İltica ve Göç Araştırmaları (İGAM) Merkezi Başkanı Metin Çorabatır, Suriyeli mülteciler konusunda Türk toplumunun kabul düzeyinin sınırına gelindiğini ifade ederek, “Yan yana yaşıyoruz ama bir arada yaşamıyoruz.” dedi.
Mültecilerin Türk toplumunda kendi başlarına bırakıldığını belirten Çorabatır, herkesin birbirine hukuk düzeyinde saygı duyacağı, kimsenin hak ihlali yapmayacağı bir kabullenmenin olması gerektiğini vurguladı.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) Türkiye eski Sözcüsü Metin Çorabatır, Suriyeli mülteci krizine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’nin ancak Avrupa’dan ‘mülteci’ kabul etmesinin yanlışlığına dikkat çeken Çorabatır, Suriyelilere ‘mülteci’ statüsü verilmemesinin mağduriyetlere neden olduğunu vurguladı. Suriyelilerin Türkiye’de kalıcı hale geldikleri söylentilerine itibar edilmemesi gerektiğini savunan Çorabatır, “Bu süre ne kadar uzarsa geri dönmeleri o kadar zor oluyor. Burada doğan çocuklar ya da çocuk yaşında gelenler büyümüş olacak eğer çok uzun sürerse. Bir kısmı Suriye’yi hatırlamayacak. Onlar için vatan; Türkiye, Ürdün, Lübnan veya Avrupa olacak. Dolayısıyla onlar için ‘vatanıma döneyim’ olmayacak.” diye konuştu. Çorabatır, Suriyeli göçmenlere insan onuruna yaraşır bir hayat kurmalarına destek verilmesi gerektiğinin altını çizdi.
ÇORABATIR: SURİYELİLER LAFTA ‘MÜLTECİ’, RESMİYETTE ‘GEÇİCİ KORUMA’ ALTINDALAR
Suriyeli göçmen için kullanılan ‘misafir’ kavramının Türk geleneğinden var olduğunu ifade eden Çorabatır, 2011 Nisan ayında Suriye krizi başladığında Türkiye’de bu yönde bir mevzuatın olmadığına dikkat çekerek hükümetin ‘mülteci’ kavramı yerine ‘misafir’ kavramını tercih ettiğini söyledi. 22 Ekim 2014’de ‘geçici koruma yönetmeliği’nin çıkartıldığını kaydeden Çorabatır, bununla birlikte artık Suriyeli göçmenlerin geçici korumadan yararlanan insanlar olduğunu aktardı. Resmi ağızlardan 2,2 milyon Suriyeli için ‘mülteci’ denildiğini ancak resmiyette bunun ‘geçici koruma’ statüsünde tutulduğunu ifade eden İGAM Başkanı, Suriyelilerin Türkiye’de kalıcı hale geldikleri söylentilerine itibar edilmemesi gerektiğini vurguladı. Çorabatır, “Bu süre ne kadar uzarsa geri dönmeleri o kadar zor oluyor. Burada doğan çocuklar ya da çocuk yaşında gelenler büyümüş olacak eğer çok uzun sürerse. Bir kısmı Suriye’yi hatırlamayacak. Onlar için vatan; Türkiye, Ürdün, Lübnan veya Avrupa olacak. Dolayısıyla onlar için ‘vatanıma döneyim’ olmayacak. Yetişkinler açısından baktığımızda büyük bir çoğunluk vatanlarına, evlerine, mülklerine dönmek isteyeceklerdir.” dedi.
ÜLKELERİNDEKİ KRİZ BİTERSE EV SAHİBİ ÜLKELER SURİYELİLERİ GERİ GÖNDEREBİLİR
1951 Cenevre Sözleşmesi’ne göre kişiyi mülteci yapan savaş ve can güvenliliğin olmaması gibi sebeplerin ortadan kalkmasıyla uluslararası korumanın sonlanacağını anlatan Çorabatır, “Sizi mülteci yapan koşullar tamamen ortadan kalkarsa ev sahipliği yapan ülke bu kişilerin mültecilik statüsünü kaldırabilir ve geri gönderebilir güvenliği olduğu için.” ifadelerini kullandı. Suriye’de krizin bittiğine dair uluslararası bir anlayışın olması halinde Türkiye dahil ev sahibi ülkelerin barındırdıkları Suriyelileri geri gönderebileceğini söyledi.
