Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Gültekin Uysal, demokratikleşme paketinin, iktidarın gezi parkı olaylarıyla bozulan imajını düzeltme ve bir oyalama paketi olduğunu söyledi. “İktidarın, gezi parkı olaylarıyla bozulan imajını bu tür paketlerle düzeltebilme imkanı yoktur” diyen Gültekin Uysal, iktidarın lütfediyormuş gibi, “ben ne kadar müsaade edersem, o kadar demokrasi “ anlayışını kabul etmeyeceğini vurguladı.
Başkan Gültekin Uysal bir grup gazetecinin paketle ilgili sorularını cevaplandırırken şunları söyledi:
İktidar, gezi parkı olaylarıyla bozulan imajını düzeltmeye çalışıyor
“ Bu paketi topyekün değerlendirdiğimizde, bir tarafıyla oyalama paketidir, bir tarafıyla iktidarın bozulmuş imajını düzeltme paketidir. Türkiye’nin içinde bulunduğu konjenktür ve son 3-4 aydır yaşanan hadiseler, iktidarı böyle bir adım atmaya mecbur bırakmıştır. Gezi olayları sonrası iktidar partisinin üzerine oturduğu dinamikler zaten kılavuz gibidir. Bu imaj bozukluğunu düzeltmek adına bu demokrasi paketinin getirildiğini düşünüyorum. Bu tür paketlerle iktidarın imajını düzeltebilme imkanı yoktur.
Menderes, Demirel ve Özal çizgisinden gelen gerçek demokratlar olarak, Türkiye'yi demokratlaştıracak her türlü adımı destekleriz. Ancak Başbakan, sözde demokratikleşme paketi kamuflajıyla, kendi partisinin siyasi geleceğinden kaygı duymaya başladığı için oy ve seçim sistemi arayışına girmiştir. Başbakan, Türkiye’nin ihtiyacı olan bir seçim sistemini değil, AK Parti’nin siyasi yaşamını devam ettirebilecek bir seçim sistemi hazırlıyor.
Başörtüsü, çok büyük tartışma konusu olarak bugünlere getirildi
Demokratikleşme paketi, olumlu yanları olmakla beraber, olumsuzlukları da içeriyor. Paketin önemli bir kısmı, toplumun zaten hallettiği meselelerdir, yeni bir şeymiş gibi sunulmuştur. Örneğin başörtüsü meselesi, milletimizin çok uzun süre önce çözdüğü bir meseledir. Toplum bu meseleyi zaten bir kabul etme noktasına gelmişti.
Her pakette terör örgütünün ve onun uzantılarının elini güçlendirmektedir
Türkiye bu paketle parça, parça, doğruyu arıyor. Temel hak ve hürriyetler noktasında lütfediliyormuş gibi iktidarın, ‘ ben ne kadar müsaade edersem, o kadar demokrasi’ anlayışını kabul etme imkanı yoktur. Medya üzerinden siyasal bir kadastro geçirerek, mülkiyetlerin el değiştirildiği bir dönemde, demokrasinin bambaşka problemleri olduğunu görüyoruz. Gözlerimizi kapatınca bu problemler yok olmuyor. Ortaya konulan bu paket, bir oyalama paketidir. Meseleleri ileriye atarak bir takım insanlara özellikle PKK ve uzantısı BDP yapılarına, ‘sus pay’ ları verilerek, temelde var olan yapısal meselelerimizi dönüştürmek noktasında eksikliğimiz olduğu kanaatindeyim.
Başbakan, ‘demokratikleşme paketlerini’ Türkiye’nin Milli Şuurunu örseleme aracı haline getirmektedir. Türk’lük Andını kaldırarak, eşbaşkanlık sistemini getirerek, memnun etmeye çalıştığı bazı çevreleri tatmin etmesi mümkün değildir. Her pakette terör örgütünün ve onun uzantılarının elini güçlendirmektedir.
Basın özgürlüğü, soru sorma, ifade ve düşünce özgürlüğü olmayan bir basın toplantısı
Başbakan, sözde demokratikleşme paketini açıkladığı, sözde basın toplantısına bazı medya kuruluşlarını davet etmeyerek, ne kadar demokrat olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca, seçerek çağırdığı gazetecileri rol-model olarak kullanmış ve bir saatlik konuşmasını tamamladıktan sonra ‘Allahaısmarladık’ diyerek kimseye soru sorma imkanı vermeden salondan ayrılmıştır.. Başbakanın ‘hata yaparım’ korkusuyla prompter’den okuduğu metnin dışına çıkarak sözde demokratikleşme paketini basının soru cevabına bile açmamıştır.. Böylece, basın özgürlüğü, soru sorma, ifade ve düşünce özgürlüğü olmayan bir ortamda açıklanan sözde demokrasi paketini, gerçek demokratların hazırlamadığı ortaya çıkmıştır.”
DP Basın Merkezi