Asâ-yı Mûsa - page 449

AsA-yı MûsA | 449 |
ş
aHıs
B
ilGileRi
sırasında meydana gelen karışıklıklarda isyancılara karşı çarpışırken mitralyöze karşı sopa ile mukabele
etmeye çalışan son derece gözü pek kahraman bir insan olduğunu Bediüzzaman ifade etmektedir.
AsHAB-ı KEHF:
Kur’ân-ı Kerîm’de anlatılan, devirlerindeki zulümden kaçıp, bir mağarada Allah’a
sığınan ve 300 küsur sene uyuduktan sonra uyanarak bir müddet daha yaşadıktan sonra ölen yedi
kişi.
AZRAİL:
Dört büyük melekten biri olup Cenab-ı Hak tarafından insanların ruhlarını almakla
görevlendirilmiştir. Ölüm meleği de denilmektedir.
– B –
BUsAyRî:
1212 yılında Mısır’da doğdu. Ailesi Fas kökenli Berberî’lere dayanmaktadır. Ailesinin Delas’a
yerleşmesi üzerine çocukluğu ve gençliği burada geçti. Nerede ve hangi eğitimi aldığına dair yeterli
kayıt mevcut değildir. Çocukluğundan itibaren Kur’ân eğitimi aldığı ve Kur’ân-ı Kerim’i ezberlediği
bilinmektedir. Daha sonraki dönemde Kahire’ye giderek eğitimini devam ettirdi. Şeyh Abdüzzahir
Mescidinde, İslâm ilimleriyle birlikte dil ve edebiyat derslerini de aldı. Daha çok siyer ve hadis ilimlerine
ilgi duyarak bu alanlarda yoğunlaştı. İslâm dünyasının ünlü şairlerinden birisi olarak şöhrete
kavuşmuştur. Peygamber Efendimiz (
ASM
) hakkında yazdığı şiirleri, “Kaside-i Bürde” adlı eseri ve İmam
Büsîrî (Busayrî) ünvanıyla tanınıp meşhur olmuştur. Muhammed Büsîrî’nin ömrü sıkıntılar içinde geçti.
Evlendikten sonra çocuklarının çok ve hanımının da geçimsiz olması, sıkıntılarını arttırdı. Diğer taraftan
iş arkadaşlarının da düzgün çalışmamaları ve yolsuzluklarda bulunmaları, kendisini sürekli huzursuz
etti. Kendisinin sağlam kişiliği, hakkaniyet söz konusu olunca çok titiz davranması, çalıştığı yerlerde
uzun süre çalışmasına pek imkân vermemekteydi. Ömrünün sonlarına doğru kısmî felç geçirdi.
Rivayetlere göre, Peygamber Efendimiz için yazdığı kaside, şifa bulmasına vesile oldu. Hastalıktan
kurtulup daha uzun bir süre ömür kendisine ihsan edildi. Seksen yılı aşkın yaşadıktan sonra 1296
yılında İskenderiye’de vefat etti.
– C –
CEBRAİL (
AS
):
Dört büyük melekten, Cibril, Cibril-i Emin, Ruhü’l-emin, Ruhü’l-Kudüs isimleriyle de
bilinen vahiy meleği. Allah tarafından peygamberlere vahiy götürmekle vazifeli melek.
CENGİZ (1155-1227):
Moğol İmparatorluğunun kurucusu ve ilk hükümdarıdır. Asıl adı Timuçin’dir.
Tarihin kaydettiği en zalim hükümdar ve kan dökücülerden biridir. Ünlü tarihçi İbnü’l-Esir, onun
yaptıkları için, “Keşke annem beni doğurmasaydı da tüyler ürpertici zulüm ve katliamları görmeseydim”
ifadelerine yer verir. Risale-i Nur’da kendisinden, ayet ve hadislerin işaretiyle “deccal” olarak söz edilip,
Müslümanlar arasında hükmedecek üç deccalden biri olarak tarif edilmektedir. Kan üzerine kurduğu
büyük imparatorluğu, ölümünden hemen sonra parçalandı. Timuçin, 1155 yılında Sibirya bölgesindeki
Onon Nehri kıyısında bulunan Deliün Boldok’da doğdu. Babası Yesügay Bahadır, annesi Houlen Ece’dir.
Henüz on iki yaşında iken babasını kaybetti. Bundan sonra uzun süren sıkıntılı olayları arka arkaya
yaşadı. Önce babasına tabi olan kabileler tarafından terk edildiler. Diğer taraftan baskılara maruz
kaldılar. Nişanlısı esir alınarak Ong Han’a hediye edildi. Aile balıkçılık ve avcılık yaparak geçimini sağladı.
On üçüncü asrın başından itibaren toparlanan ve etrafına önemli kuvvetler toplayan Timuçin,
düşmanları ile yaptığı savaşları kazanmaya ve giderek güçlenmeye başladı. Karakurum’da ilk Moğol
devletini kurdu (1205). Cahil ve vahşi Moğol ve Tatarlardan, işi gücü yağmacılık olan büyük bir ordu
meydana getirdi. Moğolistan’ın etrafındaki ülkelere saldırmaya başladı. 1206 yılında; cihan hükümdarı,
güçlü, mükemmel savaşçı anlamına gelen “Cengiz” unvanını aldı ve kağan ilan edildi. Tüm bozkır
kavimlerini egemenliği altında topladı. Topraklarını genişleterek Müslümanların yaşadığı alanlara
saldırmaya başladı. Cengiz, çok geniş bir alanı işgal ve yağmaladıktan sonra 1225 yılında Moğolistan’daki
1...,439,440,441,442,443,444,445,446,447,448 450,451,452,453,454,455,456,457,458,459,...570
Powered by FlippingBook