Hürriyet sevdalısı bir hukukçu olarak her türlü baskıcı sistemi reddeden ve bu uğurda hapis yatan, yıldızının bir türlü barışmadığı darbecilerden tehditler alan Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil, konuştuğu kürsülerden “Yaşasın Millet!” diye haykırarak inerdi.
Ali Fuat Başgil: Bediüzzaman gibi şevk ve ümit aşılamak lâzım
Anadolu’nun vicdanlı ve gür sesi
Ülkesinde ilk görevi Maarif Vekâleti Yüksek Tedrisat Umum Müdür Muavinliği’dir. 1930 yılında Ankara Hukuk Fakültesi’nde açılan imtihana “Hukukta Mesuliyet” teziyle katılarak kazanır ve doçent olur Ali Fuat Başgil. Bir yıl sonra aynı fakültenin Roma hukuku profesörlüğüne tayin edilecektir. 1933 yılı sonuna kadar bu görevde kalacak olan Ali Fuat Başgil, Gazi Terbiye Enstitüsü’nde de Medeniyet Tarihî dersleri vermiştir.
Hürriyet sevdalısı hukukçu ve siyaset adamı
Prof. Dr. Ali Fuat Başgil’i
vefatının 52. yılında rahmetle yad ediyoruz.
Askerî darbelere karşıydı
1949 yılında askerlerin İnönü iktidarını alaşağı etme düşünceleri ve darbe girişimlerine destek vermeyi reddeder. Bu reddediş ilk olmayacaktır Ali Fuat için. Hürriyetçi bir aydın olarak fikirlerini beyan etmekten çekinmeyecektir. Bu dönemde din ve laiklik konulu konferanslar düzenlemektedir üniversitelerde. 1952’de Pakistan’da, 1959’da Ürdün’de toplanan İslâm Kongreleri’nde ve 1959’da Almanya’da toplanan Hukuk Kongresi’nde Türkiye’yi temsil eder.
Darbecilerle yıldızı hiç barışmadı
1960 yılının Aralık ayında gördüğü bir rüyadan -rüyayı Ali Fuat, ilâhî kâinatın en harikulâde tecellilerinden biri olarak değerlendirir- on gün sonra 1961 yılının Ocak ayında tutuklanacak ve Mart ayının 29’una kadar hapis yatacaktır. Tutuklanmasına gerekçe olarak Kurucu Meclis aleyhine yaptığı eleştiriler gösterilir. 10 Nisan 1961’de emekliliğini isteyecek ve politikaya girecektir. Kürsülerden “Yaşasın millet!” diye haykırarak inen Ali Fuat Başgil, 1961 yılında Adalet Partisi Samsun listesinden bağımsız aday olarak Cumhuriyet Senatosu üyesi seçilir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasından sonra Cumhurbaşkanlığı’na adaylığını koyar. Fakat 27 Mayısçıların baskılarından dolayı adaylıktan çekilir. (Darbeciler sadece Ali Fuat Başgil’i tehdit etmemişler, onunla birlikte bütün memleketi ateşe atabileceklerini de ifade etmişlerdir.) Daha sonra da senatörlükten de istifa eder ve 1962 yılında İsviçre’ye gider.
Bediüzzaman’ın dostuydu
Bediüzzaman Said Nursî’nin talebelerinden merhum Bayram Yüksel, bir hatırasında Başgil’in şöyle dediğini aktarmıştı: “Bir zaman Profesör Ali Fuat Başgil, ‘Üstadın ilmine hayranım. Bizim tahsil ettiğimiz ilimle, Üstadın ilmi mukayese edilemez. Üstada Cenab-ı Hak öyle bir ilim nasib etmiş ki; umman gibi, aştıkça kabarıyor. Bir deniz ki içine girdikçe giriliyor. Bundaki ilmin ucu bucağı yoktur. Diğer eserleri, ilimleri müstesna, yalnız Türkiye’de Osmanlı lisanını muhafaza ettiği kâfidir. Çünkü onun eserleri aynı zamanda Osmanlı lisanını muhafaza ediyor‘ demişti.”
Milletin yüreğine defnedildi
Her türlü otoriter baskıcı sistemi reddeden ve ayaklı bir hukuk okulu olan Ali Fuat Başgil 17 Nisan 1967 yılında vefat eder. Cenazesi büyük ve vicdanlı bir kalabalık tarafından Karacaahmet Mezarlığı’na defnedilir.
İstanbul - Yeni Asya