İman ve Küfür Muvazeneleri - page 276

Elhüccetüzzehra’nın
İkinci Makamı
(1)
o
Ú/
©n
à°r
ùn
f /
¬p
Hn
h @
W
F
ATiHA
’nın ahirinde, ehl-i hidayet ve istikamet ve
ehl-i dalâlet ve tuğyanın muvazenesine işaret eden ve ri-
sale-i nur’un bütün muvazenelerinin menbaı olan ayetin
bir hakikatini sure-i nur’dan
l
ìÉn
Ñr
°üp
e Én
¡«/
a m
Iƒ'
µ°r
ûp
ªn
c /
?p
Qƒo
f o
?n
ãn
e ¢p
Vr
Qn
’r
Gn
h p
äGn
ƒ'
ª°s
ùdG o
Qƒo
f *n
G
o
ón
bƒo
j w
…u
Qo
O l
Ön
cr
ƒn
c Én
¡s
fn
Én
c o
án
LÉn
Lt
õdn
G m
án
LÉn
Lo
R /
‘ o
ìÉn
Ѱr
üp
ªr
dn
G
(2)
m
án
c
n
QÉn
Ño
e m
In
ôn
én
°T r
øp
e
(ilâahir) ayeti ve arkasında
(3)
l
êr
ƒn
e /
¬p
br
ƒn
a r
øp
e l
êr
ƒn
e o
¬«'
°ûr
¨n
j x
»u
éo
d m
ôr
ën
H /
‘ m
äÉn
ªo
?o
¶`n
c
r
hn
G
(ilâahir) ayetiyle beraber pek acip bir tarzda o muvazene-
yi mu’cizâne ifade ederler.
Birinci ayet-i nur, Birinci Şuada ispat edilmiş ki, on
işaretle risale-i nur’a bakıyor; mu’cizâne, kur’ân’ın o
tefsirinden gaybî haber veriyor. Ve risale-i nur’a nur
namı verilmesine en birinci sebep olmasından, Yirmi
dokuzuncu Mektubun bir kısmında bir seyahat-i hayali-
ye temsilinde, bu acip ayetin nur kelimesinde nun-i
na’büdü mu’cizesi gibi bir manevî mu’cizesinin beyanına
acip:
tuhaf, hayrette bırakan.
ahir:
son.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
ayet-i nur:
Nur ayeti; Nur Suresi
35. ayet.
beyan:
açıklama, bildirme, izah.
ehl-i dalâlet:
dalâlet ehli; yoldan
çıkanlar, azgın ve sapkın kimseler.
ehl-i hidayet:
hidayette ve doğru
yolda olanlar, hidayete erişmiş
kimseler.
ehl-i istikamet:
inanç, düşünce,
niyet, tutum ve davranışta Allah’ın
rızasına uygun olarak doğru yol
üzere olanlar.
elhüccetüzzehra:
parlak delil an-
lamında Risale-i Nur Külliyatından
bir eserin adı.
gaybî:
gaypla ilgili, görünmeyenle-
re ait.
hakikat:
gerçek, görülen bir şeyin
aslı esası.
ilâahir:
sona kadar, sonuna kadar.
manevî:
manaya ait, maddî olma-
yan.
menba:
kaynak.
mu’cizâne:
mu’cizeli bir şekilde.
mu’cize:
benzerini yapmaktan in-
sanların âciz kaldığı şey.
muvazene:
ölçü, mukayese, den-
ge.
nam:
ad.
nun-i na’büdü:
na’büdü keli-
mesindeki “nun,” Arapça gra-
merde biz anlamındadır.
seyahat-i hayaliye:
hayal ile
yapılan yolculuk.
tarz:
biçim, şekil, suret.
tefsir:
Kur’ân’ın mana bakı-
mından izahı, açıklaması.
temsil:
benzetme, misal getir-
me.
tuğyan:
azma, azgınlık, hid-
detlenme.
vaki:
olmuş, meydana gelmiş.
1.
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. • Ve ancak Ondan yardım dileriz.
2.
Allah göklerin ve yerin nurudur. Onun nurunun misali, bir lâmba yuvası gibidir ki, onda bir
kandil vardır. Kandil de cam fanus içindedir. Cam fanus ise, inci gibi parlayan bir yıldıza ben-
zer ki, ne doğuya, ne de batıya ait olmayan mübarek bir ağacın yakıtından tutuşturulur.
(Nur Suresi: 35.)
3.
Yahut derin bir denizin karanlıklarına benzer ki, o denizi üst üste dalgalar kaplamış, dalga-
ları da [bulutlar) örtmüştür. (Nur Suresi: 40.)
e
lhüCCeTüzzehra
| 276 |
iMan ve küfür Muvazeneleri
]
On Beşinci Şua olan El-
hüccetüzzehra Afyon’da
1949'da Türkçe olarak
telif edilmiştir.
1...,266,267,268,269,270,271,272,273,274,275 277,278,279,280,281,282,283,284,285,286,...412
Powered by FlippingBook