"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dr. Muhammed Nureddin: Türkiye, baskıcı bir tek adam rejimine döndü

16 Kasım 2015, Pazartesi 15:11
Beyrut Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı, ‘sıfır sorun' politikasının en büyük destekçilerinden Dr. Muhammed Nureddin, 1 Kasım seçim sonuçlarını Doğan Ertuğrul'a değerlendirirken çarpıcı tespitlerde bulundu.

Türkiye'nin yakın zamana kadar Arap toplumları için örnek ve ilham kaynağı olduğunu belirten Nureddin, “Türkiye, AB'den uzaklaştıkça otoriterleşti ve Arap sistemlerine benzedi. Şimdi, AK Parti iktidarının yönetim anlayışı, baskıcı Arap rejimlerinden farklı değil.” dedi. Arap dünyasında Türkiye imajının ‘negatif' hale geldiğini anlatan Nureddin, 1 Kasım'dan sonra Erdoğan veya Davutoğlu'nu tebrik için bir iki körfez emiri ile İhvan'dan başka kimsenin aramadığını vurguladı.

Sıfır sorun politikasının en büyük destekçisiydi

AKP iktidarı yanlış bir varsayımla 1 Kasım seçimlerini uyguladığı iç ve dış politikaya destek olarak algıladı. Baksanıza Başbakan Davutoğlu yeniden Suriye'ye kara harekâtı yapmaktan söz ediyor. Üstelik dünyaya bu çağrıyı yaparken henüz Paris katliamı yaşanmamıştı. IŞİD ile  mücadelede belki küresel bir strateji değişikliğine neden olacak bu katliamdan sonra Suriye politikamız ne olur meçhul. Üstelik AKP iktidarının hayli yoğun bir iç politik ajandası var. Anayasa değişikliği ve Erdoğan'ın en büyük hayali başkanlık gibi. Tüm bu olup bitene Ortadoğu ve Arap dünyası nasıl bakıyor? Arap dünyasının en tanınan Türkiye uzmanlarından Dr. Muhammed Nureddin ile konuştuk. Bir dönem iktidarın sıfır sorun politikalarının en büyük destekçisi ve uygulayıcılarından biri olan Dr. Nureddin hükümetin seçim sonuçlarını Ortadoğu'daki iç meselelere daha fazla karışmak için gerekçe olarak görülmesinin tehlikelerine dikkat çekti. Buyurun….

İktidar partisi 7 Haziran'ın şokunu üzerinden attı ve tekrar tek başına iktidar oldu. Sizce Türkiye'de yeni bir dönem mi başlıyor? Tablo Ortadoğu'dan nasıl görünüyor?

İlk önce şunun altını çizelim, 1 Kasım normal bir seçim değildi. Medyaya büyük bir baskı vardı. Hem Ankara'da hem de Suruç'ta kan dökülmüştü. Güneydoğu'da sanki bir sivil savaş yaşanıyordu. AK Parti'nin söylemi çok negatifti. Düşünün ki Sayın Davutoğlu ‘beyaz Toroslar'dan söz etti bile HDP kendi seçim kampanyasını iptal etti. Tüm bunlar seçimin adil ve şeffaf olduğuna dair soru işaretleri oluşturdu. Buna rağmen, sandıktan çıkan sonuca herkes saygı gösterdi. Bu sonuçlar Türkiye'de yeni bir dönem başladığı anlamına mı gelir? Hayır, çünkü bu sonuçla Türkiye sadece 7 Haziran öncesi şartlarına döndü.

Ama şimdi iktidar anayasayı değiştirme ve mesela başkanlık sistemini getirmeye daha yakın…

Ben parlamenter sistem açısından söylüyorum. Evet, AK Parti eğer anayasayı değiştirebilirse Türkiye yeni bir döneme girebilir.  O zaman yeni bir siyasi sistemin eşiğinde demektir. Ben muhtemel görmüyorum. Geçecekse de Türkiye gibi çok kültürlü, çok etnisiteli, çok mezhepli bir toplumda Erdoğan'ın başkanlığı ne sonuç verir iyi bakmak lazım.

Eğer AK Parti-Erdoğan bu denli otoriterleşmeseydi de aynı kaygıyı taşır mıydınız?

Hayır, bu kadar korkmamıza gerek olmazdı. Ama biz şimdi teorik bir başkanlık sistemi tartışmıyoruz. Ak Erdoğan'ın başkanlığını konuşuyoruz. Eğer bugünkü zihniyet anayasal bir çerçeve kazanırsa Türkiye totaliter bir sisteme gider. Bu nedenle Türkiye'nin geleceği, otoriterleşmesini önlemek için  AB ile birlikte olmalıdır.

Gerçekçi olalım. Siz AK Parti'yi yakından tanıyorsunuz. Erdoğan bu seçim zaferinden sonra başkanlıktan geri adım atar mı?

Başkanlığı çok istediği ve çok zorlayacağı açık… Ama tablo o kadar parlak değil. Erdoğan Kürt siyasetiyle anlaşmadan böyle bir adım atamaz. Ancak başkanlık sistemi karşılığında Kürt sorununun çözümü gibi bir pazarlık olursa Türkiye'nin siyasi rejimi değişebilir.

Eğer bu rejim değişikliği gerçekleşir Erdoğan başkan olursa bölgede etkisi ne olur?

Türkiye yakın zamana kadar İslamcı bir model olarak bütün Arap İslam toplumları için örnekti. İlham kaynağıydı. Müslüman bir toplumda İslamcı bir parti iktidarda ve demokrasi ile İslam arasında bir uyum sağlıyordu. Türkiye gibi laikliği başarılı olmasa da ciddi laik kazanımları olan bir ülkede iktidara gelen AK Parti ilk yıllarında çok olumlu bir örnek oldu. Ama son yıllarda o laik kazanımlardan Türkiye'yi uzaklaştırdı. AB'den demokratik kazanımlardan, istikrardan uzaklaştırdı. Ve daha da tehlikelisi Ortadoğu'daki baskıcı tek adam rejimlerine yaklaştırdı. Sandıktan çıkmayı başarıyor.

Eğer İslamcılar sadece toplumu kutuplaştırarak iktidarda kalabiliyorsa bu paradoks nasıl aşılacak?

Önce şunu söyleyelim. Eğer ‘ben toplumun yüzde 50'sinin oyunu aldım kalanlar beni ilgilendirmez' derseniz o toplumu yönetemezsiniz. Bu sonuçlardan sonra AK Parti'nin artık toplumun diğer kesimlerini de kucaklaması lazım. Kucaklar mı bence şüpheli… Toplum ideolojik anlamda İslamcı-laik, mezhep olarak Alevi-Sünni etnik olarak Kürt-Türk diye ayrışmışsa kamplaşmayı artırmak başka sorunlar çıkarır. Türkiye'nin geleceğini AK Parti'nin bu üç temel meselede ne yapacağı belirleyecek. Eğer eski hamam eski tas zihniyetiyle devam ederse yüzde 50 istikrar için yetmez, adalet için yetmez, demokrasi için yetmez. Bu baskı ve zulümler devam ederse korkarım ne Kürtler sakin kalabilir ne de Aleviler sessiz kalabilir. Bu toplum kesimlerine biz haklarımızı seçim sandığıyla alamıyoruz duygusu vermemek gerek.

‘İslamcılar seçimle gelir ama seçimle gitmez' diye bir klişe var.  Arap İslam toplumları laik ya da İslamcı totaliter iktidarları demokratik yollardan uzaklaştırmayı neden beceremiyor?

Evet,  Arap İslam toplumlarının kötü tecrübeleri var. Halk isyanları ve askeri darbeler gibi. Neyse ki Türkiye askerin siyasetteki rolünü azalttı, etkisiz hale getirdi. AKP 7 Haziran sonuçlarını kabul etmedi ve Türkiye'yi çok yüksek tansiyon içinde erken seçime zorladı. Sebebi tekel zihniyetidir. Bu bir soru işareti ortaya koymaktadır: Eğer AKP bir seçimi kaybederse ne yapacağı belli değil.

Türkiye yakın zamana kadar AB adayı ülkelerle kıyaslanıyordu oysa şimdi Ortadoğu rejimleriyle mukayese ediliyor. Türkiye neden bu aşamaya geldi sizce?

Çünkü Türkiye AB'den uzaklaştıkça otoriterleşti ve Arap sistemlerine benzedi. Şimdi Türkiye'nin, AK Parti iktidarının yönetim anlayışı, zihniyeti baskıcı Arap rejimlerinden farklı değil. Otoriter bir dil, baskıcı, etnik ve mezhebi söylem. Bu söylem olmasaydı Suriye bugün bu durumda olmazdı. Türkiye'de daha şiddetli karmaşa olmaması için AK Parti'nin bu yönetim anlayışını değiştirmesi lazım. Kürt politikasını mezhepçi dilini ve dış politikasını gözden geçirmesi şart… Eğer gözden geçirmezse tüm ihtimallere açık hale gelir. Nihayetinde Türkiye istisnai bir örnek değil. Türkiye'nin bünyesi Suriye ve Irak ve Mısır ile benzerlikler taşıyor. Daha büyük kırılmalar için fay hatları var. Eğer bu şartlar devam ederse daha büyük gelişmeler yaşanabilir. Bu tarihin kanunu… Sosyoloji de aynı şeyi söylüyor. Sayın Davutoğlu bir tarihçi ve siyasal bilimci. O da bunları görüyordur. Ümit ederim ki yeni dönemde AK Parti daha adaletli ve uzlaşıcı olacak. Dış politikada tüm ülkelerde tüm gruplara eşit mesafede olacak ve hayalci yeni Osmanlı hevesi ve tek başına hegemonya politikasından vazgeçecek…  Çünkü bu bölgede sadece Türkiye yok, başka halklar ve güçler var. Yoksa yarın öbür gün Türkiye'nin önüne bir bedel çıkar.

Türkiye, Ortadoğu gerçeklerini yanlış okuyor

Arap İslam dünyası 1 Kasım seçim sonuçlarını İslam'ın zaferi olarak mı gördü?

Arap dünyasında İhvan dışında hiç kimse hiçbir grup desteklemedi. Arap liderlerden kim tebrik etti Davutoğlu ya da Erdoğan'ı… Bir iki körfez emiri. Başka kimse yok. Bir de İhvan. Neden? Çünkü AK Parti'nin Arap dünyasında yaptığını daha önce hiçbir Türk iktidarı yapmadı.  2002 yılından önce Türkiye Arap dünyası ile ilişkisini devlet-devlet arasındaki ilişki olarak yürüttü. Hiçbir Türk hükümeti sadece belirli gruplar üzerinden ilişki kurmadı. Mesela Öcalan Suriye topraklarındayken Demirel ve Türk ordusu Hafız Esed'e bir uyarı gönderdi, Öcalan Suriye dışına çıkarıldı. Ve problem bitti. Sonuç Türkiye için çok olumlu oldu. 1998-2010 arası Türkiye ve Suriye sınırı için en güvenli yıllar oldu. Türkiye kendi dış politikasını değiştirdiği Suriye'nin iç işlerine müdahale ettiği ve ekstremist  “cihadi” silahlı grupları desteklediği zaman her şeyi altüst etti. Eğer İhvan 1 Kasım sonuçlarını zafer olarak okuyorsa yeniden kendini aldatır. Eğer Türk yetkilileri bu sonuçları Suriye ve bölgede daha güçlü adımlar atmak için fırsat olarak görüyorsa da kendini aldatır. Türk dış politikasını belirleyen iç değil dış konjonktürdür. Ve simdi dış  konjonktür,  özellikle Suriye ve Mısır'da Türkiye için hiç iyi değil.

Neden imajımız bu kadar negatif?

AK Parti, Arap ülkeleriyle devlet olarak değil gruplarla ilişki kurdu. İç işlerine girdi. AK Parti Türkiye devleti ise sadece gruplarla çoğunlukla da İhvan ile ilişki kurdu. Hatırlayın Abdullah Gül bile Erdoğan ve Davutoğlu'nu ‘Hem Türkiye'nin hem de Mısır ya da Suriye'nin başbakan-dışişleri bakanı olamazsınız' diye uyardı. Oysa AK Parti Suriye'yi, Mısır'ı, Irak'ı sanki bir vilayeti gibi gördü. Tek tebrik eden grup ise İhvan… Ama İhvan'ın refleksleri de abartılı. Moral motivasyon olarak gördüler ama bu sonuçların İhvan'a da hiçbir olumlu etkisi olmayacak. Eğer AK Parti bu sonuçları İhvan gibi okursa daha fazla Ortadoğu batağına girecek demektir.

Türkiye sonuçları böyle okuyor, çok açık… Davutoğlu yeniden sınır ötesi harekâtı kartı açtı…

Koalisyon bir kara harekâtı kararı alırsa Türkiye dahil olur. Ama tek başına olmaz. Sinirlioğlu kara harekâtı sinyali verdi. Ama yapmaz. Yapacaksa buyursun yapsın. Emin olun bölgede birçok başkent bunu bekliyor. Çünkü Türkiye'nin bölgede dostu kalmadı, maalesef kalmadı. Türkiye'nin Ortadoğu'daki projesi bitti. İhvan dışında seçim zaferi duygusu yaşamadı.

Türkiye'nin bölgesel krizlere daha fazla müdahil olması ihtimali mi var?

Evet maalesef. Çünkü Türkiye, Arap Baharı'nın ilk günlerinden bu yana Ortadoğu gerçeklerini yanlış okuyor. Bakın kısa süre önce Rusya da bölgeye geldi. Türkiye sınırında 600 km Kürt koridoru var, Suriye ordusu var, Esad eskisinden daha güçlü. Türkiye'nin Suriye konusunda işbirliği yaptığı tek ülke Suudi Arabistan, onunla da Sünni dünyanın liderliği ve tarihsel Vehhabi-Türk-İslam'ı, ama tüm Türk-İslam'ı değil Türk-AK Parti İslam'ı rekabet ve çatışması var. Şimdiki siyasi şartlar zorlasa bile gelecekte çok zor.

Okunma Sayısı: 3594
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdulbaki Saraylı

    16.11.2015 23:55:51

    Sayın ilk yorumcunun, kime "debelenmeyin" dediği belli değil. Yani "debelenme psikolojisi"ni bizatihi içinde taşıyan bir yorum. Kusura bakmasın ama, "acaba ne içmişsin" sorusu kendisine de tevcih edilebilir..

  • Muhammed Önder

    16.11.2015 17:39:03

    Vay bee adam ne okuyor, acaba ne içmiş, boşuna debelenmeyin millet gözünü açtı geçmiş olsun..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı