"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Erdoğan 17 Aralık'tan sonra istifa etmeliydi

22 Şubat 2016, Pazartesi 11:18
AKP kurucularından Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, 17 Aralık sonrasında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 17 Aralık’tan hemen sonra istifa etmesi gerektiğini söyledi.

Yalçıntaş, "Yani Tayyip Bey istifasını verecekti, kabine düşecekti. Kabineyi kurmak için yine Tayyip Bey’e görev verilecekti." dedi. 

Özgür Düşünce’den Hüseyin Keleş’e konuşan AKP'nin kurucularından, 'Hocaların Hocası' unvanına sahip Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, 17 Aralık, havuz medyası, Diyanet ile İpek Ailesi’ne yapılanlara kadar bir çok konuda değerlendirmelerde bulundu. 

AKP'nin önemli isimlerinin 17 Aralık operasyonu ile yolsuzluk işlerine karıştığı iddiaları ve bu duruma karşı takınılan tavrın partinin bel kemiğini oluşturan kişileri üzdüğünü kaydeden Yalçıntaş, yolsuzluk iddialarının üzerine gidilmemesinin 'partinin ağabeyleri'nde rahatsızlık oluşturduğunu ifade etti. 

İşte Nevzat Yalçıntaş'ın röportajından satır başları:

- Partinin ağabeylerindensiniz. AK Parti’de ağabeylerin asıl rahatsız olduğu meseleler nelerdir? 

Burada iki sebep olabilir. Ben ikisini de tabii görüyorum. Birincisi, biliyorsunuz partinin ağabeyleri denen kişilerden büyük bir kısmı son seçimde, üç dönem meselesine takılarak listeye alınmadı. Sebeplerden biri budur. Hepsini kastetmiyorum ama ağabeyler denen grupta, kurucu olup yaşı ilerleyen insanların bir kısmı Meclis’e, Meclis’teki çalışmalara alışmış. Bir nevi hayatlarının akışının dışında kaldılar. İkinci sebep, 17 Aralık 2013’teki yolsuzluk operasyonu ile bazı bakanların yolsuzluk işlerine karıştığı iddiaları ve bu duruma karşı takınılan tavır, partinin bel kemiğini oluşturan kişileri üzdü. Bunu tasvip etmediler. Bunlar olduktan sonra bu kişiler yanlışlık yapıldığını seslendirmeye başladılar. 

"BAKANLARIN CEVABI TATMİN ETMEDİ"

- Yani partinin ağabeyleri yolsuzluk iddiasının üzerine gidilmemesinden mi rahatsızlar? 

Tabii ki. Beni de ağabey olarak görüyorsunuz, başkasına hiç atıf yapmadan kendi düşüncemi söyleyeyim. Ben bu haberleri, gazetelerde okuyup televizyonlarda izledim. Söz konusu kişilerin evlerinde yapılan aramalar, kutularda bulunan paralar ve başka hususlar, günlerce televizyon ekranlarından yayımlandı. Kendilerine suç isnat edilen kişiler de çok tatmin edici cevaplar vermedi o anda. Mutlaka suçlular demiyorum, vak’ayı anlatıyorum. 

"KANI KANLA YIKAMAZLAR" 

Benim reaksiyonum açıktı. Böyle hallerde yapılacak iş basittir. Bütün Batı demokrasilerinde aynı şey yapılır; Başbakan istifasını verir. Çünkü söz konusu kişiler Başbakan’ın mesai arkadaşları. Hukuki takibin tarafsız ve rahat olabilmesi için Başbakan istifa eder, yeni kabineyi de Abdullah Bey ona verecektir zaten. Somut delillerin çıktığı kişiler sanırım 3 bakandı. Büyük ızdırap duydum o isimlerle ilgili iddialardan dolayı. Ama annemin bir lafı var, ‘Kanı kanla yıkamazlar, kanı suyla yıkarlar.’ Yani Tayyip Bey istifasını verecekti, kabine düşecekti, kabineyi kurmak için yine Tayyip Bey’e görev verilecekti. 

"FANATİKLER HER SÖZÜNÜ TASDİK EDİYOR "

- Yargının rahatlaması için bu süreç gerekiyordu diyorsunuz? 

Şüphesiz efendim. Ondan sonra hem yargı rahatlayacaktı hem de kendisi rahatlayacaktı. Hiçbir dedikoduya karışmamış, üzerinde hiçbir şaibe olmayan yeni bir kabine kurulacaktı. Başbakan’ın bu jesti de dünyaca takdir edilecekti. Anlatabilirsen anlat bunları. Etraflarında hiçbir tecrübesi olmayan, bazıları fanatik olan kişiler partiye gelmiş, lider ne derse hemen tasdik ediyor. Biz, bu sözleri söylediğimiz zaman bizi dahi tenkit etmeye kalktı bu arkadaşlar. Yani istifa ile birlikte yepyeni bir kabine kurulsaydı adalet de çalışırdı. 

"HUKUK İŞLESEYDİ, YARGI ÖRSELENMEZDİ"

Ben bunun örneğini ailemde yaşadım. Benim oğlum Murat Yalçıntaş için 'Kamu malları için rüşvet verdi' suçlaması yaptılar. Dünyada görülmüş bir şey mi? Murat, Dünya Ticaret Merkezi’nde başkan da değil, başkan yardımcısı. Başkanı Kadir Topbaş. Kadir Topbaş da değerli bir kardeşimiz, bana dedi ki, 'Asıl başkan benim. Bu yerlerin kirasının yükseltilmesi meselesinde şayet rüşvet verildiyse, ki öyle bir şey yok, ben mi sorumluyum yardımcım mı' dedi. Biz, o soruşturmada, siyasete girmeden hukuki yolları en titiz bir şekilde takip ettik. Sonra Anayasa Mahkemesi bir üye hariç Murat ve arkadaşlarının, 'Rüşvet verme işine karışmadığını' tasdik etti. Yani 17 Aralık’la ilgili burada olduğu gibi yargı işletilebilir ve yargı da bu kadar örselenmezdi. 

"ERDOĞAN’IN DOKUNULMAZ YAPILMASI İSLAM’A AYKIRI"

Şu anda öyle bir medya ortaya çıktı ki, muhaliflere küfür ediyorlar, başka da bir şey yapmıyorlar. Arınç’a bile ettiler. Arınç’ı linç edebilirlerdi. Allah’tan ki Arınç tecrübesiyle bertaraf etti. Diğer arkadaşlar da olgun davrandılar. Şimdiki gazeteler içinde öyle bir iki gazete var ki, evlere şenlik. Tayyip Bey’e biat ediyorlar ve ondan sonra sanki dokunulamaz, tenkit edilemez, uyarılamaz bir insan durumuna getiriyorlar. Böyle bir şey İslami anlayışta olmadığı gibi, Tayyip Bey ve arkadaşlarını daha çok yanlışa götürür. 

"DİYANET TENKİTTEN MÜNEZZEH DEĞİL"

-Diyanet İşleri Başkanlığı’na yoğun eleştiriler oluyor. Ne dersiniz? 

Türkiye’de en temiz kurum hala Diyanet’tir. Tenkitten hiçbir şey münezzeh değildir. Ama tenkit, çamur atma aşamasına gelmemesi lazım.

-Diyanetin siyasileştiği iddiaları var? 

Bir otomobil almış Diyanet İşleri Başkanı. Haber yaptılar da yaptılar. Bir ihale alan müteahhit kardeşlerimizin altında Mercedes var. Peki, bu Diyanetin aldığı araba Diyanet İşleri Başkanı’na mı ait? Değil. Bunu da maalesef en büyük gazetelerden birinde yaptılar ve pişman oldular. Buna da en fazla Aydın Bey (Doğan) üzüldü. 

"MELEK HANIMA ‘EVİM SİZE AÇIKTIR’ DEDİM "

-Akın İpek ve Melek İpek’e yapılanları izliyor musunuz? 

Hukuki işlemler, onu yürüten insanlar tarafından biliniyor. Ben o işin teferruatına vakıf değilim. Bir şey söylersem hatalı olabilir. Ama konunun insani tarafını görüyorum. Oğlum Murat aklıma geliyor. Rüşvet verdi iddiası vardı. Washington’daki toplantıdan döndü ve tutuklandı. Akın Bey’in yurt dışında olmak mecburiyetinde olmasını, bizdeki hukuki boşlukların hatta yanlışlıkların neticesine veriyorum. Çünkü böyle müteşebbis insan, büyük bir istihdam yapan insan... 

"İSLAMİ STK’LAR AÇIK HAKSIZLIKLARA KILIF BULUYOR" 

-Peki neden İslami dernekler, STK’lar kim ve ne olduğuna bakılmaksınız gerekli ‘Hak’ duruşu gösteremiyor? 

Kendi çıkarlarına bunu daha uygun görüyorlar. Ortada bir çıkar meselesi var. Neden böyle ağır bir şey söylüyorum. Çünkü çok açık haksızlıklara dahi kılıf buluyorlar, o haksızlıkları meşru gösterecek yayınlar yapıyorlar. Kendi nefsani çıkarları için... İslami demekle de İslami olmaz bir şey. Bu sıfat, altı dolarsa kabul edilebilir. En önemli olan şahsın karakter yapısıdır. Efendim adam hacıdır, hocadır ama İslami olması bu fiille ölçülür. Bu bir ahlak meseledir. Fransızların güzel bir sözü vardır, bir kişinin ne olduğuna değil ne yaptığına bakılır. 

"RÜŞVET İÇİN ANKARA’DA İKİ BÜRO VARMIŞ"

-İslami demişken, mesela bazı ihalelerde belli bir yüzdenin rüşvet olarak verildiği ve bunun için de fetva alındığı belirtiliyor? 

Ben parti içerisinde böyle bir şey müşahede etmedim ama şikayetler geldi. İsim vermeyeyim, Fazilet Partisi döneminde bir milletvekili geliyor diyor ki; ‘Hocam bizim bakanlıklarda ihaleler rüşvetle veriliyormuş. Rüşvet de Ankara’da bir büro varmış ve oraya veriliyormuş’ dedi. Olmuş bir vak’a bu. Dedim ki ‘Niye bana geliyorsunuz, yetkili mercilere bildirin. Yani böyle bir şeyi tahkik etmeden çamuru alıp yapıştırmamak lazım.’ Sonra o vekil bana ‘Bizzat benim ağabeyimden istendi’ dedi. İsim de verdi. O zaman ‘Öğreneceğim ve size söyleyeceğim’ dedim. Benim bütün ailem tüccar. Hepsini yemeğe davet ettim eve. Konuyu açtım. Dediler ki ‘Hakikaten böyle bir şey olduğunu bilmiyor musunuz? Bir tane değil iki tane büro var’ dediler. Bir hafta geçmeden yakalandı. 

"ARINÇ VE ÇELİK’E AKBABA GİBİ SALDIRDILAR" 

-Hala bu tip bürolar var mı? 

Bilmiyorum, delil olmadan bir şey söyleyemem. Kimse emin olmadığı şey hakkında konuşmamalı. İnsanları karalıyorlar. İnsanların itibarlarını düşürüyorlar. Olmadık işler yapıyorlar. Mesela Bülent Arınç’a, Hüseyin Çelik’e nasıl saldırdılar. Buna literatürde biraz kaba olacak ama akbabalar denir. "

Okunma Sayısı: 3811
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı