Gök, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, Türkiye'nin polis devleti olduğunu, kişi hak ve özgürlüklerinin her an herkes için artık iktidar tarafından baskı altına alındığı ve tehdit edildiği bir döneme girdiğini iddia etti.

17-25 Aralık operasyonlarına değinen Gök, CHP'nin bütün il ve ilçe binalarının polisin kuşatması altında olduğunu ileri sürdü. 

İktidarın emriyle polisin, CHP'nin il ve ilçe başkanlıklarında yolsuzluk ve rüşvetle ilgili asılan pankartları zorla indirdiğini iddia eden Gök,  polisin "hoyratça, gaddarca ve hukuksuz bir şekilde" anamuhalefet partisinin binalarına saldırdığını öne sürdü.

Bunun demokrasilerde kabul edilebilir bir yanı bulunmadığını belirten Gök, "Anamuhalefetin sesini kısmaya, onu baskı altına almaya kalkan bu eller birgün  mutlaka kırılacaktır. Bunu kıracak olan halkın demokrasi mücadelesidir" dedi.

CHP'nin kendi mülkünü oluşturan il ve ilçe başkanlıkları binalarına polisin işgalci bir şekilde girdiğini yineleyen Gök, orada bulunanların hepsinin CHP'nin yasal yöneticileri olduğunu söyledi.

Geçen yıl Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in, "Melih Gökçek Kılıçdaroğlu dosyalarını deşifre ediyor" yazılı bilboard astırdığını ifade eden Gök, bu konuda yaptıkları müracaatların sonuçsuz kaldığını söyledi. Gök, "Ama iktidarın umrunda bile olmadı, polisin aklına bile gelmedi. Suç duyurusunda bulunuyoruz İçişleri Bakanlığı izin vermiyor. Bu kepazeliğin hesabını kim verecek? Bu ülkede ana muhalefet partisi lideriyle ilgili afiş, pankart asmak meşru" dedi.

CHP'nin binalarına yapılan "alçakça, faşist, antidemokratik, hukuksuz ve demokrasiyi ayaklar altına alan" bu uygulamaları şiddetle kınadıklarını belirten Gök, şöyle devam etti:

"Bunu yapanların da mutlaka hesap vereceklerini huzurunuzda ilan ediyorum. Bunu yapanların hepsini biliyoruz. Her ilimizde bunu kim yaptı, kim yaptırdı hepsini biliyoruz. Bunlar halkın önünde hesap vereceklerdir. Türkiye bu polis devletinden mutlaka kurtulacaktır." 

Makul şüpheye dayalı tutuklamaların artık başladığını iddia eden Gök, "Artık iktidarın, polisin, savcının aklı nasıl eserse. Hangi açıdan bakarsanız bakın mesele herkesin artık makul şüpheli sayılabileceği bir boyuta indirgendi. Bunun ilk uygulamaları olarak operasyonlar başlatıldı ve bu konuda tutuklamalar yapıldı" dedi.

Gök, polis devleti uygulamalarının giderek artacağı ve tutuklamaların dışında artık haksız yere mal varlıklarına da el  konulacağı bir döneme girildiğini savundu.

"Dosyanın içeriği hakkında herhangi bir bilgimiz yok"

Gök, gazetecilerin,  İstanbul merkezli 14 Aralık Medya Operasyonu kapsamında, şüpheli Fethullah Gülen hakkında yakalama kararı çıkarılmasına ilişkin bir soru üzerine, "Dosyanın içeriği hakkında herhangi bir bilgimiz ve ilgimiz yok. Ayrıntıları daha sonra alabilirsek bu işleyen yargı süreciyle ilgili daha geniş bir açıklamayı ileri yaparız" dedi.

Bu operasyon kapsamında tutuklanan Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca'ya ilişkin bir soruya Gök, açıklamasında:

"Bir yayın kuruluşunun başkanının tutuklanması çok güçlü deliller olması lazım ki mümkün olabilsin. Bir yayın kuruluşunun başkanının dışında o faaliyetle ilgili yayın kuruluşunun mensuplarına yönelik herhangi bir tutuklama ve bir yargılamanın olmadığını görünce bir kişiden oluşan bir silahlı çetenin de nasıl oluşmuş olabileceği konusunda kesinlikle ikna olmadık. Sayın Karaca bu konuda hangi silahlı eylemleri yapmıştır biz bunları bilmiyoruz. Bir makul şüpheden yola çıkarılarak ağır bir suçlamayla bir tutuklama gerçekleştirildi. Bu tutuklamanın arkasından mal varlıklarına el koyma gibi tedbirlerin de uygulanacağı ihtimalini de belirtmek istiyorum. Dosyanın ayrıntılarını bilmiyoruz ama ileri sürülen delillerle de öyle bir tutuklamanın yapılması skandaldır. Bunun hukuk dünyasında yeri yoktur." ifadelerine yer verdi.