İzmir’de ‘Hürriyet ve Demokrasi Ekseninde İslÂm Kardeşliği ve Dünya Barışı’ konulu seminer yapıldı. Seminerde ittihad-ı İslam’ın Risale-i Nurlar’ı anlamak, yaşamak ve neşrinde çalışmakla gerçekleşebileceğinin altı çizildi.
İzmir merkez ilçeleri ile Ödemiş, Torbalı, Menemen, Aydın, Manisa, Turgutlu, Tire Yeni Asya hanım okuyucularının katılımı ile gerçekleşen ve sunuculuğunu Şeyma Nur Nart’ın yaptığı program, Elif Büşra Kılıç’ın Kur’ân-ı Kerîm tilâvetiyle başladı. Betül Doğruer ve Hatice Avşar’ın yapmış olduğu “Hürriyet ve Demokrasi Ekseninde İslâm Kardeşliği ve Dünya Barışı’’ konulu seminer iki bölüm şeklinde gerçekleşti. Ardından şiir dinletisi ile devam eden ve aynı zamanda neşriyat köşesi, gıda kermesi, çocuk tiyatrosu gibi zengin muhtevaya sahip program hediye takdimiyle sona erdi.
Gayretsizlik İttihad-ı İslam’a zarar verir
Hutbe-i Şâmiye’de geçen altı hastalığın derin yaralarımıza temas ettiğini vurgulayarak söze başlayan Betül Doğruer şunları söyledi; “İlk olarak ‘yeis’ her şeyin başlangıcı. Ümitsizlik olduğunda, diğer hastalıklarda silsile gibi onu takip ediyor. En evvel yapmamız gereken ümitsizliği içimizden ve hayatımızdan çıkarıp atmak. Diğer hastalıklarında İslâm âleminin uhuvvetiyle ve muhabbetiyle alâkadar olduğunu ve bunu zedelediğini fark ediyoruz. Meselâ, ehl-i imanı birbirine bağlayan çok kuvvetli rabıtalarımız var; fakat bir takım dünyevî meşguliyetlerle zihinler o kadar dağılıyor ki bu manevî rabıtalardan bihaber yaşıyoruz. Çeşit çeşit sari hastalıklar gibi intişar eden ‘istibdat’ta uhuvvetimizi ve muhabbetimizi zedeleyen hastalıklardan biri.
En büyük hizmet, bu hakikatleri anlamak ve neşrinde çalışmak
Bütün bu hastalıkların ilâcı Hutbe-i Şamiye Risalesi’nde altı kelime ile izah edilmiştir. Hürriyet-i şer’iye ile özellikle İslâmiyet’in ruhu olan hakikî milliyetimiz ortaya çıktı. Milliyetin belki de en kapsamlı anlayışı bizim içimizde ki ruhu İslâmiyet’e uygun olan hakikî milliyettir, bunu da hürriyeti şer’iye ortaya çıkarmıştır. Diğer bir husus ise, İttihad-ı İslâm adına atılacak çok fazla adım vardır. Muhabbeti tesis etmek için yaptığımız fedakârlıklar ve bu dairede gerçekleştirilen bütün faaliyetlerin hepsi doğrudan doğruya İttihad-ı İslâm’a hizmet eden adımlardır. Bu noktada gayretsizlik göstermek İttihad-ı İslâm’ın zararına olacaktır. Benim İttihad-ı İslâm adına fert olarak yapabileceğim en büyük hizmet bu hakikatleri anlamak ve neşrinde çalışmak olacaktır.”
Meşrutiyet zeminine ihtiyaç var
İslâm kardeşliği çerçevesinde İttihad-ı İslâm ve sulh-u umumiye değinen Hatice Avşar ise şunları söyledi; “Bediüzzaman Hazretleri İttihad-ı İslâm’ın en küçük daireden başlatılarak mümkün olacağını ve bu zamanın en büyük farz vazifesinin İttihad-ı İslâm olduğunu söylüyor. Bütün İslâm merkezleri, mabetleri ve mü’minlerin kalpleri arasında bir nuranî silsile vardır. Bu nuranî silsilenin artık ihtizaza geçmesi gerekmektedir. Bütün mü’minlerin ittihad-ı İslâm’a farz vazifesi görmesi hasebiyle teveccüh etmesi gerekmektedir. Mü’minler mabeyninde bir uhuvvet çekirdeği bulunmaktadır ve bu çekirdeğin şecere-i tuba haline inkılâp edebilmesi için meşrûtiyet zeminine ihtiyaç duyulmaktadır. Meşrûtiyet zemini tam manasıyla oluşturulmazsa mü’minlerin ihtilâfına neden olan birçok sebeple karşılaşmak durumunda kalırız.
İzmir – Yeni Asya