Eski AİHM yargıcı Türmen, AYM’nin hak ihlâli kararının ağır ceza mahkemelerince reddedilmesiyle ilgili olarak, “Türkiye’nin itibarı bakımından çok ağır sonuçlar doğurur. Ülkenin hukuk devletinden ne kadar uzak olduğunu çok açık bir biçimde dünyaya ilan etmiş olursunuz “ dedi.
Tutuklu gazeteciler Şahin Alpay ve Mehmet Altan’ın Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) hak ihlâli kararına rağmen tahliye edilmemeleriyle ilgili tartışmalar sürüyor. Her iki gazetecinin bireysel başvurularını değerlendiren Anayasa Mahkemesi gazetecilerin tahliye edilmelerine karar vermiş, Alpay’ın dosyasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ile Altan’ın dosyasına bakan 26. Ağır Ceza Mahkemesi tahliye kararını reddetmişti. Uzun yıllar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) yargıçlık yapan Rıza Türmen, AYM kararının reddedilmesinin sonuçlarını DW Türkçe’ye değerlendirdi.
Dünyada böyle bir örnek yok
Türmen, “Azerbaycan’da bu oldu. Anayasa Mahkemesi kararları uygulamayınca, AİHM, Azerbaycan’daki Anayasa Mahkemesi’ni tanımadı ve oradan gelecek başvuruları direkt kabul etti. Türkiye’de daha önce de Anayasa Mahkemesi’nin verdiği idari kararlar uygulanmadı. Fakat hiçbir zaman alt mahkeme “Ben Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını tanımayacağım” demedi. Bu bir ilk. Anayasa Mahkemesi kararlarının alt mahkeme tarafından bozulması gibi tuhaf bir durum sadece Türkiye’de görülebilir. Dünyada böyle bir örnek hiç hatırlamıyorum. Bu tartışma aslında bir hukuk devleti tartışmasıdır. “Türkiye bir hukuk devleti mi, değil midir?” Buna karar verecek” diye konuştu.
Hak arama yolu etkisiz hale getiriliyor
Türmen açıklamalarına şöyle devam etti; “Bir kere Anayasa Mahkemesi kararından sonra gazetecilerin hâlâ tutuklu olmalarının hiçbir hukuki dayanağı kalmamıştır. Bu gazeteciler tamamen hukuksuz olarak cezaevindedir. Anayasa Mahkemesi’nin tespit ettiği ihlaller dışında yeni ihlâller oluşmuştur. İkincisi, 13. Ağır Ceza Mahkemesi, “Gerekçeyi okuduk serbest bırakıyoruz” derse, bu gecikmenin doğurduğu hak ihlâli vardır. Ayrıca Türkiye’de iç hukuk yolunun ne kadar etkisiz olduğu ortaya çıkacak. AİHM, “bireysel başvuru hakkı için önce Anayasa Mahkemesi’ne gidin” diyordu. Ama bu yolun işlemediği görülüyor. Talimatla, birinci derece mahkeme, Anayasa Mahkemesi’ni dinlemiyor ve bu hak arama yolu etkisiz hale getiriliyor. Türkiye’de iç yargı yolunun etkili olmadığı ortaya çıkar. O zaman AİHM, “AYM’ye gitmeye gerek yoktur, direkt bana gelin” diyecektir. Bireysel başvuru bakımından Anayasa Mahkemesi’nin hiçbir işlevi kalmadığı için AİHM, başvuruları direk kabul eder.
AİHM, ihlal kararı verecek
“En ufak bir hukuk devleti kırıntısı varsa, mahkemeler AYM’nin kararını uygular ve tahliye kararı verir” diyen Türmen, “AYM, birinci derece mahkemeye kararını, yerine getirmesi için gönderiyor, sorgulaması için değil. Normlar piramidinin en üstünde Anayasa ve Anayasa Mahkemesi vardır. Biz bu piramidi ters çeviriyoruz. En alttaki mahkeme en üste geliyor” dedi. Türmen, “Yüksek Mahkeme’nin kararının yerine getirilmemesinin ne gibi sonuçları olur?” sorusunu ise şöyle cevapladı; “Türkiye’nin itibarı bakımından çok ağır sonuçlar doğurur. Türkiye’de yargının bağımsız olmadığı ve ülkenin hukuk devletinden ne kadar uzak olduğunu çok açık bir biçimde dünyaya ilan etmiş olursunuz. AİHM, ihlal kararı verecek. Eli kulağında. Şubatta çıkar. Tek tek bütün dosyalara bakarak karar verecek. İhlal kararı verince, Türkiye çok güç durumda kalacak. Türkiye, AİHM kararını uygulamak zorunda. Uygulamak demek, ihlal nedenini ortadan kaldırarak, gazetecileri serbest bırakmak demektir.”
***
Avrupa Türkiye’deki hukuk krizini görmeli
İngiltere’de yayımlanan Financial Times gazetesi, Anayasa Mahkemesi’nin Mehmet Altan ve Şahin Alpay hakkında verdiği karara alt mahkemelerin uymamasının ‘hukuki kriz’ uyarısında bulunulmasına yol açtığını vurguladı. Financial times, ‘bu krizin’ Türkiye’nin 1949 yılından beri üye olduğu Avrupa Konseyi’ne baskı uyguladığını aktardı. BBC’de yer alan habere göre gazeteye konuşan insan hakları hukukçusu olan Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak, “Hukukun üstünlüğü Avrupa Konseyi’nin temel taşlarından biri. Türkiye’de bir hukuk krizi olduğunu kabul etmeleri gerekiyor. Yargıda tarafsızlık ve bağımsızlık yok” dedi. Yine gazeteye bir demeç veren İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Profesör Doktor Yaman Akdeniz ise “Yasal olarak kanunlara uygun bir mahkemenin Anayasa Mahkemesi’nin kararına karşı çıkma ya da bu karara uymama gibi bir şansı yok. İstesinler istemesinler, verilen karara uymak zorundalar” açıklamasında bulundu.
***
Böyle hukuk olur mu?
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Anayasa Mahkemesinin hak ihlali kararının ardından durumu yeniden değerlendirerek Şahin Alpay’ın tutukluluk halinin devamına karar vermesine ilişkin, “‘Kim düzeltecek bunu?’ Hükümetin bunun karşısında bir şey yapması icap eder” dedi. Karamollaoğlu, iktidarda bulunanların 15 senedir inşaat denildiğinde dağları devirdiğini kaydederek, ancak adaletin yapılan adalet saraylarında değil adaleti gözeten hakimleri bulmakla gerçekleşeceğini belirtti. Karamollaoğlu, “Temyiz müessesesi çalışmazsa adalet çalışmaz. Şu anda temyiz çalışmıyor. Onun için bireysel müracaat hakkını bu hükümet verdi insanlara. Onlar da gittiler, mahkeme de karar verdi ‘serbest bırakılsınlar, yargılamaları böyle devam etsin’ diye. Mahkeme de diyor ki ‘ben buna uymam.’ Böyle hukuk olur mu?” Bir mahkeme güya Anayasa Mahkemesinin ağzının payını verdi. ‘Kim düzeltecek bunu?’ Hükümetin bunun karşısında bir şey yapması icap eder. ‘Efendim ben adalete karışmam.’ İstemediğin bir karar alındığı zaman bal gibi karışıyorsun. Anayasa çiğnendiği zaman niye girmiyorsun” ifadelerini kullandı. (DHA)