"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir buzulun içinde: Amerikalı dağcıların cesetleri ''16 yıl'' sonra bulundu

02 Mayıs 2016, Pazartesi 11:18
Himalayalar'daki Shishapangma zirvesine 1999 yılında düşen çığın altında kalarak ölen Amerikalı dağcılar Lowe ile Bridges'in cesetleri, bir buzulun içinde bulundu.

Himalayalar'da çığ düşmesi sonucu ölen Amerikalı dağcıların cesetleri 16 yıl sonra bulundu.

BBC'nin haberinde, 1999 yılında Tibet'te Shishapangma zirvesine tırmanışları sırasında çığ altında kalan dünyaca ünlü Amerikalı dağcı Alex Lowe ve kameraman David Bridges'ın cesetlerinin, geçen hafta iki dağcı tarafından bulunduğu belirtildi. Cesetlerin bir buzulun içinde olduğu ifade edildi.

Çığ altında kaldığında 40 yaşında olan Alex Lowe'ın, neslinin en iyi dağcılarından biri olduğu ve çok sayıda dağcıyı kurtardığı kaydedildi.

Lowe ve Bridges'ın cesetlerinin bulunduğu haberini, eski eşi adına bir vakıf yöneten Jennifer Lowe-Anker verdi.

Dağcıların cesetlerinin buzuldan çıkarılması planlanıyor.

HAŞİR (ÖLDÜKTEN SONRA DİRİLME ALLAH'IN HUZURUNDA TOPLANMA))

Amerikalı dağcıların cesetlerinin 16 yıl sonra bulunması ve Haşir hakikatine dair hatırlattıkları...

Bütün insanların en ziyade alakadar olduğu "Necisin? Nereden geliyorsun? Ve Nereye gidiyorsun?" suallerine en güzel cevapların verildiği Kur'an-ı Hakim'in hakikatli ve parlak bir tefsiri olan Risale-i Nur'dan çok önemli bir haşir suali:

''Haşir münasebetiyle bir suâl:

Kur'ân'da mükerreren اِنْ كَانَتْ اِلاَّ صَيْحَةً وَاحِدَةً  (("Kıyamet işi, tek bir sayha ile olacak!" Yâsin Sûresi, 36:29.)) hem وَمَۤا اَمْرُ السَّاعَةِ إِلاَّ كَلَمْحِ الْبَصَرِ  (("Kıyâmetin gerçekleşmesi ise göz açıp kapayıncaya kadardır…" Nahl Sûresi, 16:77.)) fermanları gösteriyor ki, haşr-i âzam bir anda, zamansız vücuda geliyor. Dar akıl ise, bu hadsiz derece harika ve emsalsiz olan meseleyi iz'an ile kabul etmesine medar olacak meşhud bir misal ister.

''Elcevap: Haşirde ruhların cesetlere gelmesi var; hem cesetlerin ihyası var; hem cesetlerin inşası var. Üç meseledir.'' 

"Şimdi bak Allah'ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor?' Bunu yapan, elbette ölüleri de öylece diriltecektir; O herşeye hakkıyla kàdirdir."

Risale-i Nur'dan Sözler isimli eserden 10. Söz'den bir bölüm...

''...Zeylin Üçüncü Parçası

Haşir münasebetiyle bir suâl:

Kur'ân'da mükerreren اِنْ كَانَتْ اِلاَّ صَيْحَةً وَاحِدَةً  (("Kıyamet işi, tek bir sayha ile olacak!" Yâsin Sûresi, 36:29.)) hem وَمَۤا اَمْرُ السَّاعَةِ إِلاَّ كَلَمْحِ الْبَصَرِ  (("Kıyâmetin gerçekleşmesi ise göz açıp kapayıncaya kadardır…" Nahl Sûresi, 16:77.)) fermanları gösteriyor ki, haşr-i âzam bir anda, zamansız vücuda geliyor. Dar akıl ise, bu hadsiz derece harika ve emsalsiz olan meseleyi iz'an ile kabul etmesine medar olacak meşhud bir misal ister.

''Elcevap: Haşirde ruhların cesetlere gelmesi var; hem cesetlerin ihyası var; hem cesetlerin inşası var. Üç meseledir.

