KHK İLE MARMARA ÜNİVERSİTESİ’NDEKİ GÖREVİNDEN İHRAÇ EDİLEN ANAYASA HUKUKÇUSU VE CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ ADAYI PROF. DR. İBRAHİM KABOĞLU, “HUKUK GÜVENLİĞİ OLMADAN TOPLUMSAL BARIŞ SAĞLANAMAZ” DEDİ.
ADİL SEÇİM HAKKI İHLÂL EDİLDİ
Türkiye’nin promlemleri ile ilgili soruları cevaplandıran Prof. Kaboğlu, “Külliye ve hükümetinin, devlet gücünü arkasına alarak OHAL ortam ve koşullarında yürüttüğü seçim kampanyası, adil seçim hakkını tümüyle ihlâl ettiği gibi muhtemelen taraftarlarının bile adalet duygusunu rencide ediyor“ dedi.
‘SERBEST VE ADİL OY’ İLKESİ ZEDELENDİ
Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Kaboğlu şöyle devam etti: “Dar zaman dilimine sıkıştırılmış seçim ve eşit olmayan kampanyası, ‘serbest ve eşit oy’ ilkelerini zedeleyici. Bu durum sürdürülemez... Hukuku etkili kılmanın tek yolu, siyasal iktidarın el değiştirmesinden geçiyor.”
***
Hukuk yoksa, barış olmaz
Kanun hükmünde kararname (KHK) ile Marmara Üniversitesi’nden ihraç edilen ve İstanbul 1’nci Bölge 1’nci sıradan CHP’nin milletvekili adayı anayasa hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, “Hukuk bunalımı, hukuk güvenliğini ortadan kaldırmış ve toplumsal barışı zedelemiş bulunuyor” diye konuştu. Gazete Duvar’dan Serkan Alan’a konuşan Kaboğlu Türkiye’nin en büyük sorununu hukuksuzluk olarak değerlendirdi. Kaboğlu şunları söyledi; “Türkiye’de çok yönlü istikrarsızlık ve bunalımdan söz edilebilir; fakat hukuki bunalım ya da hukuksuzluk, hepsinin nedeni veya çerçevesi olarak görülebilir. Hukuk bunalımı, 2015 Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile “anayasasızlaştırma” süreci ile ivme kazanmış, OHAL döneminde ise yaygınlaşmıştır. Bu süreçte, yargı organlarının yürütmenin güdümüne konulması, adalete olanı güveni ileri derecede zedelemiştir. Hukuk bunalımı, hukuk güvenliğini ortadan kaldırmış ve toplumsal barışı zedelemiş bulunuyor.”
Güç, hukuktan kaynaklandığı ölçüde kalıcı olabilir
“Nasıl bir Türkiye hayal ediyorsunuz?” sorusunu ise Kaboğlu şöyle cevapladı; “İnsan haklarına dayanan demokratik ve laik bir hukuk devleti”. Böyle bir devlet, hem çevre devleti hem de sosyal devlet gerekleri ile yükümlü kılınacak; buna denk düşen toplum ise hukuk toplumu veya haklar toplumu olarak nitelenecek. Bu ilkeleri yansıtan hukuksal ve siyasal yapı barış toplumunun inşasına katkıda bulunabilir. Unutmamak gerekir. Yönetimin gücü, hukuktan kaynaklandığı ölçüde kalıcı olabilir; fiili yönetimler ise çok güçlü olsalar da geçici olma özelliğinin ötesine geçemezler.
“Serbest ve eşit oy” ilkeleri zedeleniyor
Külliye ve AKP Hükümeti, devlet gücünü arkasına alarak Olağanüstü hal ortam ve koşullarında yürüttüğü seçim kampanyası, adil seçim hakkını tümüyle ihlâl ettiği gibi muhtemelen taraftarlarının bile adalet duygusunu rencide etmektedir. Adil olmayan kampanya sürecinde Cumhurbaşkanı adaylarından biri hapiste diğeri ise devletin bütün olanaklarını seferber ederek kampanyada. Basın-yayın kuruluşları ise 16 Nisan metni propagandasını, anayasal gerçekleri çarpıtarak sürdürüyor. Böyle bir ortamda seçim kampanyası yürüten görev başındaki Cumhurbaşkanı, rakibinin adaylığını sorgulayarak Yüksek Seçim Kurulu üzerinde baskı kurmaya çalışıyor. Dar zaman dilimine sıkıştırılmış seçim ve eşit olmayan kampanyası, “serbest ve eşit oy” ilkelerini zedeleyici. Hukuku etkili kılmanın tek yolu, siyasal iktidarın el değiştirmesinden geçiyor. Hukuk güvenliği olmadan toplumsal barış sağlanamaz.”