SuudÎ rejim muhalifi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın 2 Ekim’de girdiği İstanbul Suudî Arabistan Başkonsolosluğunda cinayete kurban gittiğine dair iddialar güçlenirken, cinayetin neden bir türlü aydınlatılamadığına ilişkin sorular da artıyor.
Suud'a 72 saat süre verildi iddiası
New York Times gazetesinden yeni iddialar
15 günlük sürede neler yaşandı?
Türkiye neden deşelemiyor?
Trump: Türkiye'den eğer varsa ses kaydı istedik
Değerlendirmeler cinayet şüphelerini kuvvetlendirirken, Başkonsolos Muhammed Uteybi konsolosluk konutunda inceleme yapılmasından hemen önce Türkiye’den ayrıldı. Eski AİHM yargıcı Rıza Türmen, uluslar arası hukuk gereğince Türk makamlarının İstanbul’daki konsolosluk görevlilerini gözaltına alma, sorgulama, tutuklama ve yargılama yetkisine sahip olduğunu hatırlatıyor.
Adlî bir vak’a olarak görülmek istenmedi
Türmen, Kaşıkçı’nın kaybolmasının ardından soruşturma başlatan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “kuvvetli suç şüphesi” konusunda soruşturmanın başlarında kanaat geliştirdiğini ancak bu şüpheyi kuvvetli bir şekilde dile getirmek istemediğini söylüyor. DW’ye konuşan Türmen’e göre bu şüphe olayın başlarında ortaya konulsaydı, Kaşıkçı’nın akıbeti daha kısa sürede anlaşılacaktı. Peki, neden savcılık şüphesini olayın başında açıkça ortaya koyamadı? “Çünkü Kaşıkçı’nın ortadan kaybolması adlî bir vak’a olarak görülmek istenmedi. Türk hükümeti Suudi Arabistan’la ilişkilerinin bozulmasını istemediğinden, savcılığa işi tam olarak bırakmadı” diyen Türmen, Türkiye-Suudi Arabistan-ABD üçgeninde yaşanan “Kaşıkçı diplomasisi”nin de olayın bu üç ülke nezdinde tamamen “siyasî düzeyde” değerlendirildiğinin göstergesi olduğunu söylüyor.