İstanbul Haliç Kongre merkezini doldurarak Türkiye'ye ve dünyaya kardeşlik mesajı veren Yeni Asya okurları, Bediüzzaman’ın “Bizim milliyetimiz İslâmiyet’tir” sözünü tüm dünyaya hatırlattı ve kardeşlik çağrısında bulundu.
Üstad Bediüzzaman Said Nursî, vefatının 56. yılında İstanbul’da "İnsanlığın saadet anahtarı: Doğru İslâmiyet” paneli gerçekleştirildi. Risale-i Nur Enstitüsü ve Köprü Dergisi’nin ortaklaşa organize ettiği paneli Prof. Dr. Ahmet Battal yönetti. Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan panel Türkiye’nin dört bir tarafından yoğun katılımla gerçekleştirildi. Haliç Kongre Merkezini dolduran Yeni Asya okuyucuları programa olan katılımları ve yoğun ilgileriyle uhuvvet mesajı verdi.
Panel sunucusu Mehmet Yaşar
Panel Celal Yılmaz Hocanın Kur’an tilavetiyle başladı.
Eğitimci-yazar Atilla Yılmaz okuduğu şiir ile coşturdu.
Kemalist eğitim sistemi ülkeyi mahvetti
Programın açılış konuşmasını gerçekleştiren Yeni Asya Gazetesi Yönetim Kurulu Başkan Vekili İsmail Özdemir, Türkiye’nin dört bir tarafından yola çıkarak panele katılan dinleyicilere teşekkür etti. Uhuvvet ve birlik mesajları veren Özdemir, “Yeni Asya camiası dindar demokrattır. Ve aynı zamanda fikir hürriyetinin müdafisidir. Bu böyle bilinmeli” dedi. Ülkenin içinde bulunduğu durumu da değerlendiren Özdemir, “Ülkemizi sıkıntıya sokan en önemli meselelerden biri de terördür. Bu sıkıntıyı aşmak ancak köklü bir eğitim sistemiyle mümkün olacaktır. Materyalist bir düşünce tek tipçi Kemalist bir eğitim sistemi, maalesef eğitimimizi felç etmiştir. İslâm’a sırtını dönmüş bir eğitim sistemi bugünkü problemlerin ana sebebidir. Kalplere iman-ı tahkiki yerleşirse dertler biter. Talebelerimiz İslâm terbiyesi ile terbiye edilirse eğitimimiz istikamete kavuşur” değerlendirmesinde bulundu.
Terörün büyümesinde devletin hataları oldu
Panelde, "Terör Kıskacında Türkiye" başlıklı bir konuşma gerçekleştiren Prof. Dr. Sedat Laçiner, “Biz teröre alışık bir ülkeyiz” dedi. Osmanlı zamanından bu yana çeşitli terör olaylarının yaşandığını belirten Laçiner, “Osmanlı Bankası'nın basılması modern anlamdaki terör olaylarına ilk örnektir. Şu anda gerçekleşen arabaya patlayıcı koyma terörü II.Abdülhamid’e de yapılmış bir terördür. O zamanlardan beri uzun vakit geçmiş olmasına rağmen hâlâ Türkiye bu sorunu aşabilmiş değil. Neden böyleyiz? Çok sıkıntılı özel bir dönemden geçiyoruz. Tarihin her alanında olay oluyor ama inanın şu zamanlar tarihin akışının bir anlamda değiştiği ve yeni bir mecraya girdiği çok önemli bir kavşak. Böylesi önemli olaylara şahitlik ediyoruz. Türkiye'de çok vahim değişikliklerden birisi de etnik terörün kodlarının değişmeye başlamış olması. Bu büyük bir tehlike ve bu planları yapanlar terörü Marksizmle birleştirdiler. Terör hadiselerinin büyümesinde devletin ciddi hataları oldu ve PKK terör örgütü bu hatalardan faydalandı ve ayakta kaldı” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’de mezhepsel fay hatları çatırdatılmış durumda
Türkiye’de bilim insanlarından fikir üretmesinin beklenmediğini vurgulayan Laçiner, “Bilim insanından beklenen inanları sakinleştirmesi ve iktidara uygun hale getirmesi. Bu İslam coğrafyasının bir hastalığı. Somali’de, Libya’da, Arabistan’da, Afganistan’da... İslam coğrafyasının her yerinde ateş yakıldı. Sünni camisi, Şii camisi bombalanıyor. İslam coğrafyası cayır cayır yanıyor. İslam dünyasının bir akıl problemi var. Ciddi bir rasyonelleşme sorunu var. Bilgiye hürmet edilmiyor, bilgi kurumları geliştirilmiyor. Yan mahallede yangın çıkmadan Müslümanlar tedbir almıyor. Mezhep kavgaları konusunda Türkiye de korunmuş değil. Tam da olayların ortadayız. Türkiye’de mezhepsel fay hatları çatırdatılmış durumda. Acilen tedbir alınması gerekmektedir. Bunu da Diyanet’e ve kanaat önderlerine hatırlatıyoruz, onlara acil çağrıda bulunuyoruz. Yoksa Türkiye’de bir Suriye, Yemen, Mısır olacaktır” değerlendirmesinde bulundu.