BİRİNCİ MESELE

Ruhların cesetlerine gelmesine misâl ise, gayet muntazam bir ordunun efradı istirahat için her tarafa dağılmışken, yüksek sadalı bir boru sesiyle toplanmalarıdır.

Evet, İsrafil'in borusu olan sûru,4 ordunun borazanından geri olmadığı gibi, ebedler tarafında ve zerreler âleminde iken, ezel cânibinden gelen, اَلَسْتُ بِرَبِّكُمْ   (("Ben Sizin Rabbiniz değil miyim?" A'raf Sûresi,7:172.)) hitabını işiten ve قَالُوا بَلٰى   (("Onlar da 'Evet!" diye ikrar etmişlerdi." A'râf Sûresi, 7:172.))ile cevap veren ervahlar, elbette ordunun neferatından binler derece daha musahhar ve muntazam ve mutîdirler. Hem değil yalnız ruhlar, belki bütün zerreler dahi bir ordu-yu Sübhânî ve emirber neferleri olduğunu kat'î burhanlarla Otuzuncu Söz ispat etmiş.''

Risale-i Nur'dan konuyla ilgili bölümün tamamını okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/risaleinur/sozler/#184

10. Söz Cesetlerin İhyası ve İnşası Var

Bahar dahi bir çiçektir: Bahardaki haşir nümunelerine dikkat lâzımdır...

Bahardaki haşir nümunelerine dikkat lâzımdır

Bahar mevsiminde arzın sathında yapılan nebatî haşirlere dikkat lâzımdır… O kudrete nazaran göz işareti kadar kolay olan haşr-i insanîyi yapmamak imkânı var mıdır?

Bu âlemin mutasarrıfı, dar ve muvakkat şu arz meydanında, âlem-i âhiretin büyük meydanının çok misallerini, nümunelerini her vakit gösteriyor.

 

Ezcümle: Bahar mevsiminde arzın sathında yapılan nebatî haşirlere dikkat lâzımdır. Evet, altı gün zarfında, o karışık nebatatın tohumlarından ölmüş, çürümüş, kaybolmuş olan cesetleri galatsız, haltsız kemâ fi’s-sâbık inşa ve iâde etmekle, arz meydanında nebatî haşirleri yapan kudret, semâvat ve arzı altı günde halk etmesinden âciz değildir.

Ve o kudrete nazaran göz işareti kadar kolay olan haşr-i insanîyi yapmamak imkânı var mıdır? Evet, haşr-i nebatîde kelimeleri, yazıları tamamen silinmiş üç yüz bin kadar sayfaları, birlikte, bilâhalt ve bilâgalat, kısa bir zamanda eski yazılarını iâde eden bir kudrete tek bir sayfadan ibaret bulunan haşr-i insanî ağır gelir mi? Hâşa!

İşte o kudret sahibi, lisan-ı Kur’ân’la emrettiği, [“Şimdi bak Allah’ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor. Bunu yapan, elbette ölüleri de öylece diriltecektir. O herşeye hakkıyla kadirdir.” (Rum Sûresi: 30:50.)] âyet-i kerimesi bu meselenin hakikat olduğuna sarahatle şehadet ediyor.

Ey aziz arkadaş! Cenâb-ı Hakkın şu tasarrufatından ve şuûnatından anlaşıldı ki, arz meydanında yapılan nebatî haşirler ve neşirler ve sair içtimâ ve iftiraklar maksud-u bizzat değildir.

Çünkü, öteki âlemin meydan-ı kebîrinde yapılan o büyük ve mühim ihtifallerle kısa bir zamanda yapılan şu cüz’î, gayr-ı sabit bu semereler arasında münasebet yoktur. Ancak bu cüz’î semereler, birtakım misal ve nümunelerdir ki, bunların suret ve neticelerine o mecma-i kebirde muameleler tatbik ve icra edilsin. Demek bu fâni şeylerin suretleri, o âlemde bâki semereleri meyve verecektir.

