Haberlerde yer almıyorlar, uluslararası koalisyonun gündeminde değiller. Geçtiğimiz yıl IŞİD’ın Musul’a girmesinden sonra göç eden, çoğunluğu Telaferli 300 bin Iraklı Türkmen gözlerden uzak bir hayat mücadelesi veriyor.
İstanbul Esenyurt’ta soğuk, rutubetten tavanı küflenmiş bir odada, yerdeki süngerlerin üzerinde oturuyoruz. Çocukların hırıltılı öksürükleri boş odanın duvarlarında yankılanıyor. Yedi çocuk babası Salih Hamit Hasso (40) giyim dükkânını ve evini geride bırakarak kaçtı. İçinde bulundukları olumsuz koşullara rağmen, ailesini nihayet güvenli bir yere getirdiği için mutlu. Tek isteği Suriyeli sığınmacılarla eşit muamele:
“Havalar soğuk, çocuklar hasta. Devlet hastanesine gittik. ‘Suriyeli kimliğiniz var mı?’ dediler. Biz Iraklı olduğumuzu söyleyince ‘80 lira muayene ücreti ödemeniz gerekir’ dediler. Hastanedekilere ‘biz de Suriyeliler gibi savaştan kaçtık’ dedimse de dinletemedim.”
IŞİD'in Musul'a girdiği Haziran 2014'te Telaferi'in Iyaziye beldesindeydiler. Başta evlerini terk etmek istemediler. Ancak koalisyon güçleri bölgeyi bombalamaya başlayınca durum gittikçe daha da tehlikeli hale geldi. En son hava saldırısında yatsı namazı sonrası camiden çıkan cemaat ve ağabeyinin evi vuruldu. Bu saldırılarda Hasso'nun yengesi ve yeğeni öldü. 'Çocuklarımın güvenliği için evimizi terk etmek zorunda kaldık' diyen Hasso’nun en küçük kızı Neba 8 aylık. Telaferden kaçtıklarında henüz 15 günlüktü. Üzerlerinde yazlık elbiselerle yola çıktıklarında IŞİD krizinin bu kadar uzun süreceğini tahmin etmemişlerdi:
“Bir süre Duhok’ta kurulan çadır kentlerde kaldık. O zaman Türkiye yardımı da yoktu. Kamptaki koşullar çok kötüydü. Durumun daha ne kadar süreceği de belli değil. Pasaportumuz olduğu için resmi olarak Türkiye’ye girdik. Kaçtığımız arabayı satarak elde ettiğim para ile şu gördüğünüz evi tuttum. Paramız bitene kadar Allah kerim.”
35 kişi aynı evde yaşıyor
Esenyurt’un bir diğer mahallesinde ise 5 çocuklu Muhammet ailesi oturuyor. Peşmerge ve Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) güçleri arasındaki son çatışmaların ardından üç kardeşi, aileleri ile birlikte Suriye’ye kaçtı. IŞİD denetimindeki Rakka üzerinden gizlice Gaziantep’e geçtiler. Onların gelişiyle birlikte 100 metrekarelik evde 35 kişi yaşıyor. Faris Muhammet (38) durumlarını komşulara anlatmakta zorluk çekiyor:
“Çocuklarımız bahçeli evlerde bütün gün koşturmaya alışık. Bu apartman dairesine sıkışınca, bir de kalabalıklar... Haliyle gürültü yapıyorlar. Komşular da bundan şikâyetçi. Dilimizin döndüğünce onlara izah etmeye çalışıyorum. Ağabeyimlere ev bulunca taşınacaklar. Ama kaçak olduğumuz için ev bulmamız da zor.”
Evdeki 27 çocuğun en büyüğü 10 yaşındaki Diyana. Akıcı Türkçesi ile dikkat çeken Diyana en çok okulu özlemiş:
“İstanbul Türkçesi'ni televizyondan öğrendim. Babam buraya gelince beni okula yazdıracaktı ama almadılar. Hüviyetimiz yokmuş. Bizi de Suriyeliler gibi okula alırlarsa inşallah seneye ilkokul 4. sınıftan yeniden başlarım. Okuyup doktor olmak istiyorum.”
'Çocuklarımız için kaçtık'
IŞİD denetimindeki Telafer’in Iyaziyye beldesinden gelen 23 yıllık ilkokul öğretmeni İsam Abdurrahman (51) öğrencilerini yüzüstü bırakmamak için sonuna kadar dayandı. Ancak yaşadıkları belde cepheye dönüşünce herkes gibi ailesiyle çöllere düştü:
“Kürt bölgesine ve Kerkük’e yol kapalıydı, çatışmalar var. Mecburen Suriye’ye çıktık. Dört günlük zorlu bir yolculuktu. Kaçakçılara ve şoförlere 12 kişilik ailem için 4 bin doları aşkın para verdim. Türkiye’ye Gaziantep üzerinden girdik. 45 gündür İstanbul’dayız.”
