dünyanın en uzun mesafeli teleferik yolculuğuna çıkıyoruz. Evliyaullah, maneviyatta kat-ı meratip etmiş, bizde teleferikle yükseliyoruz. Yükseldikce Yeşil Bursa daha güzel görünüyordu. Zirveye yaklaştıkca; Uludağ’ın haşmetini ve ağaçların zikrini aynelyakin duyabiliyorduk. Kadir-i Hakîm’in kudreti, haşmetini, ilmini tezekkür ediyorduk. Teneffüs için çıktığımız 1800 rakımlı Uludağ’da vakit namazını eda ettik. Namaz dersinde Âyet’el Kübra Risalesini müzakere ettik. Sonra dağlar ve sahralar, seyahat-ı fikriyede bulunan o yolcuyu çağırıyorlar, ‘Sahifemizi de oku’ diyorlar. O da bakar, görür ki: Dağların küllî vazifeleri ve umumî hizmetleri o kadar azametli ve hikmetlidirler; akılları hayret içinde bırakır...” İşte bu manayı yaşamak için Can Kardeşler ile Uludağ’daydık. Adeta bulutlara kadar yükselmiş, ruhumuzu okşayan rüzgârın esintisiyle, dağın haşmeti ile başka bir âlemdeydik. Can Kardeşler bedenen yorgunluğu unutmuşlar, ruhen, kalben ve aklen feyiz halindeydiler. 

Bursa Yeni Asya Derneği meşveret heyetine, hassaten Ramazan Oruç ve Osman Nuri Ağabeylerimize teşekkür ederiz.

Yeni durağımız 10 Temmuz / 5 Ağustos tarihleri arasında Konya Meram’da yapılacak olan Külliyat Bitirme Programı’nda olacak inşallah. “Madem ömür sermayesi pek az, lüzumlu işler ise pek çoktur,” biz de bu azıcık sermaye ile kârlı bir alış veriş yapmak amacıyla, yaz mevsiminin bizden razı olması için ve Kur’ân’ın eşsiz tefsiri olan Risale-i Nur Külliyatı’nı yirmi beş günde bitirmek için Konya’da buluşalım. Zübeyir Gündüzalp Ağabey’in dediği gibi ‘’Şimdi oku kabirde okuyamazsın!’’

Erkan Türk 

Etiketler: okuma programı, bursa
Okunma Sayısı: 2555
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı