Hakkındaki gözaltı kararı gereği İstanbul’a gelerek Bakırköy Adliyesi’ne giden Hakim Mustafa Başer, adliye girişinde “Eğer bugün verdiğim karar usul ve yasaya aykırıysa geçmişte verdiğim kararda usul ve yasaya aykırıdır.” dedi. Başer, “Alnımız açık” diyerek adliyeye girdi.
Eski İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Mustafa Başer'in, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller olması, isnat edilen suçların katalog suçlardan oluşması, delillerin toplanma aşamasında bulunması ve adli kontrol hükümlerinin yeterli olmayacağından tutuklanmasına karar verildi.
Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan duruşmaya, şüpheli Mustafa Başer ve avukatları katıldı. Başer'in ailesi de duruşma salonunun önünde bekledi.
Duruşmada söz alan şüpheli Mustafa Başer, bir mahkemenin kararının bir başka mahkeme veya hakimliğin verdiği kararı yok sayması gibi bir usul olmadığını ifade ederek, ''Bu şekilde bütün mahkemeler kendiliğinden işe el atıp, kararın üzerine karar verebilir. İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği usul yasasını çiğnemiştir. Ayrıca onun verdiği karar, ben kararımı verdikten sonra gelmiştir ancak ben karar vermeden önce gelse de Anayasa'nın 138. maddesi gereğince yargısal kurum içinden de emir ve talimat veremez'' diye konuştu.
Başer, dosyanın kendisine reddi hakim kararı geldikten sonra ulaştığını ve CMK'nın 24. maddesi gereğince reddi hakim talebini İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi'nin kabul ettiğini anlattı.
Tahliye kararlarıyla ilgili yapacağı iki şey olduğunu belirten Başer, ''Ya hukukçu kimliğimi elime alıp karar vererek çoluğumun çocuğumun sıkıntı çekmesini göze alacağım ya da 'ben görmedim, ben duymadım' gibi hukuki olmayan gerekçelerle karar verecektim. Çocuğumun yüzüne bakabilmek için hukuka uygun bir karar verdim ve vicdanen rahatım" dedi.
Başer, neyle suçlandığını bilmediğini kaydederek, ''Bu suçlarla ile ilgili soyut iddiadan başka bir şey olmadığı gibi unsurları da yoktur. Ben sadece yargısal faaliyette bulundum. Delilleri karartma ve kaçma şüphem yoktur. Serbest bırakılmama karar verilmesini talep ediyorum" diye konuştu.
Mahkeme heyeti, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller olması, isnat edilen suçların katalog suçlardan oluşması, delillerin toplanma aşamasında bulunması ve adli kontrol hükümlerinin yeterli olmayacağını belirterek, Başer'in, ''Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek'' ve ''silahlı örgüt üyesi olmak'' suçlarından tutuklanmasına karar verdi.
Bu arada, Bakırköy 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nin nöbetçi olduğu ancak örgüt suçlarına bakmakla Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi görevli olduğundan dolayı Başer ile ilgili kararın bu mahkeme adına Bakırköy 5. Ağır Ceza Mahkemesi heyetince verildiği öğrenildi.
Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi, dün eski İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Metin Özçelik'in "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek'' ve ''silahlı örgüt üyesi olmak'' suçlarından tutuklanmasına karar vermişti.
Olayın geçmişi
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca 22 Temmuz 2014'ten beri sürdürülen "casusluk, yasa dışı dinleme, 25 Aralık kumpası, 'Selam Tevhid'de kumpas, Tahşiye grubuna yönelik kumpas soruşturması kapsamında tutuklu bulunan, aralarında eski emniyet müdürleri Tufan Ergüder, Ali Fuat Yılmazer, Yurt Atayün, Yakup Saygılı, Ömer Köse, Ertan Erçıktı, Erol Demirhan, Serdar Bayraktutan ve Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca'nın da bulunduğu şüphelilerin avukatları ile Hrant Dink cinayeti soruşturması kapsamında tutuklanan eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek'in avukatı, İstanbul Adliyesi'nde görevli 10 sulh ceza hakiminin reddi ile tutuklu tüm şüphelilerin tahliyesini içeren dilekçeleri, 20 Nisan'da yetkisi olmadığı halde İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi'ne sunmuştu.
Bu itirazlara bakma yetkisi olmamasına rağmen talepleri kabul ederek harekete geçen İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi Metin Özçelik, 21 Nisan'da soruşturmaları yürüten savcılardan soruşturma dosyalarını, sulh ceza hakimlerinden de ret taleplerine ilişkin savunma istemişti.
Soruşturmaları yürüten savcılar ise İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi'nin bu konuda yetkili olmadığını ifade ederek, soruşturma dosyalarını göndermemiş ve konuyla ilgili Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün yazısını hakim Özçelik'e göndermişti.
Reddi istenen sulh ceza hakimleri de İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Metin Özçelik'e cevaben, yetkisinin olmadığını, reddi hakim taleplerini içeren dilekçeleri kendilerine yollamasını istemiş, ancak Özçelik bu dilekçeleri göndermemişti.
Bunun üzerine hakim Özçelik, İstanbul Adliyesi'nde görevli tüm sulh ceza hakimlerinin reddinekarar vermiş, tahliye konusunda dilekçeleri ise İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi'ne göndermişti. İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Mustafa Başer de soruşturmada tutuklu tüm şüphelilerin tahliyesine karar vermişti. Bu kararların ardından, İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği de İstanbul 29. ve 32. asliye ceza mahkemelerinin aldığı kararların usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, verilen kararların "yok hükmünde" olduğuna karar vermişti. Hakimlik ayrıca tutuklu şüphelilerin tahliye taleplerini reddetmiş ve tutukluluklarının devamına hükmetmişti.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu da İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Metin Özçelik ile İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi Mustafa Başer hakkında inceleme başlatmış, haklarındaki soruşturma sonuçlanana kadar tedbiren açığa alınmalarına karar vermişti.
Yapılan incelemelerden sonra müfettişler, hakimlerle ilgili tutuklama ve tutuklamaya yönelik yakalama taleplerini Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'na, Başsavcılık da tutuklanması talep edilen hakimler Mustafa Başer ve Metin Özçelik'le ilgili dosyaları Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ne göndermişti.