Ve keza görüyoruz ki, Sâni-i Sermedî, Sultan-ı Ebedî, şu inhidama meyyal menzillerde ve zevale mahkûm meydanlarda öyle bir hikmet-i bâhirenin ve bir inayet-i zahirenin ve bir adalet-i âliyenin ve bir merhamet-i câmianın âsârını izhar ediyor ki, kalbi paslanmamış, gözü kör olmamış bir insan, aynelyakîn ile anlar ki, o hikmetten daha ekmel bir hikmet olamaz.

Ve o âsârı görünen inayetten daha ecmel bir inayet kabil değil. Ve o emârâtı görünen adaletten daha ecell bir adalet yoktur. Ve o semeratı görünen merhametten daha eşmel bir merhamet tasavvur edilemez.

Öyleyse, o Sultanın memleketinde daimî mekânlar, sâbit meskenler, daimî ve mukim sakinler bulunmazsa, şu görünen hikmet, inayet, merhamet ve adaletin, kalb ve fikir sahiplerince inkârları lâzım gelir.

Ve aynı zamanda o ef’âl-i hakîme sahibinin—hâşa!—sefih, zâlim olmasını istilzam eder. Bu ise, hakikati zıddına kalb eden bir muhaldir.

Ey sözlerimi dinleyen arkadaş! Haşrin vücuduna ve vukuuna dair delillerin, şu zikredilen kısma, emârelere münhasır olduğunu zannetme. Kur’ân-ı Kerîmin gösterdiği gayr-ı mütenahi emârelerden istihraç edilen hakikat şudur ki: Hâlıkımız, şu muvakkat dünya meşherlerinde daimî olan rububiyetinin sabit karargâhına bizleri nakledecektir. Ve bu seyyal memleketi sermedî bir memlekete tebdil edecektir.

Ve yine zannetme ki, haşir ve âhireti iktiza eden, Esmâ-i Hüsnâdan yalnız Hakîm, Kerîm, Rahîm, Âdil, Hafîz isimleridir. Belki, kâinatın tedbiriyle alâkadar olan herbir isim, âhiret ve haşri iktiza eder.

(Mesnevî-i Nuriye, s. 42, yeni tanzim: s. 78)

Üstad Bediüzzaman Said Nursi, Şualar isimli eserinde yer alan 15. Şua'da Cenab-ı Hakk'ın haşirde bütün ölmüşleri ağaçların yaprağını yeniden yaratmak kolaylığında ihya edeceğini belirterek şu satırlara yer verir:

''Aynen öyle de, Sultan-ı Ezel ve Ebed, Sâni-i Kadîr, vâhidiyet-i saltanat ve hâkimiyet-i mutlaka cihetiyle, kâinatı bir şehir kolaylığında ve bir baharı bir bahçe suhuletinde ve haşirde bütün ölmüşleri ihyâ etmek, o bahçe ağaçlarının yaprak, çiçek meyvelerini, gelen baharda yaratmak kolaylığında yapar.

Ve kolayca bir sineği koca kartal kuşu sisteminde yaratır. Ve suhuletle bir insanı bir küçük kâinat hükmüne getirir. Eğer esbaba verilse, bir mikrop bin gergedan, bir meyve bir büyük ağaç kadar müşkülâtlı olur. Ve belki zîhayatın bedeninde acip vazifeleri gören her bir zerreye her şeyi görecek bir göz ve her şeyi bilecek bir ilim verilmek lâzımdır ki, o ince ve mükemmel vazife-i hayatiyeyi yapabilsin.''

Konuyla ilgili haberin tamamını okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/foto-galeri/bahar-dahi-bir-cicektir-bahardaki-hasir-numunelerine-dikkat-lazimdir_392483

"Şimdi bak Allah'ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor?' Bunu yapan, elbette ölüleri de öylece diriltecektir; O herşeye hakkıyla kàdirdir."

Risale-i Nur'dan Sözler isimli eserden 10. Söz olan ve Kur'an-ı Hakim'in başta Rum Suresi'nden "Şimdi bak Allah'ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor? Bunu yapan, elbette ölüleri de öylece diriltecektir; O herşeye hakkıyla kàdirdir." ayet-i kerimesinin hakikatli bir tefsiri olan ve 'yüzer âyât-ı Kur'âniyeden süzülmüş bazı katarattır' şeklinde tariflenen Haşir Risalesi ((Öldükten sonra dirilme)) imanların kurtarılması ve taklitten tahkike geçmesi ve kuvvetlendirilmesi noktasında çok önemlidir.

