ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Blinken, Mumbuc'ta ABD ile Türkiye'nin birlikte çalıştığını söyledi; “Suriye’de ağırlıklı olarak Suriyeli Arap kuvvetleriyle çalışıyoruz” dedi.
ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Antony Blinken, ABD ile Türkiye'nin Mumbuc’ta birlikte çalıştığını söyledi; “Suriye’de ağırlıklı olarak Suriyeli Arap kuvvetleriyle çalışıyoruz” dedi.
Mumbuc operasyonu
Blinken’e, Mumbuc operasyonu ve Türkiye’nin ABD’ye Suriye’de Kürtlerin olmadığı ortak operasyon talebini ABD’nin neden reddettiği soruldu. Bakan yardımcısı, Mumbuc’a dair soruya, operasyonda Türkiye ile birlikte çalışıldığını belirterek yanıt verdi.
“Aslına bakarsanız Menbiç’te beraber çalışıyoruz ve bu çok önemli bir operasyon. Türkiye ile Suriye arasındaki sınırın bir süredir DAEŞ’in kontrolü altında bulunan bir kısmı var. IŞİD bu bölümü yabancı savaşçıları Suriye’ye sokmak ve savaşçı tedarikini tazelemek için kullanmanın yanında, eğitimlerini tamamlayan söz konusu savaşçıları ve teröristleri Türkiye’de, Avrupa’da ve ABD’de saldırılar düzenlemek üzere Suriye’den çıkarmak için kullanıyor.
Bizler, hem batıdan doğuya doğru hareket ederek batı yönünden, hem de kuzeye ve batıya doğru hareket ederek doğu ve güney yönünden bu sınırı kapatabilmek için birlikte bir operasyon ortaya koyduk. Söz konusu operasyon gerçek anlamda başarı elde ediyor ve ABD ile Türkiye arasındaki koordinasyon ve işbirliğinin bir sonucu.”
Suriyeli Araplar ağırlıkta
Blinken, SDG bünyesinde sınırlı sayıda YPG kuvveti olacağına dair Obama’nın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a güvence verdiği bilgisini doğrulayarak, “Suriye’de ağırlıklı olarak Suriyeli Arap kuvvetleriyle çalışıyoruz” dedi.
İsrail – Türkiye ilişkileri
Blinken’e, Türkiye – İsrail ilişkilerinin yeniden iyileşmesine dair soruyu yanıtlamaya, her iki ülkenin de ABD müttefiki olduğunu söyleyerek başladı.
Blinken, “Dostlarımızın birbirleriyle anlaşıyor olması elbette yararımıza. Ancak, İsrail ve Türkiye arasında güçlü bir ilişki olmasının yol açacağı birtakım ortak zorluklar da söz konusu. Bu nedenle bu çabaları destekliyoruz ancak bu konu, ziyaretimin bir parçası değildi” yanıtını verdi.
‘Kürt koridoru sorusu’
Bakan yardımcısına Türkiye’nin Suriye’de bir Kürt koridoru oluşmasına dair endişeleri de soruldu. Blinken, “ABD Kürtlerin devlet kurmasına izin verecek mi” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Hiçbir grubun Suriye’nin doğasını değiştirip kendi siyasi çıkarlarını ilerletmek adına Suriye’deki durumdan yararlanmasını desteklemiyoruz. Birleşik, toprak bütünlüğü korunan ve kendi birleşik milli egemenliğine sahip bir Suriye’den yanayız. Hedeflediğimiz amaç bu.”
“YPG Mumbuc’u terk edecek mi?”
Bunun üzerine: “Yani, Mumbuc operasyonunun ardından YPG kuvvetleri burayı terk mi edecek” diye sordu. Blinken, en önemli konunun IŞİD’in yenilmesi olduğunu ifade ederek siyasi geçiş süreci için çalıştıklarını vurgulamakla yetindi.
Blinken, “Tüm halkının menfaatlerini temsil eden, ancak toprak bütünlüğü bozulmamış birleşik bir devlet olmayı sürdüren, tamamen egemen, kurumları işlevlerini hala yerine getirebilen bir Suriye’ye bu şekilde ulaşabiliriz. Türkiye ile de ortak hedefimiz bu ve her iki zorlukla da aynı anda uğraşmak zorundayız” dedi.
Türkiye – ABD ilişkileri
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Obama döneminin son günlerinde Türkiye’nin ekonomik ve siyasi ilişkilerde hayal kırıklığı yaşadığı’ sözleri anımsatılarak, Türkiye - ABD ilişkilerinin genel durumu soruldu. Blinken, Türkiye’nin yakın bir dost ve müttefik olduğunu söyledi. Türkiye’nin birçok zorluğun ortasında yer aldığını belirten Bakan yardımcısı şöyle devam etti:
“Eminim ki, Türkiye’nin ABD hakkında hayal kırıklığına uğradığı zamanlar vardır; ABD’nin de Türkiye’ye dair hayal kırıklığı yaşadığı zamanlar vardır. Fakat temelde yatan unsur, hakkında çok güçlü duygular beslediğimiz bir ortaklık, dostluk ve ittifaktır.”
‘Konuşma ve ifade özgürlüğünden endişeliyiz’
Blinken, “Bugünkü ilişkilere baktığınızda, iki ülke arasındaki en büyük anlaşmazlık nedir” sorusuna şöyle yanıt verdi:
“Konuşma özgürlüğü, ifade özgürlüğü, toplanma özgürlüğü konularıyla ilgili olarak Türkiye’nin son dönemde yöneldiği istikamete ilişkin endişelere sahip olduğumuzu söylemeliyim. Türkiye gibi güçlü bir demokrasinin temelinde bu temel haklara saygı yatar ve sadece görüşlerini ifade ettikleri için tutuklanan veya kovuşturmaya uğrayan insanlar gördüğümüzde bu bir sorun teşkil eder.”
‘Biz de 11 Eylül sonrası zorlandık’
“Türkiye’nin demokratik kazanımlarında bir tür gerileme mi görüyorsunuz” sorusuna, bakan yardımcısı ABD’de 11 Eylül saldırısı sonrası "bazı seslere kulak verilmemesini isteyenler vardı" diyerek devam etti:
"Ancak bizler buna karşı çıktık. Şiddet içeren eylemler veya terör eylemleri gerçekleştirmek amacıyla suç unsuru teşkil eden davranışlarda bulunmak bir şeydir; bir görüş ifade etmek ise tamamen farklı bir şeydir ki bu çoğu insanın reddettiği çok kötü bir görüş olabilir ama bu da bir kanaattir.
Ve bir demokraside, Türkiye gibi güçlü bir demokraside, her vatandaşın, görüşleri ne kadar itiraz edilebilir olursa olsun, bu görüşleri ifade etme hakkının güvence altına alınması çok büyük ve esas öneme sahiptir.”
Blinken, daha önce yaptığı bir açıklamada da ortak hedefin Mumbuc - Mare hattı olduğunu anlatmıştı.