Hürriyet yazarı Akif Beki, Gülen Cemaati’ne yakınlığıyla bilinen Koza İpek Holding’e el konmasına ‘usulen’ itiraz etti.
Beki, bugünkü ‘Koza İpek Holding’e el konması olayında hangi yaklaşıma tabi olmalıyız?’ başlıklı yazısında, el koyma sürecindeki ilk ‘pürüz’ü şöyle ifade etti: “Mahkeme sonuçlanıncaya kadar geçici tedbir olarak yönetimlerine kayyum atanıyor. Yine de suçun sabit görüldüğüne dair nihai hüküm beklenemez miydi? İstimin arkadan gelmesi şart mıydı? Bu tedbirin gecikmesi halinde hukuken telafisi imkânsız ne tür zarar ve sakıncalar oluşacaktı?…Bu tür soru işaretleri var ortada ve henüz doğru cevapları bilmiyoruz” diye yazdı.
‘Komplikasyonlar hiç mi önemsenmedi?’
Beki’ye göre ikinci ‘pürüz’se atanan kayyumların kimlikleriyle ilgili: “Neden başka kayyum bulunamadı da Show TV’den Digiturk ve Koza İpek medyasına, hangisine el konsa hep aynı isim kayyum atandı? Memlekette bağımsız emanetçi sıkıntısı, güvenilir nezaretçi darlığı, yediemin kıtlığı mı baş gösterdi? Geçici bir süre için bu şirketlere göz kulak olacak, düzgün işletilmelerine aracılık edecek başka kimse mi kalmadı? Bu kritiklere mahal bırakmayacak bir dikkat, bir özen, bir hassasiyet gösterilemez miydi?…Paralel Yapı’yla mücadelenin, medyaya operasyon çekmek için bir kaldıraç, bir kamuflaj gibi kullanıldığı izlenimi vermekten kaçınılabilirdi. Yol açacağı komplikasyonlar hiç mi önemsenmedi?…”
‘Muhalif medya susturuluyor’ patırtıları
Beki usulen itirazını şöyle tamamladı:
“Bir medya grubu, diğerinin kontrolünü ele geçiriyormuş gibi algılatılmayabilirdi. Kimin ne diyeceği umursanmadı bile. Medya grupları arasındaki sert rekabet ve çekişmeye devlet eliyle müdahil olunduğu intibaı vermekten çekinilebilirdi. ‘Kim ne derse desin’ havasında yapıldı, en ufak bir ‘ince ayar’ hissi dahi verilmeden…
Bu el koymalar hadi hukuki zarurettendi. Kayyum atamamazlık yapılamazdı, ötelenemeyecek bir safhadaydı vesair diyelim. Hadi‘muhalif medya susturuluyor’ patırtıları da bu sebeple göze alınmak zorundaydı… Hiç değilse konunun nezaketine uygun davranma çabası sergilenemez miydi? Gereksiz spekülasyonlara, yanlış anlaşılmalara, asıl niyet konusundaki suizanlara sebebiyet vermemek için en basit incelikler de mi gözetilemezdi? Bari laf, söz olmasın diye de mi atamanın hangi medyadan yapıldığına aldırılamazdı? Hepsinin başına aynı ‘bakıcı’nın getirilmesi şart mıydı yahu?”