ÜNİVERSİTELERİN BÖLÜNMESİ İÇİN HAZIRLANAN KANUN TASARISI “DEMOKRATİK HAYATA YAPILMIŞ BİR DARBE NİTELİĞİNDEDİR” DİYEN AKADEMİSYENLER EYLEMLERİNE DEVAM EDİYOR VE “BU KARAR TOPLUMSAL YARALAR AÇAR” TESPİTİNDE BULUNUYOR.
Üniversitelerin bölünmesi için hazırlanan kanun tasarısına tepkiler ‘Bilim Kan Kaybediyor. Bilime Kan Ver’ sloganlarıyla devam ediyor. İstanbul Üniversitesi’nin de aralarında bulunduğu bazı üniversiteleri kapsayan bu tasarı ilk günden bu yana ‘talihsiz girişim’ olarak anıldı. ‘Bu talihsiz girişimi durdurmak için sen de gel’ diyerek akademisyenleri, öğrencileri ve siyaset insanlarını görev başına çağıran sendikalar ve sivil toplum kuruluşları tasarının eksiklerini gün yüzüne çıkardı.
Tasarıyı kim hazırladı
İstanbul Üniversitesi Milliyetçi Akademisyenler Birliği tarafından hazırlanan bildiride söz konusu tasarının tam olarak hazırlanmadan meclise gönderildiği vurgulanıyor. Bildiride, “İstanbul Üniversite’sinin dışına çıkarılan fakültelerle kurulması önerilen üniversitenin ismi dahi kamuoyunu ikna edici şekilde belirlenememiştir. Yükseköğretimle ilgili bir tasarıda üniversite isminin bir kısmının parantez içinde önerilmesi, tasarının bu işlerden uzak kişilerce hazırlandığı izlenimi vermektedir.” denildi.
Problemler artar
Tasarının demokratik hayata darbe niteliğinde olduğunu belirten akademisyenler, “Kapalı kapılar ardında alınan kararlarla hazırlanan, hiç bir derde deva olmayan ve demokratik hayatımıza yapılmış bir darbe niteliğindeki bu tasarıyı reddediyoruz. Toplumsal problemleri çözmek yerine başta eğitim olmak üzere toplumsal problemleri daha da azdıracak ve yeni toplumsal yaralar açacak bu girişime dur denilmesi aklın ve sağduyunun bir gereğidir” dedi.
Adalet duygusu zedelenir
Tasarının olumsuz etkilerinin olacağını belirten akademisyenler “İstanbul Üniversitesi’nin bölünmesi, Türk Yükseköğretiminin amiral gemisinin batırılması demektir. Tasarının uygulanmasıyla başta İstanbul Üniversitesi olmak üzere üniversitelerin bölünmesiyle ne amaçlandığı açık değildir. Bu da kamuoyunda rahatsızlık yaratmaktadır.Tasarıyla ikiye bölünen üniversitelerde hızla kadro ve öğrenci sayısının arttırılmasıyla, üzerinde ciddi anlamda tartışılmamış ve cılız bir gerekçe olan büyüklük hususu tekrar gündeme gelecektir. Bu durumda üniversiteler yine bölünecek midir? Maalesef bazı üniversitelerin özellikle öğrenci sayısı arttırılmıştır. Sanki bu durumdan üniversiteler ve fakülteler sorumluymuş gibi davranılmaktadır. Yükseköğretimde öğrenci sayısının belirlenmesinden doğrudan YÖK sorumludur. Önce, İstanbul Üniversite’sini iddia edildiği gibi yönetilemez hale getirenlerin sorumlu tutulması beklenmez mi? Kurumları yönetenlerin sorumluluklarının hatırlatılması gerekmez mi? Bu yaklaşım toplumda adalet duygusunu zedeleyecektir.”
***
Hüsrev Hatemi’den de tepki
Üniversitelerin bölünmesine bir tepki de Prof. Dr. Hüsrev Hatemi’den geldi. Kurumlar kimsenin şahsi mazisi değildir diyen Hatemi şunları dedi: “Bu gün ‘Üniversitelerin bölünme tasarısı seçim sonuna kaldı’ haberini duydum. Doğru ise AKP’ye karşı duyduğum sukut-i hayal ve inhidam hissi geçer. İnşallah hazır ve müstakbel meb’usan-i kiram da bu mevzuu anudane teemmül etmeyi terk eder. Cerrahpaşa’yı savunduğumu görenlerin bazı az düşünenleri, Cerrahpaşa’da iken bir elim yağda bir elim baldaydı sanacaklar. Hiç öyle değil birçok hakaretle de karşılaştım. Fakat bence kurumlar önemlidir şahsi mazimiz değil. 1981’i hatırladım. Kırkpınar ağası gibi poz vermiş üç öğretim üyesi Doğramacı’yı destekliyorlar ‘Tabi Caanım tabi, harba darba garar viren hökümet Üniversitelere mi garışmayacah.’ Bu sözler Evren Paşa’ya hoş geliyor ve aradan otuz beş yıl geçiyor. Ve o zaman böyle oldukça basit şekilde onu destekleyenler, Evren Paşa’ya artık paşa bile demiyorlar. Basit takdir ve beğenilere iktidar sahipleri hiç önem vermemeli. Verin mehteri Ey meb’usan-ı kiram, verin mehteri. İstanbul Üniversitesi gibi kaleniz mi bölünüyor, Cerrahpaşa gibi fakülteniz mi elden gidiyor? Verin mehteri verin.
Neden bölünme?
-Milletvekillerine seslenen Prof. Dr. Hatemi şunları dedi: “Bizim seçtiğimiz milletvekilleri de seçmenleri dinlemekle yükümlüdürler. Öğretim Üyeleri müesseselerine sadece maaşla bağlı olsalardı, üzüntü içinde olmazlar ve varsın bölünsün derlerdi. Bölünmek istememelerinin sebebi kurumlarına manevi bağlılıktır. Spor kulüplerine bağlı olan kişileri anlayışla karşılayan hatta kendilerinin birçoğu fanatik olan milletvekilleri, Üniversitelilerin kurumlarına bağlılıklarını neden düşünemiyorlar? Üniversiteler hantal değil büyük olurlar. Şu halde hantal dediğiniz kurumları birkaç yıl emekli olanların yerine kadro vermeyerek küçültme yerine bölmek neden? Bu sorunu seçim öncesinde aceleye getirmek AKP ye sempati besleyenleri azaltacaktır. Ben bile içimde pâyansız inhidam hissediyorum AKP ye.”
***
6 bin akademisyen etkilenecek
YÖK verileri, Türkiye’deki devlet üniversitelerinde toplam yedi milyon öğrenci bulunurken, 134 bin 689 da akademisyenin olduğunu ortaya koydu. En fazla akademisyen İstanbul Üniversitesi (İÜ) ve Gazi Üniversitesi’nde. Bölünmeyle birlikte bu iki üniversitedeki yaklaşık üç bin akademisyen yeni okullara gidecek. Gazi Üniversitesi’nden 19 bin öğrenciyle 855 akademisyenin yeni Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’ne aktarılacağı öğrenildi. İÜ’nün bölünmesi durumunda 32 bin öğrenciyle birlikte toplam iki bin 49 akademisyenin İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi’ne gönderileceği ifade edildi. Toplamda ise bin 210’u profesör olmak üzere altı bin 208 akademisyen yeni okullarda görev alacak.
Haber Merkezi