Buğulu gözlerde sislenen şu nebevi nağmeler,
Ve kâinat nurunla aydınlanan, hâlâ sana meyleder.
Duana ‘amin’ der lisan, beraatini talep eder.
Senin ismini heceleyerek, arşa yükselir tevbeler.
Silinse de ayak izlerin arzdan, bakışların geçer semadan.
Bir sec’adır muhabbetin, sözlerin inci nakıştan.
Bak gelen misk-i amber, güller açmış dalından;
Bahar sürünmüş kokunu, geliyor saadet damından.
Gözyaşları kaplarken rahmetin semasını,
Şefaatin kaplıyor hemen, ümmetin duasını,
Bütün niyazı huzura, topluyor şems-i nübüvvet,
Yedi renge boyuyor, rahmetin ziyasını.
Sevgindir senin, adın geçince yüze gelen bu tebessüm.
Çatma hilal kaşlarını, kalbi durduracak yoksa hüzün.
Zaman vermiş nuranî meyveler, sabrı kalmamış ki güzün.
Ölüm vermiş bir mühlet, gaflette biter sermayesi ömrün.
Ahirzaman gençleriyiz, saadetli asrında doğan,
Sana sesleniyoruz Ey Nebi, rûy-i arz mescidinden,
Ruhu kudüs, kendi ölü bir yüzyılın dehşetinden,
Sevgini kuşanan gençleriz biz, ölürüz hasretinden.
Sensin gönüllerin Ey sevgili, ruhunda Rahman’ın aynası.
Nasıl müjde veriyor insanlığa kutlu bir anne rüyası.
Geldi işte son peygamber, dinsin âlemlerin feryadı.
Seni çağırıyor her zerresi kalbimin, sanadır bütün senası.
Yeşillenmiş hurma yaprakları, cezbe gelmiş sohbetten,
İlme müştak kalpleri sevgindir toplayan gurbetten.
Biz de geldik hayalinle yanına, kaç asır ötesinden,
Biz de istiyoruz bir minder, nurunun minberinden.
Ey Rasul, Nisan Gülü sanadır bu sesleniş,
Özlemin asırlık çınar, gözyaşlarıyla beslenir.
Bu naat kalbin üzüntüsü, mesafeleredir serzeniş.
Gel artık bitsin özlem, son bulsun bu bekleyiş.
Hoş geldin Ey Peygamber, dindi âlemlerin feryadı.
Seni çağırıyor her zerresi kalbimin, sanadır bütün senası...
HATİCE SOLAK