İBTAV Mütevelli Heyeti Yönetim Kurulu Başkanı Mecit Çetinkaya, “Fuat Sezgin’in Almanya’daki kitaplarının hepsini getirmek bizim en büyük vazifemiz” dedi.
Prof. Dr. Fuat Sezgin İslâm Bilim Tarihi Araştırmaları Vakfı (İBTAV) Mütevelli Heyeti Yönetim Kurulu Başkanı Mecit Çetinkaya, İbn Haldun Üniversitesi’nin aylık yayın organı “Açık Medeniyet”e yaptığı açıklamada, Prof. Dr. Fuat Sezgin’in bilim tarihine yaptığı katkıları hatırlatarak, “Hocamızın şu ana kadar bize sağladığı amaç şuydu, ‘Müslümanlar, tarihteki gerçek yerlerini bilmeli ve içinde bulundukları aşağılık kompleksinden kurtulmalıdır.’ Ben bu yazıyı ofisime astım. Hocamın hayatının özeti de bu zaten” dedi. Aylık olarak yayınlanan Açık Medeniyet gazetesi Nisan sayısını “Bilim tarihinde putları kıran adam: Fuat Sezgin” kapağıyla okurla buluşturdu.
Bilinmeyen yönleri anlatılıyor
Prof. Dr. Fuat Sezgin İslâm Bilim Tarihi Araştırmaları Vakfı (İBTAV) Mütevelli Heyeti Yönetim Kurulu Başkanı Mecit Çetinkaya, Açık Medeniyet Yayın Koordinatörü Muhammed Akaydın ile gerçekleştirdiği “Müslümanlar, tarihteki gerçek yerlerini bilmeli ve aşağılık kompleksinden kurtulmalı” başlıklı röportajında, İBTAV ile İslâm Bilim ve Teknoloji Müzesi’nin kuruluş hikâyesini, Sezgin’in bilinmeyen yönlerinin yanı sıra Frankfurt’ta el konulan kitaplarının Türkiye’ye getirilme sürecini anlatıyor. İBTAV olarak öncelikle Fuat Sezgin’in kitaplarını Almanya’dan Türkiye’ye getirmek istediklerini aktaran Çetinkaya, süreç hakkında şu bilgiyi verdi:
Hocamız kitaplarını vakfımıza bağışladı
“Kitapların üçte biri Almanya’daki enstitüde, uçak kapısında durdurulan diğer üçte biri ise ortalarda dolanıyor, nerede olduğu da belli değil. Enstitüye kayyum atandı. Alman devleti, hocamın odasını kapattırdı. Hocamı 60 yılını verdiği vakfa sokmadılar, özel eşyalarını bile almaya izin vermediler. Hocam o sırada “Geschichte des Arabischen Schrifttums” GAS’ın 18. cildini hazırlıyordu. Masasında 18. cildin evrakları vardı. Onu bile vermediler. Fuat Sezgin’in Almanya’daki kitaplarının hepsini getirmek bizim en büyük vazifemiz. Hocamız zaten kitaplarını vakfımıza bağışladı. Vakıfta Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın söz hakkı var. Yani oradaki kitaplar hem vakıf olarak bizim hem de Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak devletin. Dolayısıyla hem hocamızın ruhunu şad etmek için hem de görevimizi yerine getirmek için o kitapları buraya getirmek zorundayız.”
AA