Yazar Mustafa Özcan, habervaktim'de bugün yayınlanan "Risale-i Nur'un neşrinde tevakkuf" başlıklı makalesinde 215. gününü dolduran bandrol engeliyle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Yazar Mustafa Özcan, habervaktim'de bugün yayınlanan "Risale-i Nur'un neşrinde tevakkuf" başlıklı makalesinde 215. gününü dolduran Bandrol engeliyle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Yazıda yer alan konuyla ilgili bölümler şöyle;
Bilindiği gibi, Risale-i Nur müellifi bazen mevkuf hale getirildiği gibi bazen eserleri de mevkuf hale gelmiştir. Şimdi hamdolsun öyle bir dert yok. Lakin muvakkat bir tatil olma durumu var. Risale-i Nur şakirtleri bir an önce Risale-i Nurların neşri hakkındaki düzenlemelerin hayata geçirilmesini ve yayınlar üzerindeki muvakkat örtünün veya fetret halinin kaldırılmasını talep ediyorlar. Bu meseleyi uzatanlara veya savsaklayanlara da güceniyorlar. Mart ayından itibaren (2014) bu alandaki düzenlemeler hayata geçirilememiş ve Risale-i Nurların neşri konusunda bir merci teşkil etme noktasında arpa boyu bir mesafe alınamamıştır. Bu ise düzenleme adı altında Risalelerin neşrini olumsuz etkilemekte ve tevakkuf ve tatile neden olmaktadır. Risale-i Nur şakirtleri sürecin hızlandırılmasını ve Risalelerin neşri üzerindeki muvakkat perdenin kaldırılmasını istiyorlar. Halbuki süreç tersine işletilebilir, düzenleme son halini alıncaya kadar Risale-i Nurların neşrine ve bandrol verilmesine kısıtlama getirilmezdi. Düzenleme son şeklini aldıktan sonra ise bu düzenleme çerçevesinde şarta uygun vaziyette basımına izin verilebilirdi.
"...felâket getirmek ihtimali kavîdir…”
Risale-i Nur müellifi Risale-i Nur’un misyonu ve yeriyle alakalı olarak şunları yazmaktadır: “Hem siz, hem onlar bilsinler ki sadaka belayı def’ettiği gibi; Risale-i Nur Anadolu’dan, hususan Isparta, Kastamonu’dan âfât-ı semaviye ve arziyenin def’ u ref’ine vesiledir. Evet Sabri’nin ‘Ya ardı eblai ve istevet ale’l cüdi’ âyetinden istihrac ettiği mana, haktır ve mutabıktır. Evet Risale-i Nur, Sefine-i Nuh gibi Anadolu’yu Cebel-i Cudi hükmüne getirip, küre-i arzın yangınından ve tufanından kurtulmasına bir sebebdir. Çünki za’f-ı imandan gelen tuğyan, ekser musibet-i âmmeyi celbettiği gibi; imanı fevkalâde kuvvetlendiren Risale-i Nur, o musibet-i âmmeyi dairesinin haricine bırakmağa rahmet-i İlahiye tarafından vesile oldu. Bu ehl-i dünya, bu Anadolu halkı Risale-i Nur’a girmeseler de ilişmesinler. Eğer ilişseler; yakında bekleyen yangınlar, tufanlar, zelzeleler ve taunların istilâsına uğrayacaklarını düşünsünler, akıllarını başlarına alsınlar. Madem biz onların dünyalarına karışmıyoruz, onların da lüzumsuz bir halde bu derece âhiretimize karışmalarında onlara felâket getirmek ihtimali kavîdir…”
Demir tavında dövülür. Merhum Sakıp Sabancı gibi demek istiyorum: Ciddiyet, ciddiyet, yine ciddiyet! Disiplin, disiplin yine disiplin. Bu işler başka türlü yürümez. Ayağa takılır.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız