ş
aHıS
B
ilgileri
| 1132 | Lem’aLar
FeVZİ ÇaKmaK (1876-1950):
Asıl adı Mustafa olan Fevzi Paşa, müşir Fevzi, Mareşal Fevzi Çakmak
olarak bilinir. Tasavvufla ilgilenmesini sağlayan dedesi tarafından kendisine Fevzi lakabı verilen Fevzi
Çakmak, Harbiyedeki üstün zekasıyla hocalarının dikkatini çekti ve bu şekilde erkan-ı harb sınıfına
alındı. 1898'de kurmay yüzbaşı, 1901'de kolağası, 1902'de binbaşı, 1907'de 37 yaşında miralay oldu.
Balkan savaşları sırasında çeşitli görevlerde bulunan Fevzi Çakmak, savaştan sonra 1913'te Ankara'da
bulunan Beşinci Kolordu Kumandanlığına tayin edildi. 1915'te mirliva rütbesine terfi ederek
kolordusuyla birlikte Çanakkale savaşlarına katıldı. Çanakkale savaşlarından sonra doğu cephesinde
Kafkas Kolordusu Kumandanlığı ve İkinci Kolordu Kumandanlığı yapan Fevzi Çakmak, Halep'teki Yedinci
Ordu Kumandanlığı sırasında, Filistin ve Şeria'da İngilizlere karşı giriştiği savaşlardaki başarılarından
dolayı ferik rütbesine yükseltildi. Mondros Mütarekesinden sonra 1918'de Erkan-ı Harbiye-i Umumiye
reisliğine getirilen Fevzi Çakmak, Anadolu'daki millî mücadele hareketine destek verdi. Erkân-ı Harbiye-i
Umumiye reisliği görevinden azledildikten sonra çeşitli görevlerde bulundu ve İstanbul'un da işgal
edilmesi üzerine 1920'de Ankara'ya geçti. Fevzi Çakmak Kozan milletvekili olarak katıldığı TBMM
tarafından kurulan icra vekilleri hey'etine müdafa-i milliye vekili (milli savunma bakanı) seçildi. Bu
görevi esnasında düzenli ordunun kurulmasında büyük hizmetleri oldu. Millî mücadelenin
kazanılmasında önemli rol oynayan Fevzi Paşaya TBMM tarafından 1922'de mareşallik rütbesi verildi.
Atatürk'le uyumlu bir şekilde çalışan Fevzi Çakmak, Atatürk'ün ölümünden sonra İsmet İnönü'nün
cumhurbaşkanı seçilmesinde büyük rol oynadı. 1946'da Demokrat Partisi miletvekili olarak meclise
giren Fevzi Çakmak 10 Nisan 1950'de öldü ve Eyüp Sultan Mezarlığına defnedildi.
FeYZİ:
Bakınız Mehmed Feyzi Pamukçu.
FİraVUN:
Eski Mısır'da krallara verilen ünvandır. Fakat bu unvan İslâmî kaynaklarda Hz. Mûsa ile
mücadele eden Mısır kralı için kullanılmaktadır. Eski Mısır'da mülkü ve yönetimi elinde bulunduran
fravunlar aynı zamanda ilâhların yeryüzündeki temsilcileri sayılıyor ve ibadetler onlar adına yapılıyordu.
Hazret-i Mûsa ile mücadele eden Firavun da aynı şekilde ilahlık iddia eden, zalim, kibirli, ve inatçı bir
kişiydi. Kendi halkını eziyor özellikle İsrailoğullarına büyük zulümler yapıyordu. Cenab-ı Hak ilâhlık
davasından ve yaptığı zulümlerden vazgeçmesi ve İsrailoğullarını serbest bırakması için ona Hz. Mûsa'yı
ve kardeşi Hz. Harun'u gönderdi. Kendisinden istenilenleri kabul etmeyen Firavun, kendi zulmünden
kurtulmak için Mısır'dan çıkan Hz. Mûsa ve İsrailoğullarını kovalarken ordusu ve taraftarlarıyla birlikte
Kızıldeniz'de boğuldu.
FUZULİ (?-1556):
On altıncı asırda yaşamış büyük şairlerimizdendir. Asıl adı Mehmet'tir. Babasının
adı Süleyman'dır. Fuzuli'yi eserlerinde mahlas olarak kullanmıştır. Arabca, Farsça ve Türkçe dillerine
hakim olup bu üç dilde de eser veren nadir şairlerden biridir. "Leyla ve Mecnun" eserinin yazarıdır.
Ömrü boyunca maddî sıkıntılar yaşamış ve çok istediği halde Irak topraklarının dışına çıkamamıştır.
Bağdat'ta görülen veba salgını sonrasında vefat etmiştir. Risale-i Nur'da ayrılık ve hüzün duygularına
tercüman olan bir beytiyle zikredilmektedir.
- G -
GaLİP BeY:
Asıl adı Ahmet Galip Keskin'dir. 1900 yılında Yalvaç'ta doğdu, 1940'ta Konya'da vefat
etti. Mesleği öğretmenlik olan Galip Bey aynı zamanda hattat ve şairdi. Güzel hattıyla risaleleri yazarak
hizmet eden Galip Bey, Risale-i Nur ve Bediüzzaman Hazretleri hakkında yazdığı manzumelerle
bilinmektedir. Eskişehir Hapsinde Bediüzzaman Hazretleriyle beraber bulunan talebelerindendir.
GaVS-ı aZam:
Bakınız Abdülkadir Geylânî.