ş
aHıs
B
ilGileRi
| 454 | AsA-yı MûsA
olayıyla imtihan edildi. Oğlu İsmail (
AS
) ile Kâbe’yi yeniden inşa eden Hz. İbrahim, Kudüs’ün el-Halil
bölgesinde medfundur.
İBRAHİM HAKKı:
İbrahim Hakkı Erzurumî. Anadolu’da yaşayan evliyanın ve ulemanın
büyüklerindendir. Hicrî 1156/1710 senesinde Erzurum’un Hasankale kazasında doğdu. Siirt’in Tillo
kasabasında İsmail Fakirullah’dan ders alan babası Osman Efendinin yanına gelerek İsmail Fakirullah
ile tanışan İbrahim Hakkı babasından tefsir, hadis, fıkıh gibi zahiri ilimleri öğrendi. Babasının arkadaşı
Molla Muhammed Sıhranî Hazretlerinden de astronomi, matematik gibi zamanın fen ilimlerini öğrendi.
İsmail Fakirullah Hazretlerinin de sohbeti ve hizmetlerinde bulunarak kendisini manevî sahada yetiştirdi.
Daha sonra Erzurum’a ve Hasankale’ye gitmiş, bir müddet sonra da İstanbul’a gelmiş, Sultan Mahmud
tarafından Abdurrahman Gazi Zaviyesine tayin edilince de Erzurum’a dönerek orada talebe yetiştirmeye
başlamıştır. Zaman zaman Tillo’ya gelerek Cebel-i Ra’sil Kuva’da talebeleriyle sohbet eden İbrahim
Hakkı, 1195/1781 yılında Tillo’da vefat etti ve hocasının yanına defnedildi. Eserleri: Marifetname,
İlâhiname; Tecvid Kitabı; Tertibü’l-Ulum; İrfaniye; İnsaniye; Mecmu’atü’l-Me’ani; Sefine-i Nuh;
Kenzü’l-Fütuh; Hey’etü’l-İslâm.
İKBAL (1873-1938):
Doğunun yetiştirdiği büyük bir edebiyatçı ve Pakistan’ın millî şairidir. Bağımsız
Pakistan’ın kuruluşunda, fikrî temelin oluşmasında önemli katkısı olmuştur. Mevlâna’nın etkisinde
kalmış ve ona hayranlığını dile getirmiştir. İslâm dünyasının içinde bulunduğu kötü durumdan
kurtulmanın çareleri üzerinde kafa yormuş, verdiği seri konferanslarla düşüncelerini dile getirmiştir.
Risale-i Nur’da ismi zikredilmekte ve özellikle şairliğine, heyecanlı şiirlerine atıf yapılmıştır. İkbal, 1873
yılında Pencap Eyaletinin Keşmir sınırı yakınlarında bulunan Siyalkut (Seyalkat) şehrinde dünyaya geldi.
İlk ve orta öğrenimini memleketi Siyalkut’ta tamamladı. 1895 yılında Lahor’a gitti. Burada bulunan
hükümet kolejinde felsefe ve hukuk derslerinin ağırlıkta bulunduğu bir eğitimden geçti. Arapça ve
Farsça dillerini öğrendi. Felsefe ve İngilizce öğretmenliği diplomasını aldı. Cambridge Üniversitesine
giderek üç yıl öğretim gördü ve yüksek lisansını tamamladı. İkbal, İslâm dünyasının içinde bulunduğu
sıkıntılardan kurtulmak için çaba sarf etti. İkbal’ın en önemli faaliyetlerinin arasında Pakistan’ın kuruluşu
ile ilgili çalışmalar yer almaktadır. İkbal, Pakistan’ın kurucusu olarak tarihe geçecek olan Muhammed
Ali Cinnah ile de yakın temas kurdu. 1937 yılında Cinnah’a bir mektup yazarak İngilizlerin, Hindistan
Müslümanlarının Pakistan adı altında ayrı bir devlet olarak kurulmasını istediklerini ve bunun
uygulanacak bir plan çerçevesinde 25 yıl içinde gerçekleşeceğini haber verdi. Türkiye’ye de büyük ilgi
duyan İkbal aynı zamanda Mevlânâ’ya da hayranlığını ifade etmektedir. Trablusgarp, Balkan, Birinci
Dünya Savaşı ve Millî Mücadele dönemlerinde gösterilen kahramanlıklardan övgüyle söz eder. 1922’de
saltanatın kaldırılarak hilâfetin devam ettirilmesini destekler; ancak, sonraki Batılılaşma hareketlerini
üzüntüyle karşılar. Bu görüşlerini Cavidname adlı eserinde dile getirir. 1934 yılında gırtlak kanserine
yakalandıktan sonra sesini yitirdi. Gözleri de iyice zayıflayan İkbal 1938 yılında vefat etti. Naaşı, Lahor
Mescid-i Şahi bahçesine defnedildi.
İMAM-ı ALİ:
Bakınız ALİ (
RA
).
İMAM-ı GAZALî:
Asıl adı Hüccetü’l-İslâm Ebu Hamid Muhammed b. Ahmet el Gazzalî’dir. Eş’ari
kelâmcısı, Şafiî fakihi, mutasavvıf ve filozoflara yönelttiği eleştirilerle tanınan İslâm düşünürüdür. Hicrî
450’de (1058) Horasan’da, Meşhed’de (Tus) dünyaya geldi. Babasının mesleğinin yün tacirliği olmasından
dolayı kendisine “Gazzalî” ve zamanında İslâma yöneltilen itirazlara cevap vererek itiraz edenleri
susturduğu için de “Hüccetü’l-İslâm” denilmiştir. Kelâm, fıkıh, hadis, felsefe, tasavvuf, mantık gibi
ilimlerde yüksek bir mevkiye sahiptir. Bu sahalarda birçok önemli eserleri bulunmaktadır. Hicrî 505’te
(1111) Tus’da vefat eden ve oraya defnedilen Gazali’nin eserlerinden bazıları şunlardır: El-Münkız; İhya-i
Ulumi’d-Din; Kimya-yı Saadet; Tehafütü’l-Felasife; Kıstasü’l-Müstakim.