Dersane hayatı insana çok şey öğretiyor.
En başta insan olduğunu, hata yapabileceğini, bu hatalarını görmezden gelmek yerine kabul edip düzeltmeye çalışarak insan olabileceğini öğretiyor. İnsanlarla geçinebilmeyi, uykusundan ve zevklerinden kısıp başkalarının hayatı için koşturmayı öğretiyor. Hoş, her öğrendiğini daima uygulayamıyorsun, ama doğrusunu bilmek bile seni istikamette tutuyor. İşte bizim de çok şükür 4 yıllık bir dersane hayatımız oldu. Her sene oda arkadaşı değiştirdik. Valiz doldurup valiz boşalttık. En güzel valizimiz de, tecrübe valizimiz oldu. Şimdi valizimi biraz açmak istiyorum, aşağıda yazılanlar valizimden çıkarttığım, kendime katladığım notlardır.
- Hayatta tek doğru senin doğruların değil maalesef. “Benim dediğim olursa çok güzel olur” diye ısrar etmenin manası yok. “Hasen, ahsenden ahsendir”
- Her insanın farklı zaaf noktaları var. Onun zaafı seninkinden farklı diye ayıplayamazsın.
- Dünya çok câzip. Biraz içine girmeye kalksan seni girdabına alıverir, sonra şefkat tokadıyla uyanırsın. Olabildiğince Nur dairesinde ve o dairedeki kardeşlerle daha çok vakit geçirmek lâzımdır.
- Haram ve helâlin okullarda birbirine karıştığı şu zamanda, azamî dikkat lâzım. Yanlışa düşmemek için dersanedeki kardeşlerin dilinden takva kalesine yardım istenmelidir.
- Müslüman da depresyona girer, stres yapar. Depresif haller gösterdiğinde telâşlanma, duygunu yaşa, ardından seni depresyondan çıkaracak faaliyetler yap. Sonrasında ise bu duygunun kaynağına in. Yani kendini oku, tahlil et.
- En stresli ve kaygılı anlarda en iyisi işleri Bir’ine bırakmak ve rahatla dünyadan geçip gitmek..
- Bazen insanlar seni hayal kırıklığına uğratabilir. Konuşsan bile geçmez, anlaşılamayabilirsin. En iyisi bazen şartsız affetmek. “Affettim” diyebilmek.. Affetmek çok rahatlatıcı bir şey. İşin içinden çıkamadığın an affet.
- Bir kardeşin seni kırdığı zaman içinde kalmasın, güzel bir zamanda güzel bir dille kendini aç. Ama bu, suçluluk ve kızgınlık duygularıyla olmasın, ne zaman ki duyguların acımak ve şefkate döndü, o zaman konuş. Yoksa tesiri olmuyor.
- Kardeşinin fenalığını gördüğün zaman suçlamadan konuş, lütufla ıslahına çalış. “Evet mü’min, kardeşini sever ve sevmeli. Fakat fenalığı için yalnız acır. Tahakkümle değil, belki lütufla ıslahına çalışır.”
- Okuldan arkadaşların geldiği vakit (ders yapma görevi sana verilmişse eğer) cemaate ders yapan kişi sen olma. Çünkü seni hoca zannediyorlar ve seni örnek almaktan vazgeçiyorlar, en iyisi seni arkadaş gibi görmeleri.
- Dersanede kiminle problemin varsa direkt onunla konuş. Ne yapman gerektiği hakkında yardım alman gerekirse sadece sorumlu kişiyle, lâf götürmeyecek kişiyle konuş. Ve amacın sadece yardım almak olsun, şikâyet etmek veya öfkeni söylemek değil.
- Yanlış anlaşılmalar olur, düzeltmek için kendini ifade etmekten, duygularını açmaktan çekinme. Ve bunu “Sen dili” ile değil, “Ben dili” ile yap.
- Okulda doğru İslâmiyeti göster arkadaşlarına. O zaman senin yolunu merak edeceklerdir. Yani hâlinle örnek ol. Bir de elinde sürekli kitap bulunsun, kitap okuyan insana daha sıcak bakıyorlar.
- Okuldaki arkadaşlarına cemaatten olduğunu söylemekten çekinme, zaten çekinirsen onlar bir sıkıntı var zannedecekler dâvânda. Sen dâvânı anlatma, yaşa, o zaman senden ve cemaatinden korkmazlar.
- Hiç günah işlemeyen insan kendini tam ve mükemmel görür. Ama Allah mükemmel bir kul istemiyor. Hata yapıp tövbe eden, kibre kapılmayan bir kul istiyor..
- Uhuvveti her zaman esas tut, uhuvvet gittiği zaman dersanenin tadı tuzu kalmaz.
- Sabrın sınırı yokmuş. Genişleyebilirmiş. Sabrın yanında tevekkül de gerekliymiş.
- Sevmenin de sınırı yokmuş. Sevmekten çekinme, senin öyle bir kalbin var ki; Allah u Teâlâ hakkında; “Ben yere göğe sığmadım, mü’min kulumun kalbine sığdım” demiştir. Sev; insanları sev, yaprakları sev, taşları sev.. Ama her şeyden önce kendini sev.
- Vakıflık, esasen hayatını vakfetmekten ziyade duygularını vakfetmekmiş. Gururunu, nazikliğini, zevkini, en hassas damarını vakfetmek.. Vakıflık ders yapmaktan ziyade, gönül kazanmakmış. Vakıflık ön plana çıkmak değil, arka planda kalıp talebelerin istidadını ortaya çıkarmakmış. Onların ayakları altına omuz koymakmış. Vakıflık baştan aşağıya aczini hissetmekmiş..
İşte böyle, birkaç bölmesini açtım tecrübe valizimin.. Dersane hayatı öyle sıradan birşey değil ki tecrübesiz mezun olalım. Ayrıca okul da büyük bir tecrübe kaynağı. Ve en önemlisi belki şu sözde gizli; “Başkalarının hayatından ders alın. İnsan bütün hataları kendi yapacak kadar uzun yaşamıyor. “(Eleanor Roosevelt)
Dersane hayatımın bu beşinci yılında hesapladım ki, çeşitli zamanlarda 17 farklı arkadaşla, 3 farklı vakıf ablayla beraber kaldım. Hepsinden çok güzel şeyler öğrendim. Rabbim onlardan râzı olsun, bizlere de bildiklerimizi yaşamayı, yaşadıklarımızda ihlâslı olmayı nasib etsin.. Âmin.