28 Şubat döneminde akılalmaz zulümlere maruz kalan, tahakküme uğrayan, baskı ve psikolojik şiddet uygulanan birçok sivil ve asker oldu.
Asker olanlardan bir kısmı namaz kılıyor, bir kısmı eşi başörtülü diye askeriyeden atıldı. İşte o kişilerden biri olan Erdoğan Kitap’ın sahibi Ömer Doğan, o dönemde yaşadıklarından bir kesit aktardı. 1992 yılında çok sevdiği askerlik mesleğine Mardin’de uzman jandarma olarak başladığını ve mesleğe başladıktan sonra dini vecibelerinden biraz uzak kaldığını ifade eden Ömer Doğan, evlendikten sonra eşiyle birlikte şuurlu bir Müslüman hayatı yaşamaya karar verdiklerini söyledi. 28 Şubat’ın öncesine gelen bu karardan sonra olaylar başlamıştı. Karakol komutanının eşinin gelip sanki bir asker gibi davranmaya başlaması, asker eşleri üzerinde tahakküm kurması ve asker olan eşlerini provoke etmesi ile sıkıntılar baş gösterdi.
BÖLÜK KOMUTANI ÖZÜR DİLEDİ
Bir gün karakola bölük komutanı geldiğini aktaran Ömer Doğan, “Anlaşılan komutanımız sinirlenmiş. Kadınlar arasında konuşmalar ne safhaya geldiyse, ‘dinde örtü yoktur, namaz yoktur, dinde şu yoktur’ şeklinde bir sürü şey söyledikten sonra gitti. Ben de bu sözlerin ardından bir araştırma yaparak, dinde namaz ve örtü vs. konulara cevap olarak ayet ve hadisleri içeren bir yazı yazarak postasıyla gönderdim. Bir iş için bölük komutanının yanına gittiğimde savunmamın alınacağı söylendi. Askerlikte savunma eşittir suç ve ceza demektir. Ne suç işledim ki, neyi savunacağım, düşündüm. Bölük komutanının odasına girdim. Öyle şiddetli bağırıp çağırdı ki... Beni suçluluk psikolojisi içine girmemi istiyordu ama kendisi o durumun içine girdi. Zira devletin resim evrakını yırtıp attı. Ben dini görüşümün ve fiillerimin görevimi aksatmadığını aksine beni motive ettiğini açıkladım. Din ve diyanetle ilgili olarak çeşitli konular anlattım. 45 dakika sürdü konuşmam. Bölük komutanı, ardından yaptığı hakaretlerden dolayı özür diledi” dedi.
“Bu olaydan kısa bir süre personel şube çavuşumuz eşimin özellikle başı açık resmini istedi” diyen Doğan, böylece bir linç girişiminin başladığını anlatarak, şöyle devam etti: “Eşimin kimlik kartını istemediğimi söyledim ama hayır mecbur, alacaksın, dediler. Başörtülü resimde kabul etmiyoruz, başını açtır da getir. Bunun da mümkün olmadığını söyledim. Onun başını kapamasını ben söylemedim, çıkartmasını da ben talep edemem. Buyrun siz isteyin veya siz çıkartın. Onu çıkartmak için elinizi uzattığınızda, o benim namusumdur, sizi de alnınızın çatışından vururum komutanım.”
ASKERİ MAHKEMEYE GİDİŞ
Kendisini bu olayın ardından başka bir karakola sürdüklerini belirten Ömer Doğan gönderdikleri karakolda bulunan komutanın ve devre arkadaşının kendisine mobbing uyguladıklarını aktardı. Bölük komutanıyla bayramlaşmamasını bahane ederek kendisini bazı süreçlerden sonra Diyarbakır’daki askeri mahkemede gönderdiklerini kaydeden Doğan, durumu oradaki Yüzbaşıya anlatarak; “Allah’tan korkmam, dini hassasiyetlerim, ibadetlerimi yerine getirmem görevlerimi yapmaya asla engel değil, aksine daha şuurlu olarak yapıyorum’ dedim. Bu olaydan sonra Mardin’de Tugay komutanlığında 14 gün oda hapsine gönderildim. Geldim ve peşpeşe iki kez daha 14 gün oda hapsine daha gönderildim. Herhangi bir olay olduğundan değil. 1998 Haziran ayında da YAŞ kararları ile ayrılmak zorunda bırakıldım. Bunun ise Milli Savunma Bakanlığına yaptığım müracaatta adım adım sicilimi düşürerek yaptıklarını öğrendim. Aynı zamanda Diyarbakır Askeri Mahkemesine sözüm ona suç diye isnad ettikleri durum hakkında bilgi istediğimde kovuşturmaya dahi yer olmadığı ve suç olmadığı için olayın mahkemeye dahi intikal etmeden o ifadeyle kapatılmış olduğunu öğrendim.” diye konuştu.
ÖLMEYİ DEFALARCA İSTEDİM
Doğan, 1998 yılında terörün had saflada olduğu bir zamanda gecenin bir yarısında askeri bir kıyafetle onu öylece sokağa bıraktıklarını belirterek, “28 Şubat dönemini yaşayan bilir. Bir Allah’ın kulu dahi, ne akrabalar ne komşular ne devlet daireleri ne de özel yerler bize sahip çıkmadı, çıkamadı. Zira o günlerde irticadan atılmış personel çalıştırılamaz kuralı vardı. Zaten bir yerde çalışamadık. Gerçekten zor zamanlar yaşadım: psikolojik bunalımlar çektim. Meslekten ayrıldıktan sonra ölmeyi defalarca arzu ettim. Beni attıklarında eşim hamileydi. Doğumu çok yakındı. Psikolojik bunaltmanın birçok türünü yaşadım.”
ŞİMDİYSE KAPSAM DIŞI MAĞDURUZ
“Tüm bu olanlar sırasında, 20 yıl sonra devleti yönetenler bizim ne kadar onurlu bir duruşumuz olduğunu tasdik edeceklerini söylediğini” vurgulayan Ömer doğan, “20. yıla geldik ve bizim onurlu duruşumuzu herkes öğrendi. Bundan birkaç yıl önce kararname ile YAŞ kararları ile ordudan ayrılanlar tekrar görevlerine iade edildiler. Benim dâhil olduğunum grup ise ‘kapsam dışı mağdurlar’ adı altında hala bir süreç içinde gidiyoruz. Ne zaman bir kanun çıkacak, o madde ne zaman oraya eklenecek bakalım, hala bekliyoruz.”
RÖPORTAJ: Reyhan Keser
[email protected]
Devam Edecek...