Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu Üyesi Osman Can, "Temel hak ve özgürlüklerin anayasada daha fazla yer alması üzerine bir politika ürettiğimiz zaman işin başka bir tarafını kaçırmış olursunuz. O başka tarafı ne? İşin esası, sistem, tasavvur meselesi. Temel hak ve özgürlükleri anayasaya taşımakla anayasa yapmış olmuyoruz.” dedi.
Diyarbakır'da ‘Çözüm Süreci ve Barış İçin Yeni Anayasa’ paneli düzenlendi. Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı işbirliğiyle Dicle Üniversitesi Kongre Merkezi’nde gerçekleşen panele HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş’ın yanı sıra Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu üyesi ve akademisyen Prof. Dr. Osman Can, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Fazıl Hüsnü Erdem ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim üyesi Doç. Dr. Selin Esen katıldı.
Panelde konuşan Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu Üyesi Osman Can, Türkiye'nin yüz yıllık yalanlarını bir kenara atılması gerektiğini söyledi. Türkiye’nin 2011 yılında başlayan anayasa çalışmalarında tüm siyasi partilerin maskelerle savaştığını dile getiren Can, ”İşin gerçekliğine çok fazla inmediler, BDP dahil olmak üzere. Temel hak ve özgürlüklerin anayasada daha fazla yer alması üzerine bir politika ürettiğimiz zaman işin başka bir tarafını kaçırmış olursunuz. O başka tarafı ne? İşin esası, sistem, tasavvur meselesi. Temel hak ve özgürlükleri anayasaya taşımakla anayasa yapmış olmuyoruz.” şeklinde konuştu.
Devlet iktidarını demokratikleştirmeden, toplumun bütün farklılıklarının siyasal işleyişlerine katılımını sağlamadan yerelden merkeze doğru, bunları yapmadan anayasa üzerine yapacağımız tartışmanın çok bir anlamı olmayacağının altını çizen Can, ”Bugünden itibaren bunu tartışmaya başlayalım. Bugünden itibaren bütün siyasi partilerin o maskelerini indirmesi ve işin esasına dair bir tartışmanın içine girmesi gerekiyor.” diye konuştu.
HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Bektaş de Türkiye'de en çok tartışılan meselelerin başında anayasa geldiğini anlattı. Meclis'ten geçirilen güvenlik paketini 'olumsuz' olarak gördüklerini belirten Beştaş, ”6-8 Ekim olayları, günleri, direnişi, yaklaşımı, nasıl nitelersek, nitelendirelim. 6-8 Ekim bahane edilerek, hükümet güvenlik politikalarına geri dönüyor. Bir yasa paketi geçti, insanların güvenlik kuvvetlerinin eliyle öldürülmesinin yine yasallaştığı bir paket var. Ve buna gerekçe olarak gösterilen 6-8 Ekim Kobani olayları ayrı bir tartışma konusu. Kobani olaylarında ve sonrasında yapılan gözaltıların hepsi eylemlere, etkinliklere katıldığı iddia edilen ağırlıklı çocuklar, 18 yaşından küçük çocuklar. Ölen insanların faillerine dair tek bir soruşturma ve gözaltı yok. Bizim talebimiz yüksek sesle budur.“ dedi.
6-8 Ekim olaylarının bir algı yönetimine dönüştüğünü söyleyen Beştaş, “Partimize karşı bir kampanyaya dönüştü. Ama, olaylarda halk sadece Türkiye'de değil dünyanın her tarafında Kobani'ye sahiplendi.” ifadelerini kullandı.