Şualar - page 198

meyveleri ve yaprakları ve mevcudatı sayısınca o hakika-
ti ispat eden şahitler var diye bildi,
(1)
p
¿Én
Á/
’r
G p
án
ªr
©p
f '
¤n
Y ! o
ór
ªn
ër
dn
G
dedi.
İşte bu mezkûr hakikatleri ve şahadetleri ifade mana-
sıyla,
Birinci Makamın Altıncı Mertebesinde
,
/
?p
Oƒo
Lo
h p
܃o
Lo
h '
¤n
Y s
?n
O …/
òs
dG p
Oƒo
Lo
ƒr
dG o
Öp
LGn
ƒr
dG *G s
’p
G n
¬'
dp
G n
B ’
p
äÉn
ëu
Ñ°n
ùo
Ÿr
G p
äÉn
JÉn
Ñs
ædGn
h p
QÉn
ér
°Tn
’r
G p
´Gn
ƒr
fn
G p
™«/
ªn
L o
´Én
ªr
Lp
G p
¬p
Jn
ór
Mn
h »/
a
Én
gp
QÉn
gr
Rn
Gn
h p
äÉn
ë«°/
ün
Ødr
G p
äÉn
fho
Rr
ƒn
Ÿr
G Én
¡p
bGn
Qr
hn
G p
äÉn
ªp
?n
µp
H p
äÉn
?p
WÉs
ædG
p
än
OÉn
¡n
°ûp
H p
äÉn
¨«/
?n
Ñdr
G p
äÉn
ªn
¶n
àr
æo
Ÿr
G Én
gp
QÉn
ª r
Kn
Gn
h p
än
Ój/
õn
÷r
G p
äÉn
æ`s
`jn
õo
Ÿr
G
m
án
ªr
Mn
Qn
h m
ór
°ün
?p
H p
¿Én
°ùr
Mp
’r
Gn
h p
?Gn
ôr
cp
’r
Gn
h p
?Én
©r
fp
’r
G p
án
?«/
?n
M p
án
WÉn
Mp
G p
án
ªn
¶n
Y
p
ás
«p
©r
£n
b n
™n
e m
án
ªr
µp
Mn
h m
In
OGn
Qp
Ép
H p
ôj/
ƒr
°üs
àdGn
h p
Ú/
jr
õs
àdGn
h p
õ«`/
«r
ªs
àdG p
án
?«/
?n
Mn
h
p
án
æp
jÉn
Ñn
ào
Ÿr
G p
äÉn
æs
jn
õo
Ÿr
G p
äÉn
fho
Rr
ƒn
Ÿr
G Én
gp
Qn
ƒo
°U p
™«/
ªn
L p
ír
àn
a p
án
?«/
?n
M p
án
dn
’n
O
m
án
¡p
HÉn
°ûn
ào
e m
án
?p
KÉn
ªn
ào
e m
äÉs
Ñ`n
Mn
h m
äÉn
JGn
ƒo
f r
øp
e p
In
Oho
ór
ën
Ÿr
G p
ôr
«n
¨r
dG p
án
Yu
ƒn
æn
ào
Ÿr
G
(2)
@ m
In
Oho
ór
©n
e m
In
Qƒo
°ür
ën
e
denilmiş.
sonra, seyahat-i fikriyede bulunan o meraklı ve te-
rakki ile zevki ve şevki artan dünya yolcusu, bahar bah-
çesinden bir bahar kadar bir güldeste-i marifet ve iman
alıp gelirken, hayvanat ve tuyur âleminin kapısı haki-
katbin olan aklına ve marifetaşina olan fikrine açıldı.
âlem:
varlık sınıflarından her biri.
beliğ:
hâlin, durumun gereğine
uygun.
cezalet:
güzel anlatım.
delâlet:
delil olma, gösterme.
ebed:
sonu olmayan gelecek za-
man, sonsuzluk, daimîlik.
efrat:
fertler, bireyler.
ezel:
başlangıcı olmayan geçmiş
zaman, öncesizlik, ebedin zıddı.
farika:
fark ettirici, ayırıcı husus.
fetih:
açma, açılma.
gayr-i mahdut:
sınırsız.
güldeste-i marifet ve iman:
Al-
lah’ı tanıma, bilme ve Ona inan-
ma buketi.
hakikatbin:
hakikati gören, haki-
kati anlayan, hakikate inanan.
hamd:
teşekkür, şükran.
hayattar:
canlı, yaşayan.
hikmet:
faydalı, anlamlı ve yerli
yerinde oluş.
ihata:
kuşatma, kapsama.
ihsan:
iyilik, bağış, ikram, lütuf.
ikram:
armağan verme, bir şey
sunma, bağış, ihsan.
ilâh:
ibadete lâyık olan.
iman:
inanma, itikat.
in'am:
nimet verme, nimetlendir-
me, ihsan etme, iyilik yapma.
intizam:
düzgün olma, düzgün di-
zilme, düzgünlük, tertipli olma.
irade:
dileme, isteme, bir şeyi yap-
ma veya yapmamaya karar vere-
bilme ve bunu yapabilme gücü.
ispat:
sabit hâle getirme.
kasıt:
niyet, kurma.
kat'î:
kesin, şüphesiz.
mahdut:
sınırlı, belirli.
mahsur:
hasredilmiş, sınırlanmış,
belli edilmiş.
marifetaşina:
bilerek, üstün bilgi-
ye sahip olarak, ustalıkla.
mevcudat:
mevcutlar, var olan
her şey, mahlûklar.
mevzun:
ahenkli, mütenasip, bi-
çimli, nispetli, uygun, düzgün.
mezkûr:
zikredilen, anılan.
muntazam:
tertipli, düzenli.
muvazene:
ölçü, denge.
mütebayin:
birbirine uymayan,
uyuşmaz, muhalif, zıt, aksi.
mütemasil:
birbirine benzer, eş.
mütenevvi:
türlü türlü, cins cins.
müteşabih:
birbirine benzeyen.
müzeyyen:
ziynetlendirilmiş, süs-
lenmiş, bezenmiş, donanmış.
nevi:
tür, çeşit.
nimet:
iyilik, lütuf, ihsan, bağış.
rahmet:
acıma, merhamet etme,
esirgeme, bağışlama, şefkat.
seyahat-ı fikriye:
fikir seyahati.
şahadet:
şahit olma, şahitlik, ta-
nıklık.
şevk:
şiddetli arzu, aşırı istek.
tasvir:
şekillendirme, suret ver-
me.
temyiz:
ayırma.
terakki:
yükselme, ilerleme.
tesbih:
Allah’ı bütün kusur ve
noksan sıfatlardan uzak tut-
ma.
tezyin:
süsleme, ziynetlendir-
me.
tuyur:
kuşlar.
Vacibü'l-Vücud:
varlığı zarurî
ve zatî olan.
vahdet:
birlik, yalnızlık, teklik
bir ve tek olma.
vaziyet:
duru, hâl.
1.
İman nimetinden dolayı, ezelden ebede kadar Allah’a hamd olsun.
2.
Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. O öyle bir Vacibü’l-Vücud’dur ki, mevzun ve fasih yap-
raklarının, süslü ve cezaletli çiçeklerinin, muntazam ve beliğ meyvelerinin kelimeleriyle
konuşan ve tesbih eden bütün ağaç ve nebat nevilerinin icmaı, mütemasil, müteşabih,
mahsur ve mahdut az bir kısım çekirdek ve tohumlardan mevzun, müzeyyen, mütebayin,
mütenevvi ve gayr-i mahdut şekil ve suretlerinin hepsinin birden fethi hakikatinin kat’î de-
lâletiyle beraber, bir kasıt ve rahmetle yapılan ihsan, ikram ve in’am hakikatinin ve bir ira-
de ve hikmetle gerçekleştirilen temyiz, tezyin ve tasvir hakikatinin azamet-i ihatasının şa-
hadetiyle ve icma ile Onun vahdet içindeki vücub-i vücuduna delâlet eder.
AYETÜ’L-KÜBRA
| 198 |
Y
edinci
Ş
ua
Şualar
1...,188,189,190,191,192,193,194,195,196,197 199,200,201,202,203,204,205,206,207,208,...1581
Powered by FlippingBook