İsam Abdurrahman altı kızı, dört oğlu ve eşi ile birlikte tehlikeli bir yolculuğun ardından Türkiye'ye ulaştı. Önce Suriye'ye geçtiler. Yolculuklarının büyük bir bölümü IŞİD denetimindeki topraklardaydı. Son olarak Rakka kırsalından Türkiye sınırına, oradan da Gaziantep'e geçtiler. Abdurrahman'ın büyük kızı üniversite mezunu ve babası gibi öğretmen. İki kızı ve iki oğlu da üniversite eğitimlerini yarıda bırakıp geldiler. Diğer beş çocuğun hepsi öğrenciydi. Abdurrahman bütün bu zorluklara çocukları için katlandığını söylüyor:
"Burada bir hayalet gibi yaşıyoruz. Ne evimiz ne de faturalar bizim adımıza. Resmi bir ikametimiz, kimliğimiz yok. Çocuklar ev masraflarını karşılamak için aylık 300-400 Türk Lirası'na saatlerce çalışıyor. Benim ve eşimin tek hedefi çocuklarımızı okutmaktı. Harcadığımız onca emeğin boşa gitmesini istemiyouz. Türk devleti çocuklarıma eğitimlerini tamamlamaları için imkân sağlasın yeter."
'Dünya Ezidileri biliyor, Türkmenleri bilmiyor'
Türkiye'de başkent Ankara, İstanbul, Konya ve Adana gibi şehirler başta olmak üzere toplam 900 kadar Telaferli aile olduğunu söyleyen Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi'nden (BİLGESAM) Ali Semin, bu sayının Musullu Türkmenlerin yaşadığı felaketin yalnızca küçük bir kısmı olduğunu söylüyor:
"Toplam 300 bin kadar Türkmen evlerinden oldu. Bunların bazıları Kerbela’ya, bazıları da Kerkük’e gittiler. Önemli bir bölümü de Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı (AFAD) tarafından Irak’ın Duhok kentinde kurulan kampta yaşıyor. Çok büyük çapta bir insani durum söz konusu olmasına rağmen, Türkmenler pek gündeme gelmiyor. Iraklı Ezidilerin yaşadıkları daha fazla biliniyor. Daha da ilginci, son kaçışlar ile birlikte Türkiye’de 14 binden fazla Edizi bulunuyor. Türkiye’deki Türkmenlerin sayısı ise 5 bin kadar."
Irak ve Suriye konusunda araştırmalar yapan Semin, Türkmenlerin Ezidiler kadar IŞİD şiddetinden zarar gördüğünü, dahası Saddam rejiminin devrilmesinden bu yana benzer krizlerle karşı karşıya olduklarını belirtiyor:
"IŞİD Türkmenlere de büyük zarar verdi. Coğrafi anlamda Türkmenler kendi yerlerinden oldular, hem de mezhepsel olarak ikiye bölündüler. Şu anda 70’i kadın 450 Türkmen IŞİD’in elinde esir ve akıbetleri belli değil. Bununla ilgili dünya kamuoyunda hiçbir destek söz konusu değil. Türkmen göçmenlerin yaşadığı kamplarda yaz boyunca her gün üç, dört çocuk ölüyor. Kaldı ki Musullu Türkmenler Saddam döneminde büyük baskı altındaydı. O devrilince Kürt yönetimi ve Sünni Araplar'ın bölge için mücadelesi başladı. Telaferli Türkmenler on yıldır süren çatışmalar nedeniyle yıprandı. Hem Türkiye, hem de Türkmenler için çok önemli ve stratejik bir nokta Telafer. Bölge için mücadele eden güçlerin çatışmasından Türkmenler zarar görüyor. Türkmenlerin zayıf düşmesi ise çatışan tarafların menfaatine. Zira bölgeyi ele geçirmek isteyen herkes için Telafer'in yüzde yüz Türkmen olan nüfusu sorun teşkil ediyor. "
Aslen Iraklı olan ve Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde doktora yapan Semin, Türkiye'nin, Musul Türkmenlerinin varlığını korumak için siyasi olarak ağırlığını koyması gerektiğini düşünüyor:
"Türkiye Irak’a 20 bin kişilik bir kamp kurdu. Şimdiye kadar 750 TIR yardım malzemesi gitti. Ama Türkmenlerin en çok ihtiyaç duyduğu şey uluslararası destek. Musul’da Türkmenler 10 yıldır aynı şeyleri yaşıyorlar. Türkiye Türkmenler arasındaki Sünni-Şii çatışmasını sonlandırmak ve Türkmenlerin sorunlarını dünya arenasına taşımak konusunda rol oynamalı. Telaferli Türkmenlerden 4 bin kişilik bir güç eğitiliyor güneyde. Bu gücün olası bir Musul operasyonunda kardeş kanı akıtmaması için Türkmen aşiretler arasında anlaşma sağlanmalı."
Al Jazeera Türk'e konuyla ilgili olarak açıklama yapan AFAD yetkilileri, Iraklı Türkmenlerin de, sağlık hizmetlerinden ücretsiz olarak yararlanabilmesi için 25 Ocak 2015 tarihinde Bakanlar Kurulu kararı alındığını belirtti. AFAD yetkilileri söz konusu kararla ilgili bilgi eksikliği nedeniyle bazı aksaklıkların yaşanmış olabileceğini söyledi. Türkiye'ye pasaport veya diğer kimlik belgeleri ile giren Türkmenler kayıt altına alınarak kendilerine bir giriş kağıdı veriliyor. Bu kağıttaki numara üzerinden, misafir aileler, hastane ve diğer kurumlardaki işlemlerini gerçekleştirebilecek.
Haber: Can Hasasu