İlimsizlikten rezillik çıkıyor
Coğrafyamızda yaşanan olaylarının sorumlularını ararken çok da uzağa gitmeyiniz ve kendinize bakınız çağrısında bulunan Laçiner, “Türk ile Kürdün, Arap ile Kürüdün yolları ayrılıyorsa bunun sorumlusu aynada gördüğümüz toplumdur. Mezhepsel savaş çıkmışsa bunun sorunlusu Müslümanlardır. IŞİD diye bir grup çıkmış İstanbul’u karıştırıyorsa bunun sorumlusu da Müslümanların ta kendisidir. Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen İslam Birliği Teşkilatı toplantısındaki büyük fotoğrafa bir bakalım. Krallar, diktatörler, baskıcı yönetimler; hepsi bir arada toplanmış. Dünya genelinde yapılan yolsuzluk listelerine bir bakalım hep Müslüman ülkeler ilk onda. Baskıcı rejimler ve diktatörlüklerin sıralamasına bir bakalım hep ilk onda Müslüman devletler var. Peki sadece devletler mi, yönetim mi böyle? Hayır değil. Taksim'e gidin ve cüzdanınızı bir kenara koyun. Bir de gidin Tokyo’da bir caddeye koyun. Ne olduğunun cevabı nettir. Bu tablo çok vahim. Müslümanların acilen kendilerine çekidüzen vermesi gerekmekte. Kitap yoksa, ilim yoksa orada eğitimsizlikten fakirlik çıkıyor, sefalet çıkıyor, rezillik çıkıyor. Maalesef tablo budur” dedi.
21 yaşında Nurs köyünden gelmiş gence ve büyük projesine bakın
İslam’ı doğru anlama sorunu başlıklı konuşmasını gerçekleştiren Prof. Dr İbrahim Özdemir ise, böyle bir toplantıya vesile olduğunu için Risale-i Nur Enstitüsüne teşekkür etti. İslam coğrafyasının içinde bulunduğu durumu değerlendiren Özdemir, “İçinde bulunulan tablo bizlere yakışmıyor. Bu soruların çözümünü bulmak için büyük zatların hayatlarına bakmalıyız. Hepinizin bildiği gibi Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin bu konuda büyük bir projesi var. Bizlere büyük bir vazife düşüyor. Nasıl ki bilim insanları bugün Einstein’a vefa gösterip onu anlamaya çalışıyorsa bizim de yönümüzü Üstad'a çevirip onu anlamaya çalışmamız lazım. Üstad Müslümanların asıl hastalıklarının sebebinin eğitimsizlik olduğunu belirtiyor. Üstad, Müslümanların geri kalmışlığının sebeplerini tek tek ortaya koyuyor ve çözüm olarak Medresetüzzehra projesini ortaya koyuyor. Üstad bütün bilgi birikimini basamak yapıyor ve Kur'an hakikatlerini yeni bir şekilde ifade ediyor. Üstad hazretleri bu adımları atarken Yıldız Sarayı buradaydı ve kararlar burada alınıyordu. Üstad kimseden talimat beklemedi ve izin almadı. 21 yaşında Nurs köyünden gelmiş bir genç bu projeyi kuruyor ve hayatını buna vakfediyor” dedi.
