"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tarih akmıyor

24 Nisan 2018, Salı
Dört yüz yıllık cendereyi aşıp gelen künyesiz ve musluksuz çeşmeler, ilgi bekliyor.

Osmanlı Dönemi’nde özenle yapılan Tarihî çeşmeler, tarihî okumalara yapılan gayretler kadar ilgi bekliyor. Suyunun akar vaziyete getirilmesi, yanına tanıtıcı künyenin üç dilde eklenmesi ve şık bir görünüşe kavuşturulması gerekiyor. 

Osmanlılar birbirlerinin hatıralarını büyütmeye ve daha değerli yapmaya programlıdırlar. Bu onlara yüzyıllar içinde bir süreklilik kazandırmıştır. Sadullah Yıldız’ın Dünya  Bizim’deki yazısına göre, Padişahın en yakın birkaç adamından biri olan babüssaade ağalığı görevindeki Mısırlı Osman Ağa, Mekke-Medine’ye giden bir hediye kervanına o zamana dek görülmemiş güzellikte bir buhurdan ekledi. Zamanında bu öyle güzel bir kabul gördü ki, bundan sonra ona Buhurî Osman Ağa denmeye başlandı. Osman Ağa, küçük camisinin avlusuna bir de çeşme yaptırdı. 

Yıl 1621’di. On yıllar sonra bu camide imamlık eden Mehmed Asım Efendi, avluya bir çınar ağacı dikti. Aradan iki yüz elli yıl geçmişti. 

Bu son derece basit durumu imam efendi kayıt altına alarak, cami duvarına başında ‘maşallah’ı olan küçük bir kitabe ekledi.

İlan duvarı niyetine kullanılıyor 

Şimdi görenlerde hemen sarılma hissi uyandıracak bu devasa çınar o gün basit bir hatıradan ibaretti. Ama artık büyük bir değer oldu. Çünkü Osmanlılar birbirlerinin hatıralarını büyütmeye ve daha değerli yapmaya programlıdırlar. Bu onlara yüzyıllar içinde bir süreklilik kazandırmıştır. Söz konusu çınar Kadıköy iskelesi yakınlarındaki Osman Ağa Camii’nde. 19. yüzyılda yangın geçiren caminin avlusunda çınar ağacı ve Osman Ağa’dan hatıra kalan minare kapısı karşısındaki çeşme kitabesi bugün hâlâ duruyor. Fakat avluda 1952 tarihli bir ‘hayrat’ üzerinde duran kısa kitabenin ait olduğu esas mahal neresiydi, herhâlde bu ‘hayrat’ değildi. Bu daha sonraları eklenmiş bir unsura benziyor. Kitabede yazanları öğrenmek içinse caminin bulunduğu caddenin karşısındaki başka bir çeşmenin kitabesini bilmeniz yeterli; zira iki çeşmeyi de Osman Ağa inşa ettirmiş ve tarihleri de kitabe metinleri de aynı: “Mısırlı Osmân Ağâ hayra mâil / Çü yapdı hak içün bu çeşme-sârı / Geçüb nûş eyleyen her teşne câna / Cinânda âb-ı kevser vire Bârî.” Maalesef çeşmenin çok da özenilmiş, bakımlı durumda olduğu söylenemez. Uzun zamandır yola batmış, gelişigüzel badana edilmiş hâlde ve yan cephesi de ilân duvarı niyetine kullanılıyor. Dört yüz yıllık cendereyi aşıp gelen çeşme, küçücük ayrıntılarla devasa tarihî okumaların yapılmaya çalışıldığı gayretler kadar olsun ilgi bekliyor. Suyunun akar vaziyete getirilmesi, yanına tanıtıcı künyenin üç dilde eklenmesi ve şık bir görünüşe kavuşturulması gerekiyor.

  

Karalama tahtası olarak kullanılan bir yadigâr

Yine Osman Ağa Camii’nin arka sokağında bir başka tanesi yol seviyesinden altta kalmışsa da şükür ki gömülmemiş. Biraz yosunlanma ve kararma dışında çeşmenin, kitabesindeki uzun çatlaktan başka derdi yok görünüyor. Suyu akar vaziyetteki eser Ali Paşa adında bir hayırseverinmiş.

Yakınlardaki Nal Sokağı’nda yine yan cephesi ilân panosu, karalama tahtası ve çöplük olarak kullanılan bir yadigâr, Halit Ağa Çeşmesi’yle karşılaşabiliriz. Yapının, bir kısmı çözülebilir, bir kısmı da geri gelmeyecek şekilde tahribata yol açmış bazı problemleri var. Öncelikle yan cephede üzerine tutturulmuş kablolar ve afişlerin izale edilmesi, ardından çöplerin temizlenmesi ve esas olarak çöplük diye kullanılmaması gerekiyor. Buna karşın üç yüzlü çeşmenin sol-üstteki kazınmış tuğrasını geri getirebilmek ise mümkün değil. Testi seti yerindeyse de bakımının ihmal edilmeyerek merme- rinin temiz tutulması fena olmaz. Musluklardan ikisi yerinde değil.

Üzerinde üç devir padişahının tuğrası var

Geçtiğimiz yıllarda Kadıköy Belediyesi tarafından restore ettirilen çeşme üzerinde üç farklı kitabe var. Bunların ilki inşa kitabesi yani çeşmeyi yaptıran tarafından konmuş: Sultan III. Selim’in Darüssaade Ağası Halit Ağa çeşmeyi 1209 (1795) senesinde yaptırmış. Bu, en üstteki iki kitabeden biri değil, orta-altta maalesef oldukça zor seçilebilen kitabe. En üstteki tuğra da baninin devrindeki padişah olarak III. Selim’e ait. Daha sonraları çeşmeye vefa gösterilmesi gereken zamanlarda ise talihe bakın ki, iki padişah daha çeşmenin bakımını üstlenmiş. Önce 1254 (1838)’de Sultan II. Mahmud, ardından 1285 (1868)’te Sultan Abdülaziz çeşmeyi tamir ettirip birer tamir kitabesi ekletmişler. Alttaki tuğra Sultan Abdülaziz’e, üst-sağdaki ise Sultan II. Mahmud’a ait. Dolayısıyla çeşme üzerinde üç devir padişahının tuğrası ve gayreti görülüyor. Fevkalâde kıymetli bir hatıra.

KÜBRA ÖRNEK - İSTANBUL

Etiketler: osmanlı, çeşme
Okunma Sayısı: 9498
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı