Prof. Dr. Muhammed Said Ramazan El-Buti (Şehit Suriyeli âlim): Bediüzzaman’ın duruşu bütün dünya için örnek
Üstad Hazretlerinin sadece ilmî yönü değil—elbette ilmî yönü ağır basmaktadır ve derindir—bir de ‘davette (İslâmı tebliğde) devrim’ yönü vardır.
Burada devrimci yönünden kastım, maddî çatışma ya da terörizm değil, değişik fikir akımlarına karşı başlatmış olduğu yeni bir fikir akımıdır. Bu fikir akımı, nâdir olan bir akımdır. Tabiî burada devletle ilişkisinin büyük bir önemi var. Devlet karşısındaki duruşu çok önemli.
Hiçbir şekilde silâhla mücadele etmiyor, asayişi ihlâl etmiyor, siyasete girmiyor ve kendi dâvâsını kendi üslûbuyla anlatmakla beraber, düşüncelerinde son derece kararlı, hiçbir şekilde taviz vermiyor. Tabiî yapmış olduğu bu girişimler, yükselmesinde önemli bir dönüm noktası oluyor. Yani dâvâsının yükselmesinde önemli bir merhale kaydediyor.
Özellikle Afyon Mahkemesi’nde ve daha önceki mahkemelerde yapmış olduğu savunmalar o kadar kararlıydı ki, sadece Arap toplumu için değil, bütün dünya için bir örnek oluşturuyor. Ben bu yönüyle Üstad’ı tanıyorum. Dâvâsında sadık, asayişi ihlâl etmeyen... Bu şekliyle kendi dâvâsından hiçbir şekilde taviz vermeyen bir insandı.
Ben 1960 yılında Üstad’ın hayatını kısa bir şekilde yazdım. Onu Arap dünyasına ilk olarak yansıtan insanım. İnsanlar o zamanlar çok şaşırdılar. Çünkü yazmış olduğumuz, onun hayatıyla ilgili vermiş olduğumuz örnekler, onun ilmî yönünden ziyade dâvâsına olan sadakati ve bağlılığıydı. Yapmış olduğu mahkeme müdafaalarında kendi dâvâsını savunarak, Mustafa Kemal’e karşı da son derece akıllı bir strateji yürütüyordu. Özellikle bizim Türk kardeşlerimiz Üstadın hayatını zikrederken hep kendisinin ilmî yönünü zikrettiler bize. Ama özellikle onun devlet karşısındaki bu stratejik duruşu ve işte meselâ Afyon Mahkemesi’ndeki bu savunmaları hiçbir şekilde dile getirilmedi. Hiçbir şekilde tam anlamıyla o ruh, o savunma, o kararlılık tercüme edilmedi. Belki Türk kardeşlerimiz de bunu idrak edemediler. Hep sürekli Üstadın ilmî yönünü gündeme getirdiler, bu yönü sürekli geri planda kaldı. Halbuki, Arap ve İslâm dünyası, işte o mahkeme müdafaalarında da ifadesini bulan şekliyle, bir örnek olarak Üstadın bu duruşuna, bu tarzına muhtaçtır.
Arap dünyasında, İslâm dünyasında dâvetçiler, tebliğciler, irşatçılar arasında silâha sarılmadan, şiddet kullanmadan dâvâ yürüten bir insan yok. İşte Arap ve İslâm dünyasının örnek alabilecekleri şahsiyet Üstaddır.
Şu da var: Davetçi insanlar kendiler ile devlet ve siyaset arasındaki dengeyi kuramıyorlar. Ya siyasete girip kendilerini kaybediyorlar. Ya bir şekilde silâha sarılıyorlar. İki taraftan biri zarar görüyor, dengeyi kuramıyorlar. Ya çatışacak, ya da siyasete girip onlar gibi olacak; o zaman da irşat vazifesi de yok olacak tabiî. Demek onlar bir örneğe muhtaçtır. Örnek de Bediüzzaman’ın metodudur.