SEÇİM SONUÇLARI ÜZERİNDEKİ TARTIŞMALARIN VATANDAŞIN SANDIĞA OLAN GÜVENİNİ SARSACAĞI, BUNUN DA DEMOKRASİMİZ AÇISINDAN OLUMSUZ SONUÇLARI OLACAĞINA DİKKAT ÇEKİLİYOR.
Seçim güven demektir, zedelenmemeli
İSTANBUL Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Adem Sözüer, YSK’nın seçim sürecini iyi yönetemediğini belirti. Kamuoyuna bilgi aktarımını YSK’nın yeterince yapamadığını vurgulayan Sözüer, “Seçim güven demektir. Eğer bu güveni sarsarsanız ne doğru, ne yanlış kimse kabul etmemeye başlar” dedi.
Hukuk devleti imajı diplomasiden önde
GAZETECİ-YAZAR Taha Akyol da, seçim sonuçları ve YSK konusunda yaşananlara vur-gu yaparak, “Devlet partiler üstü hukukî bir kurumdur, demokraside kazanmak da kaybetmek de normaldir, hukuk devleti imajı çağımızda diplomasiden daha etkin bir millî güç faktörüdür. Bunları zedelemeyelim” diye yazdı.
***
Millî irade zedelenmesin
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Adem Sözüer, “Seçim güven demektir. Eğer bu güveni sarsarsanız ne doğru ne yanlış kimse kabul etmemeye başlar” dedi.
AKP, 31 Mart’ta yapılan yerel seçimlerle ilgili olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptal edilmesi ve yenilenmesi için Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) “olağanüstü itirazda” bulunmaya hazırlanırken, gözler YSK’nın nasıl bir tutum izleyeceğine çevrilmiş durumda. Hukukçular YSK’nın tarihe geçecek bir karar vereceğinde birleşiyor. İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Adem Sözüer YSK’nın seçim sürecini iyi yönetemediğini belirtirken, deneyimli hukukçu Turgut Kazan ise siyasetçilerin yaptığı açıklamalarla YSK üstünde baskı oluşturulduğu görüşünde.
Tarihe miras bırakacak bir karar alacaklar
Sözüer, Anadolu Ajansı’nın seçim gecesi verilerinin kesildiği ilk andan itibaren YSK’nın devreye girerek kamuoyunu bilgilendirmesi gerektiğinin altını çiziyor. Seçim sonrası gelinen noktada her partinin durumu kendi açısından yansıtmaya çalıştığını söyleyen Sözüer, “Bilgilendirmede hata olduğunda şüphe doğar. YSK’da içerde alınan kararın ne olduğunu parti temsilcileri farklı farklı açıklıyor ve bir karmaşa doğuyor. Oysa seçim güven demektir. Eğer bu güveni sarsarsanız ne doğru ne yanlış kimse kabul etmemeye başlar” diyor. DW’nin haberine göre Turgut Kazan da, son yıllarda hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı ilkelerinin çok zedelendiğini belirterek, “Biz bir umut olarak YSK’ya eski kararlarını ve kanunları hatırlatmaya devam ediyoruz. Sonuçta tarihe miras bırakacak bir karar alacaklar” diyor.
***
Demokrasi ve hukuk imajımız bozulmasın
Gazeteci Taha Akyol seçim sonrası yaşanan süreçle ilgili değerlendirmeler yaptığı yazısında hukuk devleti imajının zedelenmemesi çağrısında bulunuyor. Akyol Karar gazetesinde dün yayınlanan ‘Manzra-i Umumiye’ başlıklı yazısında şu ifadeleri kullanıyor; “Sonuç ne olursa olsun, “hukuk devleti, kamu erkinin siyasi tarafsızlığı, seçimlere devlet etkisinin karışmaması” gibi değerlerin zedelendiği bir dönemden geçiyoruz. Bunlar uluslararası raporlarda yer alacak. Avrupa Konseyi’ne üye bütün ülkelerde genel seçimler için bu uluslararası denetim mekanizması (AGİT) işliyor. Bu raporlarda Türkiye’deki eski seçimler övülüyor, son yıllardaki seçimlere ise önemli eleştiriler yöneltiliyor.
Diplomasiden daha etkin bir millÎ güç faktörüdür
Elbette bunlara karşı “bizim demokrasimiz sizden daha ileri” veya “dış güçler” gibi söylemlerle cevap verebiliriz… Ama akademik metotlarla hazırlanan bu tür raporlar uluslar arası toplumda hayli etkili oluyor. Dahası, acil ihtiyaç duyduğumuz büyük miktarda yatırım sermayesini ve diplomatik desteği alabilmemiz için bu raporlar bizim sözlerimizden daha etkili oluyor. İşte, sıralamalarda Türkiye’nin durumu iyi değil. 2002-2010 dönemindeki uluslar arası raporlarda Türkiye çok övülüyor, yılda 20 milyar dolar yatırım sermayesi geliyordu; o yıllar da AKP yıllarıydı. AKP’liler bu gerçeği iyi düşünmeli. Netice; devlet partiler üstü hukuki bir kurumdur, demokraside kazanmak da kaybetmek de normaldir, hukuk devleti imajı çağımızda diplomasiden daha etkin bir milli güç faktörüdür… Bunları zedelemeyelim.