Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü'nde, "İcadiye Tepesi'nde İlk Rasat" etkinliği düzenledi. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Meteoroloji Laboratuvarı Başkanı Meteoroloji Mühendisi Adil Tek, "Sıcaklıklar gittikçe artıyor. Son 100 yılda 1- 1.5 derecelik bir artışı gözlemledik." dedi.
Enstitüsünün, 150. yılı nedeniyle düzenlenen etkinliğe, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve Afet Yönetim Merkezi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Meteoroloji Laboratuvarı Başkanı Meteoroloji Mühendisi Adil Tek katıldı.
"ATMOSFER AYNI BİR TENCERE GİBİ AŞIĞIDAN ISINIYOR"
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Meteoroloji Laboratuvarı Başkanı Meteoroloji Mühendisi Adil Tek programda yaptığı konuşmasında, küresel iklim değişikliğini tencereye benzeterek, atmosferin aynı bir tencere gibi aşağıdan ısıtıldığını belirterek,
"Ne oluyor küresel iklim değişikliğinde? Atmosferi aşağıdan ısıtıyoruz. Bir tencereye koyuyoruz. Bir parça kaya parçası, üzerine bir parça buz. Tencereyi alttan ısıtmaya başlıyoruz. Tencere alttan ısınmaya başlayınca su yavaş yavaş hareketlenmeye başlıyor. Isıyı verdiğimiz zaman su moleküllerinin hızlarını artırıyoruz. Havada da varsa hava moleküllerinin hızları artıyor. Küresel iklim değişikliğinde de hava ısındığı zaman, içinde bulunan gazların moleküler hızları artıyor. Moleküler hızlarının artmasının karşılığı aslında fırtına. Tencerenin içerisindeki sıcaklık arttı, buz erimeye başladı. Suyun ve yağışın miktarları artmaya başladı. Buna ben 'tencere modeli' diyorum. Problem havadaki gazların moleküler hızlarının artması" diye konuştu.
"HAVA DAHA DA ISINIYOR"
Dünya Meteoroloji Teşkilatı'nın 2017 yılında yayımladığı rapordan alınan sonuçlara değinen Tek, "Okyanuslardaki asitlenmeler devam ediyor. Okyanuslardaki sıcaklık artışı sürüyor. 2017 dünyanın üçüncü en sıcak yılı oldu. Sera gazlarındaki artış devam ediyor. 2013-2017 arası dünyanın en sıcak 5 yılı olmuş durumda. Dünyada 2017'de meydana gelen büyük olaylara baktığımızda; Amerika'da ve dünyada en yıkıcı kasırga sezonu oldu. Columbia'da kuvvetli yağışlardan dolayı toprak kaymalarından birçok ölüm meydana geldi. Bizde durum ne vaziyette? Sıcaklıklar gittikçe artıyor. Son 100 yılda 1- 1.5 derecelik bir artışı gözlemledik. Buz olan günlerin sayısı azalıyor yani hava daha da ısınıyor" ifadelerini kullandı.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE UYUM VE AFET RİSKİ YÖNETİMİ
Ardından söz alan İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve Afet Yönetim Merkezi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, "İklim Risk Yönetimi" adlı sunumda, "Müthiş bir tahribat var. Ondan sonra da 'İklim değişti' diyoruz. İklim değişikliği bizim için nasıl problem oluyor?" diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Mesela geçtiğimiz kış kar yağmadı. Çünkü sistemler kuzeye kayıyor. Bizim iklim değişikliğiyle mücadelede yapmamız gereken iki türlü şey var. Bir tanesi, zarar azaltmak. İklime verdiğimiz zararı azaltmak. Bir de ne yaparsak yapalım havadaki bu karbon 200 sene havada duracak, bize zarar verecek. Şu anda bütün karbonu kessek bile 200 sene bunun etkisinde kalmaya devam edeceğiz. O zaman uyum sağlamamız gerekiyor. Trump'tan sonra zarar azaltma işi biraz sıkıntıya düştü. Paris Anlaşmasını onaylamıyor, Türkiye de onaylamıyor. Henüz meclisten geçmiş değil. Ne kaldı elimizde? Uyum. Biz ne yaparsak bundan daha az zarar görürüz? Dünyada hidrometeorolojik afetlerin sayısı hızla artıyor. Türkiye'de de artıyor. Ne yapmamız lazım? İklim değişikliğine uyum sağlayacağız bir de afet riski yöneteceğiz çünkü bizim şu anda kabul edilemez bir riskle karşı karşıyayız. Marmara'da beklenen deprem kabul edilemez bir risk oluşturuyor bize. Yönetilemez bir risk durumunda. Bunu azaltıp, yönetilebilir seviyeye indirmemiz lazım. Afet yönetiminin amacı budur. Bu kabul edilemez riski aşağıya indirmemiz için bütün sektörlerde uyum gerekiyor. Uyum çalışmasının adımları var bir de afet risk yönetiminde tehlike analizi, risk analizi, afet önleme stratejileri, zarar azaltma gibi."
"7-8 SENE SONRA TÜM SUYU KULLANMAMIZ GEREKECEK"
Kadıoğlu, kuraklık ve sel konusuna değinerek, "Bunların ikisi de uç afetler. Biri suyun bir yokluğu biri fazlalığı. Aşırı kuraklığı takip eden kuraklığın sele uğraması ihtimali çok yüksek. Çünkü toprak beton gibi oluyor. Suyun artık akması çok zor. 2012 yılı verilerine göre yılda 44 milyar metreküp su kullanıyoruz. 2023 yılında 112 milyar metreküpün 112 milyar metreküpünü kullanmak zorunda kalacağız. Yarısını kullanırken her gün kuraklık var diye ağlıyoruz. Türkiye'nin su potansiyeli 12 milyar metreküp. 7-8 sene sonra tüm suyu kullanmamız gerekecek ama yağmurumuzu toplayamıyoruz. Yağmur suyu toplama problemimiz var. Yağmurumuzun çoğunu da tarımda kullanıyoruz. Yağan suyu toplayamıyoruz. Eskiden Sultanbeyli, Ömerli Barajı'nın havzasıydı, yağan yağmurlar sızıp topraktan göle gidiyordu. Şimdi kanalizasyona gidiyor ve altyapıda kaçaklar var. Başka yerden su almaya çalışıyoruz. Belli bir zamandan sonra çevredeki su kaynaklarının tükenme ihtimali var" şeklinde konuştu.
DHA