((Not: 10. Söz'ün başlangıcında; harika bir tarzda Allah'ın varlığını ve birliğini, haşrin ve ahiretin, basit ve avam lisanıyla ve vâzıh bir tarzda beyan edildiği temsili hikayecikte iman ve küfür muvazeneleri, dalalet ve hidayet mukayeseleri en güzel şekilde izah edilerek; imanlı bir akış açısıyla, inkar eden, bilmeyen, bilmediğini de bilmeyen, herşeyi maddede aradığı için aklı gözüne inen maneviyata karşı körleşen küfri bakış açısının ciddi bir münazarasına yer verilmektedir.))

İşte o münazaradan konuyla ilgili kısa bir bölüm:

Evvelâ o sersem dedi: "Padişah kimdir? Tanımam."

Sonra arkadaşı ona cevaben: "Bir köy muhtarsız olmaz. Bir iğne ustasız olmaz, sahipsiz olamaz. Bir harf kâtipsiz olamaz, biliyorsun. Nasıl oluyor ki, nihayet derecede muntazam şu memleket hâkimsiz olur? Ve bu kadar çok servet—ki, her saatte bir şimendifer HAŞİYE-1 ((Seneye işarettir. Evet, bahar, mahzen-i erzak bir vagondur, gaipten gelir.)) gaipten gelir gibi, kıymettar, musannâ mallarla dolu gelir, burada dökülüyor, gidiyor—nasıl sahipsiz olur? Ve her yerde görünen ilânnameler ve beyannameler ve her mal üstünde görünen turra ve sikkeler, damgalar ve her köşesinde sallanan bayraklar nasıl mâliksiz olabilir? Sen, anlaşılıyor ki, bir parça firengî okumuşsun. Bu İslâm yazılarını okuyamıyorsun. Hem de bilenden sormuyorsun. İşte, gel, en büyük fermanı sana okuyacağım."

Bu önemli münazaranın devamını ve Onuncu Söz'ün tamamını okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/risaleinur/sozler/#82

NECİSİN, NEREDEN GELİYORSUN VE NEREYE GİDİYORSUN?

Bütün insanların en ziyade alakadar olduğu "Necisin? Nereden geliyorsun? Ve Nereye gidiyorsun?" suallerine en güzel cevapların verildiği Kur'an-ı Hakim'in hakikatli ve parlak bir tefsiri olan Risale-i Nur Külliyatı'nı okumak için tıklayınız;

http://www.yeniasya.com.tr/risaleinur/

Risale-i Nur'dan bir bölüm;

“…  Nereden geliyorsunuz? Nereye gidiyorsunuz? Bu dünyada işiniz nedir? Reisiniz kimdir?"

"Bu suale, benî-âdem namına, emsali olan büyük peygamberler gibi, Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm, nev'-i beşere vekaleten karşısına çıkarak şöyle cevapta bulundu:"

'Ey hikmet! Bu gördüğün insanlar, Sultan-ı Ezelî'nin kudretiyle yokluk karanlıklarından ziyadar varlık âlemine çıkarılan mahluklardır. Sultan-ı Ezelî, bütün mevcudatı içinde biz insanları seçmiş ve emanet-i kübrayı bize vermiştir. Biz haşir yoluyla saadet-i ebediyeye müteveccihen hareket etmekteyiz. Dünyadaki işimiz de, o saadet-i ebediye yollarını temin etmekle, re's-ül malımız olan istidadlarımızı nemalandırmaktır.' ”

(İşârâtü’l-İ’caz, Fatiha Suresi Tefsiri)

İlgili bölümün devamını okumak için tıklayınız;

http://www.yeniasya.com.tr/risaleinur/isaratulicaz/#2

Bir robot da 'mühendis'siz olmaz...

http://www.yeniasya.com.tr/bilim-teknoloji/bir-robot-da-muhendis-siz-olmaz_386827

AA

Okunma Sayısı: 3956
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı