Risale-i Nur Enstitüsü’nün “Kardeşlik Hukuku” ana başlığı tertip ettiği masa çalışması bugün Diyarbakır’da yapılacak. Diyarbakır ve çevre illerden gelen akademisyenlerin ve sivil toplum kuruluşu üyelerinin katılımıyla gerçekleşen masa çalışması gün boyu sürecek. Çalışma sonunda oluşturulacak sonuç bildirisi ve sunulan tebliğler daha sonra Köprü dergisinde yayımlanacak. Konu ile bilgi veren Risale-i Nur Enstitüsü Sekreteri Ahmet Dursun,  kutuplaşmanın arttığı, kardeşlik duygusunun zedelendiği bir zamanda kardeşlik hukukunu hatırlamanın önemli olduğunu söyledi. 

Risale-i Nur Enstitüsü Sekreteri Ahmet Dursun

Dayanışmaya ihtiyaç günden güne artıyor

Bu çalışmayı Diyarbakır’da yapmanın ayrıca önemli olduğuna dikkat çeken Ahmet Dursun çalışmanın muhtevası ile ilgili şunları söyledi: “Diyarbakır’da akademisyen, yazar ve sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle kardeşlik hukukunu konuşacağız. Farklılıkları bir arada kardeşçe yaşatma tecrübesine sahip bir coğrafyada yaşıyoruz. Bu toprakların özünü oluşturan kardeşlik ve dayanışma ruhuna duyulan ihtiyacın her geçen gün arttığını görmekteyiz. Ülkemizin Bediüzzaman’ın “Halıkınız bir, mabudunuz bir…, dininiz bir, kıbleniz bir…, devletiniz bir, köyünüz bir…” diyerek ifade ettiği birlik ve beraberlik potansiyelini harekete geçirmeye ihtiyacı var. Biz de buradan hareketle bugün Diyarbakır’ın ev sahipliğiyle “Kardeşlik Hukuku”nu konuşuyoruz. Sosyal ve kültürel farklılıklara bakmadan hak, hukuk, hürriyet, adalet ve eşitlik esasları çerçevesinde farklılıklardan kaynaklanan çatışma ve çekişme, diğerlerini yok sayma gibi eğilimlerin önüne geçilebilmesi-bilhassa bizim gibi Müslüman toplumlar için- kardeşlik ruhunu da içine alan bir hukuk anlayışı ile mümkün olacaktır. Karıncanın bile hukukunu koruyan bir dinin mensupları olarak kardeşlik hukukunu etraflıca düşünmek zorundayız.”

Bütün mü’minler kardeştir

Programla ilgili konuşan Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Ömer Ergün de böyle bir çalışmaya ev sahipliği yapmanın heyecanını arkadaşlarıyla birlikte yaşadıklarını ifade ederek şunları söyledi: “Hukuk sisteminin kaynağını oluşturan hak ve özgürlüklerin üzerine oturduğu zeminin tanımlaması yapılırken, hukuk literatüründe insan onuru kavramı ön plana çıkarılmaktadır. İnsan onuru, kelime olarak şeref, haysiyet, izzeti nefs olarak ifade edilmekle birlikte, kavram olarak da, insanın diğer hayat sahiplerinden irade ve bağımsız karar alabilme ve bu durumdan dolayı saygıyı hak etmesi, bunların insana kattığı değer olarak ifade edilmektedir.

Her insan onurludur ve her insan hak ve özgürlüklere doğuştan sahiptir. Bu hak ediş dolayısıyla ırklar, renkler, cinsiyetler bu haklara sahip olma açısından bir değer ifade etmez. Bu noktada ırkçılık insan onuruna yapılan en büyük saldırı olarak kabul edilmektedir. Bütün müminler kardeştir. Müslümanlar bizim din kardeşimizdir, insanlık alemiyle de Hz. Adem dolayısıyla kardeşiz. Bu manaları konuşmak ve tartışmak için bugün Diyarbakır’da bir araya geldik. Bu programı tertip eden Risale-i Nur Enstitüsü’ne, Köprü dergisine ve Yeni Asya gazetesine çok teşekkür ederiz.”

İstanbul - Yeni Asya

Haber Merkezi