Türkiye ekonomisi, başkanlık sistemi ile yönetilen son 1 yılda ağır tahribata uğradı. Son iki çeyrektir küçülen ekonomide, yüksek enflasyon ve işsizliğin yanına giderek büyüyen bütçe açığı da eklendi.
Türkiye’nin ilk ‘başkan’ını seçtiği 24 Haziran 2018 seçimlerine gidilen süreçte, gerek Erdoğan gerekse kurmayları, başkanlık sisteminin ekonomide büyük bir sıçrama oluşturacağını söylüyordu. Ancak Türkiye’nin resmen başkanlık sistemi ile yönetildiği son bir yılda ekonomide yaşanan olumsuz gelişmeler, “Başkanlık sistemi ile ekonomi ivme kazanacak” sözünün tam tersinin gerçekleştiğini gösteriyor. DW’nin haberine göre 24 Haziran sonrasında ABD ile yaşanan Rahip Brunson krizi, döviz kurlarında tarihi bir yükselişe neden olurken, Türkiye ekonomisindeki kırılganlığı da gün yüzüne çıkarmış oldu. Hükümet, özel sektörün borç sorununu çözmek ve kısılan iç talebi canlandırmak için Eylül 2018’den bu yana sekiz ayrı destek paketi açıklasa da, enflasyon hızla yükseldi. Son bir yılda 1 milyondan fazla insan işini kaybederken, işsizlik yüzde 14,1 ile tarihi seviyeye ulaştı. Bunun sonucunda ekonomi 2018’in son çeyreği ve 2019’un ilk çeyreğinde küçüldü. Böylelikle Türkiye, resmen resesyona girmiş oldu. Geriye ise başkanlık sisteminin ekonomide zayıflarla dolu karnesi kaldı.
Son bir yıllık karne, zayıflarla dolu
Başkanlık sisteminin ekonomiye olan etkilerini değerlendiren Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yalçın Karatepe’ye göre, Türkiye ekonomisi başkanlık sistemine geçtiği tarihten beri çok kötü bir performans sergiliyor. Enflasyonun çok yüksek olduğunu, işsizliğin tarihi seviyelere çıktığını, bütçe açığının genişlediğini ve sanayi üretiminin düşmeye devam ettiğini kaydeden Prof. Karatepe, “Tüm makro göstergelere baktığımızda, Türkiye ekonomisinin son bir yıllık karnesi zayıflarla dolu. Bu kötü karnede geçmişten gelen yapısal sorunlar ve dış konjonktürün etkisi de olsa, rejim değişikliğinin yarattığı sorunlar da ekonomideki kötü gidişat açısından belirleyici bir unsur oldu” diye konuşuyor. Başkanlık sistemi ile birlikte kuvvetler ayrılığının rafa kaldırıldığını ve kamu bürokrasisinde kuralların bağlayıcı olmaktan çıktığını ifade eden Karatepe, “Meclis ve Bakanlar Kurulu gibi karar mercilerinin yerini tek başına Cumhurbaşkanı aldı. Türkiye’nin mevcut yönetim biçimi, Türkiye’nin öngörülebilir bir ülke olma özelliğini ortadan kaldırdı” değerlendirmesinde bulunuyor.