SURİYELİLİER KENDİ BAŞLARINA BIRAKILDI
Türkiye’nin Suriyelilere uyguladığı ‘açık kapı’ politikasını desteklediğini kaydeden İGAM Başkanı, oluşturulan mülteci kamplarının geçici bir çözüm olduğunu, kampların zamanla ‘açık hava hapishanesine’ döndüğünü ve açıklanan 8 milyar doların kamplara harcanan para olduğunu söyledi. Kamp dışı Suriyeli nüfusun kat kat fazla olduğuna dikkat çeken Çorabatır, statü verilerek göçmenlere Türk ekonomisine kazandırmanın yollarının aranması gerektiğini belirtti. “Bu insanlar Türk toplumunda kendi başlarına bırakıldı. Parayla gelenlerin kısmı giderek fakirleşti. Onlar fakirleştikçe, sokakta bizden para ister duruma geldikçe insanların tepkisi artıyor.” diyen Çorabatır, mecburiyetten karın tokluğuna çalıştıklarını ve bunun da Türk işverenlerce ‘istismara açık’ bir durum oluşturduğunu vurguladı.
ONLARIN DA HAKKINI VERELİM
Her meslekten Suriyelilerin Türkiye'de bulunduğunu belirten Çorabatır, mevzuat oluşturularak bunlardan istifade edilmesi gerektiğini söyledi. Almanya ve Kanada gibi ülkelerin Suriyeli göçmenleri kabul ederek kendi işgücü açıklarını kapatmaya çalıştıklarını ifade eden Çorabatır, “Onların da hakkını verelim. Düzenleme getirelim. Düzenleme de serbest rekabetle olsun. Şu anda adil bir rekabet yok. Hem Suriyeliler için yok. Çok fazla sömürüye açıklar. Hem de onlar fiyatları düşürdüğü zaman Türk insanı da mağdur oluyor.” diye konuştu.
TÜRKİYE, SURİYELİLERE MÜLTECİ STATÜSÜ VERMİYOR
Türkiye’nin 1951 Cenevre’ye coğrafi kısıtlama ile taraf olduğunu ve Suriyelilere Avrupa dışından geldikleri için ‘mülteci’ statüsü vermediğini kaydeden Çorabatır, mülteci statüsünün çalışma hakkı, yaşam hakkı gibi temel insan haklarını içerdiğinin altını çizdi. Bunun Türk toplumu ile entegrasyonun önünde bir engel oluşturduğunu ifade eden Çorabatır, “Kardeşlik çok önemli ama tek başına kardeşlik yetmiyor. Bir kardeş öbür kardeşinin hakkını yememek durumunda. Bir kardeşin kardeşe yapacağı yardım da sınırlıdır. Ama haklar, hukuklar ayrı bir şeydir.” dedi.
SURİYELİLERLE YAN YANA YAŞIYORUZ
‘Birlikte yaşamak’ ile ‘yan yana yaşamak’ arasında farklar olduğuna vurgu yapan Çorabatır, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Yan yana yaşıyoruz ama bir arada yaşamıyoruz. Kimseyi illa ‘kaynaş’ diye zorlayamayız. Mülteci hukukunda mültecinin de sorumlukları var sığındığı ülkeye karşı. O ülkenin yasalarına uymak zorundalar. Entegrasyon hem ev sahibi toplum için hem mülteci toplumu için çok önemli. Onların haklarını vererek, yeni bir hayat kurmalarına, yıkılmış hayatlarını başka bir ülkede kurmalarına yönelik.”
BAZI KESİMLER BAĞRINA BASAR, BAZILARI BASMAZ
Türkiye’nin de homojen bir sosyal yapıya sahip olmadığına dikkat çeken Çorabatır, “Bazı kesimler bağrına basar, bazıları basmaz. Ama herkesin birbirine hukuk düzeyinde saygı duyacağı, kimsenin hak ihlali yapmayacağı bir kabullenme, budur. İlla benim Suriyeli bir arkadaşım olsun ya da bir Suriyeliye ‘illa bir Türk ile dost ol’ deme lüzumu yok.” dedi. Suriyelilerle aynı dili konuşmamızın faydasına da değinen Çorabatır, göçmenlerin Türkçeyi öğrenmesi gerektiği üzerinde durdu. Suriyeli göçmenlerin Türkiye’ye getirdiği önemli değerler olduğunu söyleyen Çorabatır, mutfağın zenginleştirilmesi, Arapça'nın yabancı dil olarak yerleşmesini örnek olarak verdi.