Türkiye, 16 Nisan referandumu ile kabul edilen Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin ilk seçimlerini gerçekleştirdi. Seçimlerin ülkemiz ve İslâm âlemi için hayırlara vesile olmasını diliyoruz.

Hiçbir zaman “Hak yalnız benim mesleğimdir” iddiasında bulunmayan Yeni Asya, riyaset-i şahsiyeye yol açacak, çoğulculuğu ortadan kaldıracak anlayışların her zaman karşısında durmuş, referandum sürecinde bu noktada tavsiyelerini sunmuş, bu yaklaşımını 24 Haziran seçimlerinde de sürdürmüştür. Bu seçimle birlikte yeni sistem için ortaya konulan lehte ve aleyhteki bütün argümanlar ışığında Türkiye demokrasisi için yeni bir test süreci başlamıştır. Temennimiz, demokrasimizin bu süreçten güçlenerek çıkması yönündedir.

Yeni Asya olarak seçim sürecindeki yolumuzu her zamanki gibi meşveretle belirledik. Hürriyetin kaynağı olarak telâkki ettiğimiz meşveret zeminlerinde aldığımız kararla Bediüzzaman Said Nursî’nin “adalet, meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvet” olarak tarif ettiği demokratik bir cumhuriyetin bu topraklarda hayata geçmesi amacıyla nokta-i istinad olduğu Demokratlara desteğimizi sürdürerek Demok- rat Parti’nin içinde yer aldığı Millet İttifakı’nı destekledik.

Esasen sosyolojik olarak büyük tehlikelerin habercisi olan kutuplaştırma, ötekileştirme, kendi gibi düşünmeyeni yok sayma gibi siyasî tavır ve ifadelerle gerginleşen bir toplumda farklı dünya görüşlerine ait, farklı siyasî geleneğe sahip partilerin ‘demokrasi’ ortak paydasında bir araya gelebilmeleri bu seçimlerin bir kazanımı olarak kaydedilmelidir. 

Bu açıdan, bizim gibi farklı inanç, kültür ve etnik yapıları içinde barındıran toplumların huzur ve barış içinde bir arada yaşama formülünü hangi prensipler üzerine kurabileceğini göstermesi açısından Türk siyaseti önemli bir tecrübeyi yaşamış oldu. İnsanî değerlere yaslanmayan, çoğulcu yaklaşımları reddeden ve kucaklayıcı olamayan yaklaşımların kabul görmediği ve göremeyeceği bu süreçte anlaşılmıştır.

Türk siyaseti ve toplumu bugünden itibaren tarih boyunca barış, kardeşlik ve hoşgörü medeniyetinin mümessili olan bu topraklarda aynı değerleri yeşertecek ve yaşatacak zemini inşa etmek, uhuvvet ve muhabbet dilini kurmak mükellefiyetiyle karşı karşıyadır. Bu noktada Yeni Asya olarak destek verdiğimiz ittifakın ülkemizin hasret duyduğu bir arada yaşama kültürüne ve imkânlarına kapı araladığını, milletçe kucaklaşmanın ve dayanışmanın önünü açtığını düşünmekteyiz. 

Bediüzzaman Said Nursî’nin “bir, bir, bir…”lerle ifade ettiği milletimize ait birlik potansiyelinin harekete geçmeye hazır olduğunu anlamak ve farklılıkların demokrasi, hukuk, adalet ve hürriyet gibi ortak paydalarda buluşabileceği imkânını görmek bu coğrafyasının geleceği açısından son derece önemlidir.

Bu manada yüksek bir katılımla gerçekleşen 24 Haziran seçimlerinin milletimizin bizi bir arada kardeşçe tutacak bir değer olarak demokrasiye inancının bir tescili olarak kaydedilmesi ve demokratik değerlerin tahkimi için değerlendirilmesi son derece önemlidir.

Buradan hareketle, Türkiye tarihî tecrübesini ve misyonunu hatırlayarak hak, hukuk ve adalet noktasında özüne dönmeli, farklılıklarını zenginlik olarak görerek kucaklayıcı bir sevgi dilini toplumun bütün katmanlarında hakim kılmalı, demokrasiyi güçlendirecek bütün adımları atmalıdır.

Sağlıklı bir sosyal yapılanma ve ekonomik büyüme için OHAL derhal kaldırılmalı, insan hakları, hak ve hürriyetlerin geliştirilmesi ve bir çok alanda var olan mağduriyetlerin giderilmesi noktasında hızlıca çalışılmalıdır.

Küreselleşerek küçük bir köy haline gelen dünyamızda demokrasinin öncülüğünü yapan Batı ile ilişkilerin iyileştirilmesi elzemdir. Bediüzzaman Said Nursî’nin ifade ettiği “İsevilik din-i hakikisinden ve İslâmiyetten aldığı feyz ile hayat-ı içtimâiye-i beşeriyeye nâfi san’atları ve adâlet ve hakkaniyete hizmet eden fünûnları takip eden Avrupa” ile ilişkileri geliştirmek ülkemizin her alandaki refah ve huzuru için zaruridir. 

Buradan hareketle İslâm ülkeleri ile zedelenen bağların da onarılması, var olan problemlerin bir an önce çözülmesi tarihî rolü itibariyle İslâm dünyasının ülkemiz üzerine yüklediği önemli bir vazifedir. Şefkat, merhamet, yardımlaşma, ittihad ve ittifak gibi değerler çerçevesinde İslâm ülkeleriyle yeni ilişkilerin kurulması ve aynı değerler çerçevesinde iç bünyedeki yaraların da sarılması gereklidir.

Dinsizliği siyasete âlet eden ya da dini siyasete âlet eden siyasî anlayışların doğurduğu radikalizmin ve fanatizmin bu ülkeye sunacağı hiçbir katkı yoktur. 

Toplumu bölen, bir arada yaşama imkânlarını ortadan kaldıran, otoriteye ve mutlak itaate dayanan bu anlayışların seçim malzemesi olarak kullanılmasına her zaman karşı çıkan Yeni Asya Yeni Türkiye’nin toplumsal mutabakat zeminlerinde, meşveret-i meşrûa, hukukun üstünlüğü, adalet, hürriyet gibi değerler çerçevesinde kurulabileceğine inanmakta ve meşveret-i meşrûayı içinde barındıran, herkesi bir padişah konumuna getiren hakikî bir cumhuriyeti savunmaktadır.

Yeni Asya bakımından toplum bir bütündür ve onu bir arada tutacak birlik sebepleri fazlasıyla mevcuttur. Hiçbir gurup, hiçbir anlayış siyasî görüşünden dolayı ötekileştirilmemeli, herkes harekât-ı meşrûasında şahane serbest olmalıdır.

Buradan hareketle Yeni Asya hiçbir görüşü ve fikri ötekileştirmemekte, bu anlayışı da muhatap olduğu her kesime tavsiye etmekte, “Ekmeksiz yaşarım hürriyetsiz yaşayamam” sözünde kendini bulan hürriyetçi yaklaşımını her zeminde dile getirmektedir. Yeni Asya olarak muhatap olduğumuz olumsuzlukların kucaklayıcı ve hürriyetçi bir yaklaşımla giderilebileceğine inanıyor, ülkemizi yönetecek yeni kadrolara aziz milletimizin hissiyatına kulak vermeleri temennisiyle başarılar diliyoruz.

YENİ ASYA