TÜSİAD YÖNETİM KURULU Başkanı Simone Kaslowski, ekonomiden önce temel hak ve hürriyetler ve bunların etrafında şekillenen değerlerin geliştirilmesi gerektiğini söyledi.
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, “Salgın Döneminde Dünya Ekonomisi ve Türkiye’nin Makroekonomik Dengeleri” konulu toplantıda konuştu. Korona virüsü salgınının ekonomiye etkilerine değinen TÜSİAD Başkanı Kaslowski, “İşgücü piyasamız bu krizden fazlasıyla etkilendi, talebe ilişkin göstergelerde son aylarda gördüğümüz toparlanma henüz işgücü piyasamıza tam olarak yansımadı. İşgücü ve istihdam kayıpları hala tarihi yüksek seviyelerde kalmaya devam ediyor” dedi.
Ucuz fiyata değil güvenilirliğe bakılıyor
Dünyanın zor bir dönemden geçtiğini ve sadece ekonomide değil, pek çok alanda alışılan düzenin değiştiğinin farkında olduklarını ifade eden Kaslowski, şunları kaydetti: “Ancak bu değişim neredeyse her kesim tarafından farklı okunuyor ve farklı algılanıyor. Kimileri ‘serbest piyasa artık bitti, küreselleşme sona erdi’ derken, kimileri üçüncü bir dünya savaşından, kimileri ise tamamen robotların ele geçirdiği ütopik bir dünyadan bahsedebiliyor. Küresel belirsizliklerin gerek ekonomide gerekse dış politikada yüksek olduğu bir gerçek. Ama şu da bir gerçek ki yeniden şekillenen dünyada temel hak ve özgürlükler ve bunların etrafında şekillenen değerler ön plana çıkıyor. Tedarik zincirleri yeniden şekillenirken artık sadece en ucuz fiyata değil, en güvenilir ülkeye bakılıyor.”
Güvenilir ülke nasıl olunur?
“Güvenilirlik bugün maliyetin önüne geçmiş durumda” diyen Kaslowski, şöyle devam etti: “Güvenilir ülke nasıl olunur? En başta hukukun üstünlüğü ile. Yargının bağımsız ve tarafsız olduğu güvenilir bir hukuk sistemine sahip olmakla. Uluslar arası hukuka uymakla. Adil rekabetin sağlandığı, düzenleme ve denetimin siyasetten bağımsız yapıldığı ve kuralların istisnasız tüm oyunculara uygulandığı bir piyasa ekonomisi olmakla. Finansal istikrara sahip olmakla. İyi bir sanayi alt yapısına sahip olmakla. Nitelikli mesleki eğitim almış yetkin işgücüne sahip olmakla. Fikri mülkiyet haklarının güvence altında olduğu bir ülke olmakla. Temel hak ve özgürlüklerin güvence altında olduğu bir ülke olmakla. Sürdürülebilir ve çevreye duyarlı büyümeyi benimsemekle.”
Akıntıya karşı kürek çekmeyelim
Dünyadaki değişimi doğru okumamız gerektiğinin altını çizen Kaslowski, “Eğer ticaret savaşlarına, engellemelere, çatışmalara odaklanıp bunların temelde hangi nedenlere dayandığını anlamazsak, dünyadaki değişimi de anlayamayız. Yanlış okumalar bizi sadece yalnızlaştıracaktır. Oysa tersine dünyada saflar sıkılaşıyor. En büyük ticarî ortağımız AB, Yeşil Mutabakat ile ekonomisinde yepyeni bir sayfa açıyor. İklim değişikliği, temiz ve yenilenebilir enerji, döngüsel ekonomi gibi yeni değerler önümüzdeki dönemde uluslar arası ticarete yön verecek önemli birer kriter olacak(…) Türkiye’nin acil olarak bölgesinde ilişkilerini güçlendirmesi, AB ile Gümrük Birliği anlaşmasını dijital ekonomi ve Yeşil Mutabakatı dahil edecek şekilde güncellemesi gerekiyor. Akıntıya karşı kürek çekmemize gerek yok. Piyasayla kavga etmek değil onu iyi yönetebilmek başarı getirir” dedi.
Ekonominin hazin tablosudur bu
Gazete Duvar’ın haberine göre, toplantıda konuşan Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Merkez Bankası eski Başekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara ise TL’nin seyrine ilişkin bir grafik paylaşarak, “En çok rezerv harcayıp parası en çok değer kaybeden ülke Türkiye. Ekonominin hazin tablosudur bu” dedi. Kara’nın paylaştığı bir başka grafik de TL’deki tepe taklak gidişatı gösterdi. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Direktörü Prof. Seyfettin Gürsel konuşmasında işsizliği ele aldı. Henüz korona virüsü salgını başlamadan, şubatta tarım dışı istihdam kaybının 2 milyonu bulduğunu vurgulayan Gürsel, buna karşılık aynı ayda açıklanan işsizlik artışının 130 bin olduğuna işaret ederek, “İş bulmaktan umudunu kesmiş, iş aramıyor, buharlaşan bir işsizlik var” dedi.