Dönüşüm yaşandığında insanların kendini güvende hissetmediğini belirten Prof. Dr. Ahmet Kasım Han, “Kimliklere sığınma meselesi gündeme geliyor. Kitleler kimliklere sığınınca siyasetçiler de bunu kullanırlar” dedi.
Prof. Dr. Ahmet Kasım Han, Seyr-i Sabah programında Yeni Zelanda’da yaşanan katliamı değerlendirdi. Han, dönüşümlerin yaşandığı ekonomik krizin büyüdüğü dünyada insanların kimliklere sığındığını, politikacıların da bunları kullandığını dile getirdi.
Yeni Zelanda’da yaşanan katliam bütün dünyanın ilgisini buraya ve yeni dünya düzeninin kimlik çatışmalarına çekti.
Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Kasım Han, Seyr-i Sabah programında, güç dağılımlarının farklılaşması, teknolojinin gelişmesi ve buna benzer değişimlerin insanların kimlikler altına sığınmasına neden olduğunu dile getirdi. Han, siyasetçilerin kimlikleri peşinden sürüklemek için bu tepkinin dalgasında sörf yapmak isteyebileceğini belirtti: “Genel olarak dünyada insanlığın insanlık krizi içinde olma problemi var. Her dönemde her nesil bir dönüşüm içerisinde yaşamıştır siyasi sosyal ve ekonomik olarak. Bu yüzyılın bu anında yaşayan insanlar olarak ciddi bir dönüşümden geçiyoruz.”
İnsanlar kendini güvende hissetmiyorlar
“Baş döndürücü bir yol kavşağındayız” diyen Prof. Dr. Ahmet Kasım Han, “Bu kavşak insanların kimliklerini ön plana çıkararak bazen de kimliğe sığınmayı bir takım hastalıklı şekillerde, bu olayda olduğu gibi, eylemlere taşıyarak gerçekleştirdiği bir manzarayla karşı karşıyayız. Böyle bir dönüşüm başlayınca güven azalıyor. Belirsizlik ve öngörülemezlik artıyor. İnsanlar kendini güvende hissetmiyorlar. Kimliklere sığınma meselesi gündeme geliyor. Kitleler kimliklere sığınınca siyasetçiler de bunu kullanırlar. Ben bunu olumlu bulmuyorum. Kimsenin de bulacağını zannetmiyorum. Eğer kitlenin genelinde bu tepki ortaya çıktıysa siyasetçi kitleyi peşinden sürüklemek için bu tepkinin dalgasında sörf yapar” diye konuştu.
Uzlaştırıcı programlar gerekli
“Çözümle ilgili söz söylemek kolay yapması güç” şeklinde konuşan Han, “Bu ortamın içinde insanların güvenlerini artırmak kimliklerin birbirleriyle olan uzlaşısını destekleyecek programlar ortaya koymak gerekiyor. Bunları iki cümleyle söylüyoruz ama bunu yapmak dünya çapında efor gerektiriyor. Hele ki gelir eşitsizliğinin bu kadar yaygınlaştığı dünyada. Bir yerde çılgınlar mutlaka olacaktır. Nerede durup nereye doğru gittiğini tahlil ederseniz sosyopat olduğu anlaşılıyor. Kafasına bir kamera takıp katliam yapan bir adamın ruh halinin normal olmasını bekleyemezsiniz” ifadelerini kullandı.
Şiddet eylemlerinin övülmesi teröristlere hizmet eder
Han açıklamalarına şöyle devam etti; “Şiddet eylemlerinin övülmesi veya bunların bir kimliğin bir diğerini kaşıyacak şekilde kullanılması bu teröristlerin istediği sonuca hizmet eder. Bunlar sosyopattır. Ya bunları birileri alıp doldurup kullanıyorlardır ya da bunlar ortaya çıkar ve yalnız kurt dediğimiz eylemlere girerler. 2001’den sonra eylemler kolektif olmaktan çıkıp bireyselleşti. Her ikisinin kendi sınırları farklıdır. Bir bireyin yapacağı eyleme engel olmak da zordur bir de bireyin hayal gücüyle sınırlısınız kurumsal sınırlar da yok. Bundan daha korkutucusu, bu eylemlerin yaygınlaşması. Daha da korkutucusu bu yaygınlaşan eylemlerin toplumsal eylemlere tahvil edilip yaygınlaştırması. Bunlar bir araya gelince mükemmel fırtına dediğimiz şey ortaya çıkıyor.”