"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

6’lı masanın teklifi Türkiye için bir şans

07 Kasım 2022, Pazartesi
TDV Başkanı Dr. Salih Uzun “6’lı masa tarafından Türkiye’nin gündemine getirilmiş olan ‘güçlendirilmiş parlamenter sistem’ önerisinin, Türkiye için bir şans olduğunu düşünüyoruz” dedi.

Sümeyye Işıkçı - İSTANBUL

Türk Demokrasi Vakfı Başkanı Dr. Salih Uzun, ülkenin içinde bulunduğu seçim atmosferini, 6’lı masayı ve Türkiye Demokrasisinde gelinen noktayı Yeni Asya’da değerlendirdi. Ülkelerin demokrasi deneyimlerinin birbirinden farklı olduğuna dikkat çeken Uzun “Demokrasi bir günde veya bir kişinin, grubun kararıyla ortaya çıkmaz. Ona ruh veren toplumların yaşadığı kendilerine has deneyimlerdir. Hiç kuşku yok ki; Türkiye’nin önemli bir demokrasi geçmişi ve hiç de hafife alınamayacak bir birikimi vardır.” dedi. Uzun, sözlerine şu şekilde devam etti: “Türkiye zaman zaman askeri darbelere maruz kalmış olmasına rağmen, her seferinde ‘yeniden demokrasi, yeniden seçim’ demeyi bildi. Türkiye dışarıdan görüldüğünün aksine; ciddi bir demokrasi deneyimine ve pratiğine sahip olma vasfını bugünlere kadar getirdi.”

Demokrasiyi rayına oturtacak

Uzun, 6’lı masanın ülke demokrasisindeki yeri hakkında şunları kaydetti: “Türkiye’nin demokrasi serüveni hafife alınamaz. Ancak şunu da söylemeliyim ki; Türkiye’nin demokrasi serüveninde maalesef  ‘uzlaşma kültürü’ yeşermemiştir. Uzlaşma kültürü, maalesef Türk siyasetinin ve demokrasisinin uzun yıllardır hasret kaldığı bir eksikliktir. 

6’li masanın önemi ise burada ortaya çıkıyor. 6’lı masa, toplumumuzun ve demokrasimizin ‘uzlaşma kültürü’ eksikliğine karşı ortaya konmuş büyük bir iradedir. Birbirinden farklı siyasi partilerin, ortak bir Türkiye hayali ve ortak bir demokrasi mücadelesi için bir araya gelmiş olmaları memleketimizin geleceği adına hepimizi mutlu etmiştir. 6’lı masa olarak adlandırılan ve 6 partinin sayın liderlerini bir araya getiren asıl motivasyonun seçim kazanmanın yanı sıra, ‘demokrasinin geleceği’ kaygısı olduğunu ve bu kaygıyla bir araya geldiklerini düşünüyorum. Demokrasimizin geleceği kaygısı aslında hepimizin kaygısıdır, hepimizin kaygısı olmak durumundadır. Kaybettiğimiz her şeyi yeniden kazanabilir, yeniden ihya ve inşa edebiliriz.”

Bu hamleyi destekliyoruz

“Demokrasimizi kaybetme lüksüne sahip değiliz” diyen Uzun, şöyle devam etti: “Biz de sahip değiliz, siyasi partiler de sahip değil, sivil toplum da sahip değil, medya da sahip değil, velhasıl hiç kimse bu lükse sahip değil. Tam olarak bu nedenle, 6’lı masa tarafından Türkiye’nin gündemine getirilmiş olan ‘güçlendirilmiş parlamenter sistem’ önerisinin, Türkiye için bir şans ve demokrasimizi rayına oturtacak bir hamle olduğunu düşünüyoruz. Bu düşüncemizi Haziran ayında yaptığımız toplantıyla kamuoyuna ilan ettik. Biz, Türk Demokrasi Vakfı olarak; bu hamleyi destekliyoruz. Şunun için destekliyoruz: Güçler arasındaki ilişkiyi demokratik prensiplere uygun biçimde tariflediği için destekliyoruz. Denge ve denetim ilkesini gözettiği için destekliyoruz. Şeffaf ve hesap sorulabilir bir yönetim vadettiği için destekliyoruz. Parlamentoyu sistemin merkezinde fonksiyonlandırdığı için destekliyoruz. Yani ilkesel olarak destekliyoruz. Bu prensiplere uygun bir sistem önerisini 6’lı masa değil de bugünkü iktidar bloğu önerse, aynı samimiyetle desteğimizi ve katkımızı sunmaktan geri durmayız. Bunu açık yüreklilikle ve samimiyetle ifade ediyorum.”

Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile sivil toplum çöktü

Uzun, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve Sansür Yasası hakkında şunları söyledi: “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte Türkiye üç temel alanda büyük bir çöküntü içine girmiştir. Bu alanlar; sivil toplum, akademya ve medyadır.  Bu üç alanda da zaten yaşanmakta olan erozyonun üstüne, hızlı bir çürüme ve çöküntü süreci başlamıştır. Bunların içinde bedeli en ağır olacak olan medyadaki çöküntüdür. Medya bugün mahkûmdur. Medyanın “mahkûmiyetinin” sonuçları çok ağırdır. Bu durum kamuoyunu etkisizleştirmektedir. Milletin müşterek sesi olması beklenen medya; baskılara direnememekte, aksine asli görevini bir kenara bırakıp iktidar seçkinlerinin sesi olma rolünü benimsemektedir. Yani, medya siyasal iktidarları denetlemesi gerekirken, siyasal iktidar medyayı denetler ve kontrol eder hale gelmiştir. Şimdi üstüne “dezenformasyon yasası” dedikleri bu yeni kanun da eklenmiştir ki, özgürlük alanı iyiden iyiye daraltılmıştır.  Türk Demokrasi Vakfımızın İcra Kurulu Üyesi ve Hukuk Araştırmaları Direktörümüz, Anayasa Hukuku Profesörü Serap Yazıcı hanımefendi bu konuyla ilgili çok açıklayıcı bir yazı yazdı ve bu yasanın özellikle 29. maddesinin, Anayasa’nın çeşitli hükümlerine açık bir aykırılık teşkil ettiğini sağlam hukuki argümanlarla izah etti. Bize göre bu madde, sivil toplumu susturmanın enstrümanı olarak kullanılacak.”

Sandık yara almamalı

Uzun, seçim güvenliğini ve bu konuda oluşan endişeleri değerlendirdi: “Türkiye ve Türk demokrasisi yeni bir sınavın arifesinde bulunuyor. Bu sınav; Cumhuriyetimizin 100. Yılında,  2023 yılında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleridir. Milletimiz uzun yıllara dayanan demokrasi ve seçim geleneğiyle; 2023 seçimlerini de bir ‘demokrasi şölenine’ çevirmeyi bilecektir. Aksini düşünmek bile istemiyorum. İçinde şaibe olan bir seçim, şaibelerle tarihte yerini alan bir seçim, ülkemizi çok uzun yıllar boyunca bir daha toparlanması mümkün olmayan bir kaosa ve güven bunalımına sokabilir. Her ne olursa olsun demokrasi ve seçim güvenliği yani ‘sandık’ yara almamalıdır. Bu konuda her zaman ısrarla vurguladığım bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Seçim güvenliği oy verme günü sandığa sahip çıkmaktan ibaret sanılıyor. Bu yaklaşım çok yanlıştır. Yanlış olduğu kadar da tehlikelidir.”

Parmak boyasına geri dönülsün 

Oy verme günü yapılacaklar olduğunu ve bunların önemli olduğunu belirten Uzun, şöyle devam etti: “Ancak oy verme gününden çok önce, yani şimdiden partiler mutlaka iyi işleyen bir ‘seçim güvenliği koordinasyon mekanizması’ kurmalıdırlar. Bu koordinasyon mekanizması, genel merkezler düzeyinde olduğu gibi mümkün olan en alt yerel birimde hatta mümkünse mahalle değilse en azından ilçe düzeyinde kurgulanmalıdır. Memnuniyetle müşahede ediyorum ki; 6’lı masa partileri bu konuda bir çalışma ekibi kurdular ve bu konuya gereken hassasiyeti gösteriyorlar.Meselenin bir başka en can alıcı noktası ise parmak boyasıdır. Eski uygulamaya mutlaka dönülmeli ve parmak boyası geri gelmelidir. Partiler ısrarla bu uygulamanın geri gelmesi için baskı uygulamalıdırlar. Bildiğim kadarıyla Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal ile DP Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt bu yönde bir kanun teklifi verdiler. Diğer muhalefet partileri de bu teklifi desteklemelidirler. Bizler, sizler de etkili bir kamuoyu baskısı oluşturmak için çaba sarf etmeliyiz.”

Okunma Sayısı: 2205
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı