Uzman hukukçulara göre Türkiye’de gizli tanık, hakikati ortaya çıkarmak için değil, cezalandırmaya yönelik delil oluşturmak için kullanılıyor.
Türkiye’de hemen her siyasî dâvâda gizli şahitler öne çıkıyor. Ceza dâvâlarında uzman hukukçulara göre bu kurum, hakikati ortaya çıkarmak için değil, cezalandırmaya yönelik suça delil oluşturmak için kullanılıyor. Gizli şahit ve itirafçılar, son yıllarda Ergenekon, Danıştay, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), KCK, basın dâvâları, FETÖ dâvâları ve DHKP-C soruşturmaları gibi kamuoyunun gündemini meşgul eden her görüşten siyasî dâvâ ve soruşturmalarda başvurulan bir kurum olarak öne çıkıyor. Uygulama, 2008’de 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu’na yapılan eklemelerle yürürlüğe girdi. Fiilî olarak ilk kez 2007’de başlayan Ergenekon dâvâlarında kullanılmaya başlandı. Daha henüz yasa çıkmamışken Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’ün Danıştay saldırısı sanığı Osman Yıldırım’ı gizli şahit olarak dinlediği ortaya çıktı. 2008’den önce herhangi bir suç örgütünden dolayı yargılananlar itirafçı olursa ceza indirimi alabiliyordu.
Başka delillerle desteklenmeli
İtirafçı ve gizli şahit kavramı tamamen birbirinden farklı. İtirafçının kimliği gizlenmezken, gizli şahidin kimlik bilgileri saklı tutuluyor. Gizli şahit olması durumunda yaşadığı yer, kendisinin ve ailesinin nüfus kayıt bilgileri ve dış görünümü değiştiriliyor. Ancak hukukçulara göre gizli şahit ifadelerinin mahkûmiyete esas oluşturabilmesi için başka delillerle desteklenmesi gerekiyor. Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) dâvâsında da yine gizli şahit beyanıyla çok sayıda avukat tutuklandı. Gizli şahit B.E. bu dosyada da ifade verdi. ÇHD’den 18 avukat toplam 159 yıldan fazla ceza aldı.
“Amaç hakikati çıkarmak değil, cezalandırabilmek”
ÇHD Dâvâsı avukatlarından Derviş Emre Aydın, gizli şahit uygulamasının hakikati ortaya çıkarmak yerine cezalandırma amaçlı kullanıldığı görüşünde. Aydın, DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada, bazı şüphelilere B.E.’nin ifadelerinin gösterilerek destekleyici kurgusal ifadeler oluşturmalarının istendiğinin ifade tutanaklarına yansıdığını söylüyor. Derviş Emre Aydın, savcılıkça suçlama olarak öne sürülen dijital belgelerin, şahit ile doğrudan alakası olmamasına rağmen soruşturma aşamasında şahide yorumlatıldığını belirtiyor. “Duruşmalarda bu belgeleri defalarca istememize rağmen şahide gösterilen belgeler tarafımıza gösterilemedi, benzer, ama 600 yıl önce yaşanan bir yargılamayı engizisyon tarihçisi H. Charles Lea şöyle tanımlıyordu ‘sanık hiç görmediği şahitlerden südur etmiş olan hiç görmediği belgeler ile cezalandırılmıştı’ 600 yıl önce engizisyonun uyguladığı yöntemlerle bugün Türkiye’de avukatlar yargılanıyor” diyor. Aydın, dosyadaki şahit ve gizli şahitlerin başka dosyalardaki yeminli sorguları incelendiğinde, ifadeler arası çelişkiler olduğuna da dikkat çekiyor.