07 Nisan 2011, Perşembe
DEĞİŞTİRİLEMEZLİK tartışmasıyla bir şeyler perdelenmeye çalışılıyor. Neden değiştirilmezlik? Tabii ki Türkiye’de yarıdan fazlası başörtülü olan kadınları eğitim hakkından mahrum bırakmak; 25 partiyi kapatmak; siyasal alanı totaliter bir anlayışa göre biçimlendirmek için... Güler yüzlü maskenin ardında saklı olan totaliter anlayış değişmeli. Bunu farketme sırası üniformalılar, cüppeliler ve kravatlılarda...
TÜSİAD’ın yetersiz, çekingen ve esas itibariyle bir restorasyona işaret eden Anayasa raporunda, değiştirilemez maddeler ile ilgili öneri tartışma yarattı. Öne sürülen görüşlerin düzeyi pek iç açıcı değildi. TÜSİAD değiştirilemez maddelerin değiştirilebilir olmasını önermiş, ancak içeriksel bir değişiklikten pek yana gözükmemişti. Bunu sonraki geri adımdan anlayabiliyoruz. TÜSİAD’ı eleştirenlerin durumu ise vahim; öyle ya yeni anayasa da ne ola? Veya içinde 82’nin değiştirilemezleri olmayan Anayasa düşünülemez!
Yeni bir Anayasa hazırlanırken, yürürlükten kalkacak “eski” anayasanın değiştirilemez hükümleri üzerinde tartışmayı şuna benzetebiliriz: Eskiden kırsalda seyahatini atla yapan “köylü” için, “at koşma” değiştirilmesi teklif dahi edilmeyen bir “kural”dı.
Binek arabalarının köylere gelmesiyle birlikte, bazılarının aklına, “At olmadan otomobil nasıl yürür veya at bunu nasıl çeker” sorusu takılmış olabilir. Ancak gülünç duruma düşmemek için bu soruları dillendirenler pek olmaz ve otomobilin mantığı kavranmaya çalışılırdı.
Değiştirilemezlik tartışmasının böyle saçma bir boyutu var. Ancak bazılarının bu tartışmayla bir şeyleri perdelemeye çalıştıkları da bir gerçek.
Değiştirilemezlik konusu Anayasayı ve onun ruhunu ortaya koyan iktidarın kim veya ne olduğu sorusuyla doğrudan bağlantılıdır.
Kurucu iktidar yürürlükteki Anayasayı yapan ve kabul ettiren güç neyse o’dur. 1921 Anayasası hariç, 1876 Anayasasından bu yana yüzyılı aşkın süredir Türkiye ferman Anayasalar’la yönetildi. 1924 Anayasası’nı tek parti Meclis’i yaptı. 61 ve 82 Anayasaları’nı ise darbeciler... Özellikle son ikisinin “Cumhuriyeti kuran irade” ile ilgisi yok.
Padişah bile ‘değişir’ dedi
1876 Anayasası’nda padişaha, hanedana ve monarşiye ilişkin hükümler dâhil değiştirilemez hiçbir hüküm yok. Hani Cumhuriyet döneminde ilkokuldan üniversiteye kadar ilkokul düzeyini aşmayan inkılâp tarihi derslerinde monarşi, kızıl sultanlar veya istibdat kavramlarına eşlik eden padişahlık veya halifelik, devletin dininin İslam oluşu dahi değiştirilebilir nitelikte... Geçiş dönemine ait 1921 Anayasası’nda da değiştirilemez hiçbir madde yok.
Kısaca çökmekte olan Osmanlı da Kurtuluş Savaşı’nı yürüten ve Türkiye’nin kırmızı çizgisiz bir katılımcılığa dayanan tek meclisi “Birinci Meclis” de değiştirilemezliğe ihtiyaç duymuyor. Bu bir özgüven ifadesi olarak okunabilir, siyasal düzene ideolojik anlam yüklememenin ifadesi olarak da...
İlk defa 1924 Anayasası’nda cumhuriyet rejiminin değiştirilmez olduğu kabul edilir. TBMM görüşmelerinde “başkent, resmi dil, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu” ile ilgili kuralların da değişmezlik kapsamına alınmasına yönelik öneriler sunulur. Ancak bunlar reddedilir.
Aynı tercih 1961 Anayasası’nda da görülür. Cumhuriyet niteliklerinin değişmezlik kapsamına alınması önerileri bu Anayasa’nın hazırlanışı sırasında reddedilir. Komisyon sözcüsüne göre “... Anayasa’ya bunu da koymak milletin hakimiyet sahasını biraz daha daraltmak demek olur... Ne kadar faydalı olursa olsun, buna yenilerini eklemeği doğru bulmuyoruz. Aksi halde ‘Demokratik’ten başka ‘Laiklik’e de, ‘Sosyalliğe’de teşmil edelim mi diye sormak, kaçınılmaz mukadder adımları teşmil edecektir. Yani yasaklar halkası artık namütenahi genişleyebilir.”
Darbecilerin oluşturduğu Anayasa Mahkemesi ise değiştirilemezliğe dayalı olarak, Anayasa’nın diğer hükümlerinde yapılacak değişikliklerle değiştirilemez ilkelerde en ufak bir etki yaratılmasının mümkün olamayacağına karar vererek, yasaklar halkasını genişletir ve darbecilerden daha darbeci olur. Tabii ki, 27 Mayıs darbesiyle siyasetin dışına itilmiş Demokrat Partililer hakkındaki siyaset yasağını devam ettirmek için!
1982 Anayasası’nda ise değiştirilemez maddelerin sayısı üçe çıkar. Bunu yaparken 1924 Anayasası döneminde Atatürk ve arkadaşlarının bilinçli olarak reddettikleri bir tercihi “Atatürkçülük” adına Anayasa’ya yerleştirir. Buna karşın kurucu iktidar, yani darbeciler, Anayasa Mahkemesi’ne mutlak bir denetim yasağı da getirir.
Çok daha önemlisi bu darbeci generaller, değiştirilemez maddelere “yeni” bir Anayasa yapılırken uyulması gerektiğini düşünmezler. Anayasa’ya buna dair bir hüküm konmaz. Çünkü darbeciler dahi bunun anlamsızlığını kavrayabilecek asgari zekâ düzeyine sahiptir.
2008 yılında Anayasa Mahkemesi “üç”ü yeterli görmez, sayıyı dörde çıkarır. Bu da yetmez, 1961 döneminde olduğu gibi, Anayasa’nın diğer maddelerindeki değişiklikleri dahi engeller; darbecilere rahmet okutur.
Peki, değiştirilmezliğe niçin müracaat eder? Tabii ki Türkiye’de yarıdan fazlası başörtülü olan kadınları eğitim hakkından mahrum bırakmak; tüm demokratik talepleri bastırma adına 25 tane siyasi partiyi kapatmak; siyasal alanı totaliter bir anlayışa göre biçimlendirmek için...
Aynı şekilde değiştirilemezlik kapsamındaki hukuk devleti, demokrasi, insan hakları için değil!... Zira herkes bilir ki değiştirilemezlikle ilgili direncin konusu bu değerler değil, başka şeylerdir.
Bazılarının ne pahasına olursa olsun savunduğu, diğerlerinin ise değişmesini arzuladığı hususlar güler yüzlü maskenin ardında saklı olan, ancak gittikçe karikatürleşen totaliter bir anlayıştır. Köylü veya çiftçi bunun farkındadır. Sıra üniformalılar, cüppeliler ve kravatlılarda...
Osman Can / Star, 6.4.2011
Okunma Sayısı: 3720
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.