Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda ABD’nin veto ettiği Kudüs’e ilişkin karar oylandı. BM, ABD’nin Kudüs kararına karşı tasarıyı 128’e karşı 9 oyla kabul etti.
ABD Başkanı Donald Trump'a Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımaktan vazgeçme çağrısı yapan karar tasarısı tüm Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerin temsil edildiği Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda, oylandı.
Trump’ın Kudüs kararını eleştiren karar tasarısı BM Genel Kurulu’nda ABD’nin tehditlerine rağmen 9’a karşı 128 oyla kabul edildi.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, Türkiye’nin girişimleriyle hazırlanan ve Trump’ın Kudüs kararını eleştiren Kudüs'ün statüsüne ilişkin “İsrail’in İşgal Altındaki Doğu Kudüs ve Filistin Topraklarındaki Faaliyetleri” başlıklı karar tasarısını oylamak üzere özel oturumla toplandı.
ABD Daimi Temsilcisi Nikki Haley’in ülkelerin BM Daimi Temsilcilerine bir mektup yollayıp daha sonra da sosyal medya hesabından ABD’nin yardımları ile tehdit etmesine rağmen 128 ülke tasarıya destek verdi.
ABD ve İsrail’in yanı sıra, sadece Guatemala, Honduras, Marshall Adaları, Mikronezya, Nauru, Togo ve Palau tasarıya karşı oy kullandı.
Bunun yanı sıra Avustralya, Antigua-Barbuda, Arjantin, Benin, Butan, Bosna Hersek, Kanada, Hırvatistan, Çekya, Dominikler, Ekvator Ginesi, Fiji, Letonya, Lesoto, Meksika, Panama, Paraguay, Filipinler, Polonya, Romanya, Tuanda, Soloman adaları, Güney Sudan, Trinida Tobago, Tuvalu, Uganda ve Vanuatu ise oylamada çekimser kaldı.
BM Güvenlik Konseyi’nden 1967’den 2016’ya kadar geçmiş 10 karar’a atıf yapan tasarıda, ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak ilan etmesi ve ABD’nin Tel Aviv Büyükelçiliğini Kudüs’e taşınmasına ilişkin kararına atıfta bulunarak “Kudüs’ün statüsüne ilişkin son kararlara yönelik derin teessüfte” bulunuldu.
Tasarıda BMGK kararlarına da atıf yapılarak, Kudüs’ün “ruhani, dini ve kültürel boyutlarının” korunması gerektiği ifade edilirken, Kudüs’ün statüsünün BM kararları çerçevesinde müzakerelerle çözülecek en son konu olduğu vurgulandı.
Tasarı metninde “Kutsal Kudüs şehrinin statüsünde, karakter ve demografisini değiştirmeye gönelik herhangi bir adımın geçersiz, hükümsüz olduğu ve ilgili Güvenlik Konseyi kararları uyarınca feshedilmesi gerektiği beyan olunur ve bu bağlamda tüm üye devletlerden Güvenlik Konseyi 478 (1980) sayılı kararı gereğince Kutsal Kudüs şehrinde diplomatik misyon açmaktan kaçınması çağrısında bulunuluyor” ifadesine yer verildi.
Tasarı aynı zamanda tüm üye devletlere BMGK’nin Kudüs kararlarına uyması ve bu kararlara aykırı atılan adım ve kararları tanımamaları talebinde bulunuyor.
Tasarı aynı zamanda Filistin’de iki devletli çözümü tehlikeye atan olumsuz trendleri tersine çevrilmesi ve BM kararları kapsamında ve Madrid karaları kapsamında Ortadoğu’da kapsamlı ve kalıcı bir barış sağlanması için uluslararası ve bölgesel çabalara hız verilmesi çağrısında bulunuyor.
Ülkelerin kullandıkları oylar
Kudüs'teki yarım asırlık işgal
Doğu Kudüs'ü 5 Haziran 1967'de işgal eden İsrail, 1980'de tek taraflı olarak kentin doğusunu ve batısını "birleşik başkenti" ilan etti. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BGMK), 1980'de kabul ettiği 478 sayılı kararla, İsrail'in ilhak ve başkent ilanını geçersiz saydı. BMGK kararı çerçevesinde, ABD dahil uluslararası toplum Doğu Kudüs'ün işgal altında olduğunu kabul ediyor. İsrail yönetimini tanıyan tüm ülkelerin büyükelçilikleri Tel Aviv'de bulunuyor. Hiçbir ülke, Kudüs'ü ya da doğu ve batı bölümlerini başkent olarak kabul etmiyor.
İsrail ile Filistin arasındaki barış görüşmeleri, İsrail'in "1967 sınırlarını, zorunlu göçe maruz bırakılan Filistinlilerin geri dönüş hakkını ve yeni Yahudi yerleşim birimlerinin inşasına son vermeyi kabul etmemesi" nedeniyle Nisan 2014'te durmuştu.
Trump'ın açıklaması tüm dengeleri değiştirdi
ABD Başkanı Donald Trump, 6 Aralık'ta yaptığı açıklamada "Kudüs'ü tek taraflı olarak İsrail'in başkenti olarak kabul ettiğini" ilan etmiş ve Tel Aviv'deki Amerikan büyükelçiliğinin Kudüs'e taşıması noktasında Dışişleri Bakanlığına talimat verdiğini açıklamıştı.
Uluslararası toplumun tepkisini çeken Trump yönetimi, bölgenin kaosa sürükleneceği ve İsrail-Arap ihtilafının daha da çözümsüz hale geleceği uyarılarını göz ardı etmişti.
ABD, BMGK'de yalnız kaldı
18 Aralık'ta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde (BM) ABD'nin Kudüs kararını geçersiz kılma yaklaşımıyla Mısır'ın gündeme getirdiği tasarı, ABD'nin vetosuna karşın kalan 14 üyenin de desteğini almış ve ABD Kudüs konusunda BM'de yalnız kalmıştı.
Trump'tan yardımları kesme "tehdidi"
Bu gelişmelerin ardından Trump, BM Genel Kurulunda bugün görüşülen Kudüs tasarısına destek verecek ülkelere "maddi yardımları kesmekle" gözdağı vermişti. Trump, "Yüzlerce milyon hatta milyarlarca dolar alıp sonra bize karşı oy kullanıyorlar. Peki, bu oyları takip edeceğiz. Bırakalım aleyhimize oy kullansınlar, biz de epey (parayı) muhafaza etmiş oluruz. Umrumuzda değil." açıklamasını yapmıştı.
ABD'nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley de Trump'tan bir gün önce BM'de görev yapan diplomatlara e-posta göndererek "karara karşı oy kullanmamaları" konusunda diplomatları "üstü kapalı tehdit" etmiş, "Aleyhte oy kullananların isimlerini alacağız." demişti.
Haley'den "çirkin" benzetme
Ayrıca Haley'nin bu yılın mart ayında Washington'da yapılan Amerikan-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi (AIPAC) yıllık toplantısında sarf ettiği, "BM'de Filistin konusundaki girişimleri topuklu ayakkabılarıyla tekmeleyip geri gönderdiği" şeklindeki sözleri de o dönem büyük tepki toplamıştı.
***
Çavuşoğlu konuşma yapmıştı...
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da Türkiye’yi temsilen BM Genel Kurul toplantısına katılıyor.
BM'nin İnsan Hakları'ndan sorumlu yöneticisi Zeid Ra'ad el Hüseyin, ABD Başkanı'nı eleştirilerini yumuşatması konusunda baskı altında olduğunu söyledi ve istifa etti.
ABD Başkanı Donald Trump kritik oylama öncesinde “Oylamayı yakından takip edeceğiz. Bize karşı oy verenlere para yardımını keseceğiz” açıklaması yapmıştı.
***
"Oylama Filistin davasının hala davamız olduğunu göstermek için önemlidir"
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, BM Genel Kurulu'ndaki konuşmasında “Oylama Filistin davasının hala davamız olduğunu göstermek için önemlidir. Bu bağlamda, bugün adalet ve barış için sesimizi yükselteceğiz.” dedi.
Çavuşoğlu, konuşmasını, "BM üyesi bir ülke diğer diğer üyeleri tehdit etti. Bazıları ise gelişme yardımlarının kesilmesiyle tehdit edildi. Bu kabul edilemez." diyerek sürdürdü.
Trump'ın Kudüs kararının tüm evrensel değerlere korkunç bir saldırı olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, "Ülkelerin oylarının satın alınabileceğini düşünmek ahlaki değildir. Biz korkmadık! Güçlü olabilirsin, ama bu seni haklı yapmaz." açıklamasında bulundu.
Çavuşoğlu, “Türkiye asla Kudüs’ü yalnız bırakmayacaktır. Filistin halkı asla yalnız kalmayacaktır. Dünya beşten büyüktür.” dedi.
***
"Kudüs barışın da savaşın da anahtarıdır"
Filistin Dışişleri Bakanı Maliki, BM Genel Kurulu'na hitap ettiği konuşmasında, Trump’ın kararının Kudüs’ün statüsünü etkilemeyeceğini, sadece ABD’nin arabuluculuk statüsünü etkileyeceğini söyledi.
Maliki, "Kudüs'ün hariç bırakıldığı bir barış planını kim hayal edebilir. Kudüs barışın da savaşın da anahtarıdır." ifadesini kullandı.
"Bu oylama bir fark oluşturacaktır"
ABD BM Daimi Temsilcisi Haley ise yaptığı konuşmada "ABD Kudüs'e büyükelçiliğini taşıyacaktır bunu bizden ABD halkı istiyor ve doğru olan da budur. Hiçbir oylama bunu değiştirmeyecektir. Ama bu oylama Amerikalıların BM’ye nasıl baktığı ve bizim bize BM’de saygısızlık yapan ülkelere nasıl baktığımız konusunda bir fark oluşturacaktır." dedi.
***
ABD ve İsrail'i baskı altına almak için önemli
Tasarıyı daha önce BM Güvenlik Konseyinde sadece ABD'nin veto etmiş olması, 193 üyeli Genel Kurulda hatırı sayılır bir çoğunluğun tasarı lehine oy kullanabileceği şeklinde yorumlanıyor.
Daha önce Güvenlik Konseyinde bazı üyelerin ABD'nin yanında duracağı tahminine rağmen kalan tüm üyelerin tasarı lehine oy kullanması bu ihtimali kuvvetlendiriyor.
BM Genel Kurulundan çıkacak kararın bağlayıcılığı bulunmuyor ancak ABD ve İsrail'e karşı önemli bir diplomatik hamle sayılıyor. Tasarının Genel Kuruldan ezici çoğunlukla geçmesi, uluslararası platformlarda ve dünya kamuoyunda ABD ve İsrail'i baskı altına almak için önemli bir girişim olarak değerlendiriliyor.
AA