Müslümanların yüz karası yolsuzluktur
Üstadın bu projeleri gerçekleştirirken kendisine bir takım kurallar ve ilkeler koyduğunu belirten Özdemir, “Üstad aldığı kararlar doğrultusunda hiç kimseden hediye almıyor. Hayatını takip edin, hayatı boyunca ne Yıldız Sarayı’nın sunduğu bahşiş ve maaşı ne de Ankara hükümetinin sunduğu teklifleri kabul etmiyor. İlk talebesi Hulusi Beyin kendisine diktirdiği bir şalvarı dahi kabul etmiyor. Bu bir ilke meselesi, bu bir dava meselesi. Bugün Müslümanların yüz karası nedir? Yolsuzluk. Yolsuzluk listelerinin ilk on sırası hep Müslüman ülkelerle dolu bu büyük bir utanç” değerlendirmesinde bulundu.
Ah davam!
Üstadın hiç bir âlime sual sormadığını belirten Özdemir, “Üstadın bir diğer önemli özelliği de hiç bir âlimden sual sormaması. Zaman, âlimlerin ne kadar ilmi olduğunu ölçme zamanı değil, diyor Üstad. Üstadın hayatında bizlere rehber olarak çok önemli bir nokta daha var. Üstad talebelerine dahi zekat toplamayı yasaklıyor, talebelerinin bursunu kendisi veriyor. Ve Üstad hayatı boyunca evlenmiyor. İşte böyle planlı ve gaye temelli bir hayat yaşıyor. Bütün bunlara karar verdikten sonra 1900 yılında talebeleriyle Van kalesindeki hücresine giderken ayağı kayınca 'ah davam' diyor. Burada büyük bir mesaj var. Benim hayatım önemli değil, davam önemli diyor, Üstad ve bütün hayatı boyunca hissi takip ediyor” dedi.
Ancak Bediüzzaman metodlarıyla düze çıkarız
Gazetemiz Genel Yayın Müdürü Kazım Güleçyüz de, "Bediüzzaman’a Göre Müspet Hareket" konusunu anlattı. Gerçekleştirilen bu toplantıların anma değil anlama çabasının birer ürünü olduğunu belirten Güleçyüz, “Bediüzzaman’ı ve onun bize anlattığı hizmet metotlarını ne kadar iyi anlar ve anlatırsak o kadar düze çıkarız” dedi.
Risale-i Nur’u okumamış olsaydım intihar eylemcisi olurdum
Coğrafyamızda yaşanan sıkıntıların çözümünün Bediüzzaman’ı anlamak olduğunu belirten Güleçyüz, “Türkiye’yi Suriye’ye, Irak’a çevirmek isteyen gayretlerin netçilerini son terör olaylarında da görüyoruz. Canlı bomba terörü Türkiye’yi de ciddi sıkıntılar ve acılarla karşı karşıya getiriyor. Türkiye’yi bu duruma düşmekten koruyacak olan çare ve formül Bediüzzaman Hazretleri’nin müsbet hareket metodudur. Burada çok çarpıcı bir örnek vermek istiyorum. Irak 2003’te Amerika işgaline uğradığı zaman burada da terör olayları çok yoğunlaşmıştı. O günlerde Risale-i Nur’u çok iyi okumuş olan Iraklı Prof. Muhsin Abdülhamit in bir beyanını gördüm. Diyordu ki, 'eğer ben Risale-i Nur’u okumamış olsaydım ben de intihar eylemcisi olurdum.' Demek ki insanları oradaki şartlar öyle bir psikolojiye götürüyor ki, en makul görünen insanlar dahi çareyi intihar bombacısı olmakta görüyor. Risale-i Nur tüm bu yolların önünü kesiyor ve teskin ederek müsbet hareket metoduyla mücadele edilmesi gerektiğinin dersini veriyor” açıklamasında bulundu.
Terörün çözümü müsbet harekettir
Risale-i Nurların çok iyi bir şekilde kavranması gerektiğini belirten Güleçyüz, “Türkiye’nin müsbet hareket metodunu çok iyi kavrayıp tüm dünyaya anlatması lazım. Anarşi, terör ve kargaşanın tek reçetesi müsbet harekettir” dedi. Üstad’ın manevi cihat kavramını insanlığın gündemine tadışıdığını belirten Güleçyüz, “Bediüzzaman vefatından önce verdiği en son derse kadar talebelerini manevi cihat ve müsbet hareket çizgisinde yürümeye teşvik etmiştir, hiç bir zaman silaha ve şiddete dayalı mücadeleyi tavsiye etmemiştir. Türkiye sosyal hatların çok hassas olduğu bir ülke olmasına rağmen bütün bunların üstesinden az çok az hasarla gelebilmiştir. Bunun sırrı da Bediüzzaman modelidir ve müsbet hareket formülüdür.” değerlendirmesinde bulundu.
Bizim milliyetimiz İslamiyet’tir
Bizim dünya görüşümüzde bütün Müslümanlar kardeştir diyen Güleçyüz, “Bediüzzaman’ın bizim milletimiz İslamiyet’tir sözü çok önemli bir nokta. İslamiyet’te Arapçılık, Türkçülük, Kürtçülük, Acemcilik yoktur. Bütün Müslümanlar kardeştir. Kürtler için Üstadın çok özel bir ifadesi var. Kürtler eğer İslam milliyetini esas alırlarsa bölücü bir unsur olmak yerine ittihad-ı İslam’a vesile olurlar. Şu anda hadiseleri izliyoruz. Kürtleri bu manadan uzaklaştırmak için bir takım tezgahlar devam edip gidiyor. İşte bu tuzakları boşa çıkartacak olan şey Kürtlerin de İslam milliyetini esas almalarıdır. Bu Türkler, Araplar, İranlılar ve Müslüman olan Batılıların da paylaştığı ortak bir kota olmalı. İslam kardeşliği hiç bir beşeri ideolojiye sığmayacak muhteşem bir kardeşlik deryasıdır” dedi.
Kürtleri ve Türkleri ayırmayı planlıyorlar
Bugün gelinen noktada olayların çok farklı bir biçimde gerçekleştiğini belirten panel yöneticisi Prof. Dr. Laçiner, “Güneydoğu'daki hadiselere baktığımızda sınırların da ötesinde kodları değiştirilen Kürt meselesi karşımıza çıkıyor. Bu büyük ve uzun soluklu tarihi bir plan. Kürt milliyetçiliğinin kodları birileri tarafından yeniden yazılmaya çalışılıyor. Yazılmaya çalışılan bu kodların en önemli başlangıcı Türkiye ve Türk karşıtlığı. Kürtlere yeniden bir gelecek yazılmaya çalışılıyor ve bu geleceğin birinci maddesinde Türkler ile Kürtlerin ayrılması planı var. İkinci maddesinde Kürtler ile Arapların ayrılması faslı var. Türk ve Kürt kader ortaklığının ciddi anlamda ayrılması tehlikesi ile karşı karşıyayız. Terörün mahiyeti değişiyor. Terör başka yere doğru evriliyor. Ne yazık ki, geçmişte yapılan hatalar bugün yine tekrarlanıyor, bir felaketin eşiğine geldik. Yıllar önce Kürt meselesinde yapılan hataların bugün de tekrarlanıyor olması bizleri bu çıkmaza soktu” açıklamasında
Müslümanlar öz yurtlarında parya
Haliç Kongre Merkezi’nin dolduran katılımcılara teşekkür eden Risale-i Nur Enstitüsü Genel Sekreteri Ahmet Dursun, “Müslümanların İslam ahlak ve akaidini hayata aktarmada büyük ölçüde neden başarısız olunduğu; İslam dünyasının ahlak, fazilet, hoşgörü, hukuk, adalet, hürriyet gibi dinin öz değerlerini ifade eden temel kavramların neresinde olduğu; barışı, kardeşliği emreden bir dinin mensupları olmamıza rağmen koskoca bir ümmetin neden ortak paydalar etrafında buluşamadığı, neden “BİR” olamadığı, öz yurtlarında nasıl parya muamelesi gördüğü cevaplanması gereken önemli sorularımızdandır” dedi
Risale-i Nur'un engellenmesiyle doğan boşluk bu örgütlere yaradı
Risale-i Nur basımına iki yıla yakın bir süre bandrol engeli ve devlet tekeli ile sekte vurulduğunu hatırlatan Güleçyüz, IŞİD ve PKK terörünün de aynı dönemde tırmandığına dikkat çekerek, “Risale-i Nur'un engellenmesiyle doğan boşluk bu örgütlere yaradı. Boşluktaki gençler terör tuzağına düştü. Bunun vebali risale neşriyatına sekte vuranların üzerinde. Terör yangınını söndürmenin çaresi ise Risale-i Nur'a her zamankinden daha fazla sahip çıkmak” dedi.
Haber: N. Nur Ener / İstanbul
Fotoğraflar: Mustafa Sait Önal, Erhan Akkaya
Haber Merkezi